Hasan CEMAL
Aktif gazeteciliği 47 yıldır sürdüren, T24 yazarı ve P24 Kurucu Başkanı Hasan Cemal ABD’de Boston College adlı yüksek öğrenim kurumunda bir konuşma yaptı.
‘’Ortadoğu’da Basın Özgürlüğü’’ başlığını taşıyan bir günlük sempozyum kapsamında, Türkiye’de medyanın son durumunu anlatan Hasan Cemal, sözlerinin başında,
‘’Konuşmama, Paris’te insanlığa karşı yapılmış olan barbarlığı, korkunç terör saldırısını lanetleyerek başlıyorum ve Fransa’nın büyük acısını paylaşıyorum’’ dedi.
Ünlü dilbilimci ve yazar Noam Chomsky’nin ana konuşmacı olduğu sempozyumda Hasan Cemal’in yaptığı konuşmanın tam metni şöyle:
Adı, Çetin Altan.
88 yaşındaydı.
Türkiye’nin en önde gelen yazarlarından biriydi.
Gazeteciydi.
Romancıydı.
Tabu kırıcıydı.
Hayatında sadece yazıyı önemsedi, doğru bildiğini yazdı.
Ömrü boyunca ifade özgürlüğünü, bağımsız ve eleştirel düşünceyi savundu ve demokrasinin bu olmazsa olmazlarını herşeyin önüne koydu.
Geçen ay ölürken şöyle diyordu:
“Benim hayal ettiğim dünya, hayal ettiğim Türkiye bu değildi.”
Bu söz hala içimi acıtıyor.
Tıpkı Lübnanlı romancı Amin Maalouf’un Doğu’nun Limanlarıisimli romanındaki içimi acıtan o cümle gibi:
“Beklediğim yarınlar dünde kaldı kızım, hiç gelmediler.”
Galiba benim için de öyle.
Belki de anlaşıldı artık, beklediğim yarınlar hiç gelmeyebilir.
Başka türlü bir acı
71 yaşındayım.
47 yıldır da aktif gazeteci.
Hayatımda gazetecilikten başka işim olmadı.
Askeri darbeler gördüm.
Yönettiğim gazete birçok kez kapatıldı.
Yargılandım.
Siyasal cinayetlerde meslektaşlarımı kaybettim.
Hapishanelerden, işkencehanelerden geçti birçok meslektaşım.
Kısacası acılar yaşadım.
Ama bir gazeteci olarak geçen ayın sonunda yaşadığım acı başka türlü bir acıydı.
İstanbul’da bir televizyon kanalıyla (Bugün TV) iki günlük gazetenin (Bugün ve Millet) devlet zoruyla basılmasına tanık oldum.
O gün hukuk yerle bir edildi.
Özgürlük tecavüze uğradı.
Medya bağımsızlığı hiçe sayıldı.
Mülkiyet hakkı gaspedildi.
Çünkü iktidarın adamları, polislerin eşliğinde, gazetenin yazı işlerini işgal ettiler.
Biz gazetecileri susturmak istediler.
Dünyamızı karartmak istediler.
Yazıişlerinde devlet terörü
Anlatayım.
Bugün gazetesinin mutfağı.
Az sayıda basılmış, dağıtımı ise ‘devlet zoru’yla engellenmiş gazete toplantı masasının üstünde.
Atılan manşet çarpıcı:
KAYYUMLA GASP!
Gazeteyi polislerle birlikte basmış olan iktidarın adamı, ‘kayyum’ denen zat, gazeteyi eline alıp sallıyor:
“Rezalet bir gazete!”
Sonra sözü, ‘kayyumla gasp’ manşetine getirip soruyor:
“Aranızda bu düşüncede olan var mı?”
Bir muhabir söz alıyor:
“Evet var.”
Kayyum:
“Bu arkadaşın ismini alın.”
Muhabir devam ediyor:
“Gazete bizim için namustur.”
Kayyum:
“Senin namusun bu mu?..”
Ekliyor:
“Terbiyesiz herif!”
Ve polise dönüyor:
“Alın bunu!”
Devam ediyor:
“Mahkemenin kararına gasp diyen biriyle çalışmak istemiyorum.”
