Ahmet ALTAN
Devletlerin tarihinde çok korkunç, çok kanlı, dehşet verici sahneler boldur, neredeyse her devletin tarihinde vardır bunlar ama insanda sanki derisinin üzerinde salyangoz yürüyormuş duygusu uyandıran kaygan sahnelere çok da fazla rastlanmaz.
Benim için böyle sahnelerin en tipik örneği Enver Paşa’dır.
Sadrazam Said Halim Paşa’nın yalısındaki kabine toplantısına biraz geç gelen Enver, yüzünde gülücüklerle hükümet üyelerine aynen şöyle der:
“Bir çocuğunuz oldu beyler.”
Osmanlı kabinesi, tarihin en büyük imparatorluklarından birinin “cihan savaşına” katıldığını bu sözlerle öğrenir.
Almanlarla anlaşan Enver tek başına imparatorluğu savaşa sokmuş, “müjdeyi” de hükümet üyelerine bu garip sözlerle vermiştir.
Enver Paşa’nın savaşa girdikleri için böylesine sevinçli olmasının birçok nedeni olabilir ama en önemlisi, her istediklerinde devletin yönetimini ele geçirebilen ama devleti asla yönetemeyen İttihatçıların her şeyi ellerine yüzlerine bulaştırdıktan sonra “çıkış” yolu olarak sadece savaşı görmeleridir.
O “çıkışın” nereye çıktığını biliyoruz.
Milyonlarca insan öldü, imparatorluk paramparça oldu, o “müjdeyi” veren Enver Paşa binlerce kilometre uzaktaki bir tepenin eteğinde vurulup