Evet, çırılçıplak haliyle ‘devlet terörü’ydü bu yaşanan ve benim içimi acıtan...
https://www.youtube.com/watch?v=p8XZ6teojbA
Sevgili Çetin Abi gibi
Gazetelerin, televizyonların devlet zoruyla böylesine iğrenç şekilde terörize edildiği bir dünyada, despotizmin boyunduruğundaki böyle bir dünyada yaşamak istemiyorum.
Evet öyle.
Yıllarca muhabirlik yapmış, gazete yönetmiş, gazete mutfaklarında ömür tüketmiş biri olarak kendimi Bugüngazetesindeki o genç meslektaşımın, o muhabirin yerine koyuyorum.
O yazı işleri toplantısını, gazeteciler için kutsal sayılan mutfağı gözümün önüne getiriyorum.
“Saray’daki Sultan”ın iradesiyle, devlet zoruyla o masanın başına oturmuş ahkam kesen, polise emir buyuran ‘kayyum bey’in o afra tafrası gözümün önünde canlanıyor.
Kahroluyorum.
Evet, sevgili Çetin Abi gibi benim hayal ettiğim dünya da bu değil.
Benim dünyam farklı
Benim dünyamda, Tayyip Erdoğan’ın, daha doğru bir deyişle,Saray’daki Sultan’ın yeri yok.
1 Kasım’da yüzde 49 oy almış olsa da yok.
Çünkü, benim dünyamda demokrasi var.
Hukukun üstünlüğü var.
İfade özgürlüğü var.
İnsan hakları var.
Bağımsız medya var.
Özgür medya var.
Bağımsız yargı var.
Güçler ayrılığı var.
Kadın-erkek eşitliği var.
Farklılıklara saygı var.
Çok seslilik var.
Yolsuzluğa, rüşvete, hırsızlığa kırmızı kart var.
Benim dünyam böyle.
1 Kasım’da yüzde 49 oy almış olan Saray’daki Sultan’ın, Tayyip Erdoğan’ın dünyası benimki gibi değil.
Benim dünyam, demokrasiyi demokrasi yapan bu değerlerden, en başta da ‘ifade özgürlüğü’nden oluşuyor.
Kendi sesine âşık bir despot
George Orwell der ki:
“Özgürlük, başkalarının duymak istemedikleri şeyleri söyleyebilmektir.”
Türkiye’de benim bugün yaşadığım dünya, George Orwell’ın bu cümlesinde tarif ettiği gibi bir dünya değil.
Türkiye’deki dünya her geçen gün tek sesli hale getiriliyor.
Çünkü Saray’daki Sultan, Tayyip Erdoğan, sadece kendi sesi duyulsun istiyor.
O, kendi sesine âşık bir despot!
Bu yüzden muhalif sesleri, eleştirel sesleri planlı programlı şekilde susturuyor.
Daha bu yakınlarda Türkiye’nin en büyük gazetesi Hürriyet taşlı sopalı saldırıya uğradı.
Üstelik bir değil, iki saldırıya.
Ve saldırıların elebaşısı, iktidar partisi AKP’nin milletvekiliydi, partinin, gençlik kolları başkanıydı ve Saray’daki Sultan’ın da yakınıydı.
Hiçbir şey olmadı kendisine.
Tersine, taltif edildi.
Bir kaç gün sonra yapılacak AKP büyük kongresinde divan üyeliğine seçildi.
Ayrıca, son seçim kampanyası sırasında Başbakan Davutoğlu’yla aynı fotoğraf karesinde pozlar verdi.
Dahası var.
Türkiye’nin en büyük gazetesine yapılan bu saldırıyla ‘gazetenin dokunulmazlığı’nın kaldırıldığını söyleyebildi.
Daha da ileri gitti.
Gazetenin genel yayın yönetmeniyle öndegelen bir köşe yazarı ve televizyon programcısını evlerinin önünde kıstırıp dövmediği için de hayıflandığını itiraf etti.
O sıralarda, Saray’a yakın bir köşe yazarı da şöyle tehdit ediyordu aynı gazetecileri:
“Sizi istesek sinek gibi ezeriz!”
Yine Saray’daki Sultan tarafından milletvekili yapılmış, Istanbul Belediye Başkanlığı döneminde de Erdoğan’ın danışmanlığında bulunmuş bir politikacı da gazetedeki köşesinde, Hürriyet gazetesinin sahibini şöyle tehdit ediyordu:
“Senin dişlerini sökeriz, senin tırnaklarını sökeriz!”
Diş tırnak Allah’tan sökülmedi ama köşe yazarı, televizyon programcısı Ahmet Hakan birkaç gün sonra gece vakti evinin önünde beş altı kişi tarafından feci bir saldırıya uğradı, burnu kırıldı, omurga kemiği kırıldı.
Sosyal medya ‘’baş belası’’
Soruyorum şimdi.
Böyle bir dünyada yaşamak ister misiniz?
Herhalde istemezsiniz.
Ben de istemiyorum.
Çünkü bu dünya benim değil, Saray’daki Sultan’ın dünyası.
Ben, bir gazetecinin 1 tweet nedeniyle gözaltına alındığı, cep telefonuna, bilgisayarına el konulduğu bir ülkeden geliyorum.
Bir başbakanın sosyal medyayı baş belası ilan ettiği bir ülkeden geliyorum.
Twitter’ın, YouTube’un siyasal iktidar talimatıyla yasaklandığı bir ülkeden geliyorum.
Bir başbakanın telefon talimatıyla haber attırdığı, gazeteci attırdığı, televizyon programı sansürlettiği, hatta televizyon tartışma programlarına kimin çıkıp kimin çıkmayacağına karıştığı bir ülkeden geliyorum.
Bir başbakanın telefonda, bir yazıdan dolayı bir gazete patronunu ağlatıncaya kadar azarlayabildiği bir ülkeden geliyorum.
Bir başbakanın kendisi gibi düşünmeyenleri hain ilan ettiği bir ülkeden geliyorum.
Bir başbakanın, “Kırın kapısını alın o gazeteciyi içeri... Savcı mırın kırın ediyorsa, onu da atın içeri...” diye valiye talimat veren kendi müsteşarını içişleri bakanı yapabildiği bir ülkeden geliyorum.
Bir başbakanın, “O gazetecinin sitesini kapatın! Mahkeme kararı mı yok?.. Yaa kardeşim, biz yasa yapan yeriz, gerekirse hangi yasa yapılıyorsa onu da yapar, sizin yaptığınızı suç olmaktan çıkarırız. Yüzde 50 oy almış bir partinin iradesini söylüyorum ben. Boş ver, affedersin siktir et gerisini...” diyebilen kendi müsteşarını içişleri bakanı yapabildiği bir ülkeden geliyorum.
Bir başbakanın, Twitter, YouTube gibi kapatma kararlarını bozan ve hukukun üstünlüğünü savunan Anayasa Mahkemesi Başkanı’nı kamuoyu önünde yerden yere vurabildiği…
Bir başbakanın, hukukun üstünlüğünü savunan ve bunu ekonomik büyüme açısından önemseyen iş dünyasının en büyük örgütünün başkanını vatan haini ilan edebildiği…
Bir başbakanın, faiz oranlarını düşürmeyen Merkez Bankası Başkanı’nı hain ilan ettiği bir ülkeden, bir dünyadan geliyorum.
Ve bir daha altını çiziyorum.
Bu dünya benim dünyam değil, adı Recep Tayyip Erdoğan olanSaray’daki Sultan’ın dünyası.
Tayyip Erdoğan o dünyasında, demokrasiyi seçim sandığından çıkan çoğunluk sanıyor.
Seçim sandığından çıkan çoğunlukla, demokrasilerde yargının teslim alınamayacağını, kuvvetler ayrılığının hiçe sayılamayacağını, ifade özgürlüğünün tepelenemeyeceğini, özgür ve bağımsız medyanın yok edilemeyeceğini, sivil toplumun fethedilemeyeceğini, yani demokratik değerlere dokunulamayacağını öğrenebilmiş değil. Bundan sonra öğrenebilmesi de imkânsız.
Basın toplantısından korkuyor
Biz gazeteci milleti, -ben böyle derim gazeteciler için- soru sormadan yaşayamayız.
Bizim işimiz soru sormaktır.
Bizim hayatımız ‘sorgulamak’la geçer.
Bu nedenle pek sevilmeyiz.
Özellikle kendine yüzde doksan dokuz da değil, yüzde yüz biat isteyen siyaset sınıfı hoşlanmaz ‘gazeteci milleti’nden.
Örneğin, Türkiye’de Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisini rahatsız edici herhangi bir soru sorabilecek gazetecileri huzuruna kabul etmiyor.
Ancak ‘yandaş gazeteci’lerle birlikte olabiliyor.
Kazara bir fırsatını bulup aradan kafayı uzatarak gazeteci sorusu sorabileni ise fena halde haşlıyor.
Ve size bir not daha:
Tayyip Erdoğan bugüne kadar gerçek bir basın toplantısı yapmaya cesaret edememiş bir başbakan, bir cumhurbaşkanıdır.
Bununla birlikte biz gazeteciler, soru sormaya devam edeceğiz!
Hiçbir despot, gazetecinin bu demokratik hakkını elinden alamaz.
Uzun lafın kısası…
Demokrasiyi demokrasi yapan temel değerler bugün Türkiye’de saldırı altında.
Darbe üstüne darbe yiyorlar.
Demokrasi ve hukukun üstünlüğünü hiçe sayan bu kaba darbeler, cumhurbaşkanı olarak etmiş olduğu yemini sürekli çiğneyen Tayyip Erdoğan ya da “Saray’daki Sultan düzeni”nden kaynaklanıyor.
Bu sizin de derdiniz olmalı
Burada sizlere bir noktayı belirtmek isterim.
Bütün bunları size yakınmak için anlatmadım.
Ayrı ayrı ülkelerde fakat ortak bir gezegende yaşıyoruz. Herkesin derdinin diğerinin de derdi olduğu bir dünya bu.
Birbirimizin yaşadıklarından haberdar olmamız, bu küçük gezegenin daha iyi bir yer olması için ortaklaşa çalışmamızı sağlayacaktır.
Buraya bu ümitle geldim.
Bunları bu ümitle sizlere anlattım.
Tek tek ülkelerden değilse de, bu dünyadan ümidimi asla kesmedim çünkü...
Şimdi lütfen söyler misiniz?
Böyle bir dünyada, günümüzün Türkiye’sinde ne yapmalıyım?
Şeytanın avukatlarıyız
Mario Vargas Llosa’nın şu sözü aklımdan çıkmaz:
“Yazarın içinde bulunduğu durum her zaman başkaldırıdır, şeytanın avukatı rolüdür.”
Şöyle devam eder Perulu romancı:
“ ... toplumda, dün ve bugün olduğu gibi hayır diyerek, başkaldırarak...
... farklı düşünme hakkımızın tanınmasını talep ederek...
... dogmanın, sansürün ve keyfiliğin, ilerleme ve insan onurunun ölümcül düşmanları olduklarını göstererek... ‘’
Yolculuk sürdüğü müddetçe
Evet, demokrasiden yana, özgürlükten yana olanlar yola devam etmek zorunda...
Ama nereye kadar?..
71 yaşındayım.
46 yıllık da aktif gazeteci...
Almanya'daki 2006 Dünya Kupası’nda bir ay meşin top peşinde dolaşmıştım.
O günü hatırlıyorum.
Trenle Berlin'e gidiyordum bir maç için. İngiliz Daily Telegraph gazetesini karıştırırken, mesleğinde 75. yılını doldurmuş bir gazeteciyle yapılmış bir söyleşi okumuştum.
Yazının içine siyah beyaz fotoğrafı da oturtulmuştu, trende pencere kenarına oturmuş yazısını yazarken.
Kutlama yemeğinde kendisine sormuşlar:
“93 yaşına geldin, hâlâ ne diye her gün bilgisayarını açıp karşısına oturuyorsun?”
Soruyu bir şiirle yanıtlamış:
Uyan evlat!
Yolculuk bitince,
uyumak için
fazlasıyla vaktin olacak! (*)
Son sözüme gelince:
Bu dünya despotlara kalmaz!
*The Daily Telegraph, 19 Haziran 2006, sayfa 12.
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımının toplumsal meşruiyeti nasıl artar? 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
28.11.2024
12.11.2024
24.10.2024
27.08.2024
20.04.2024
9.04.2024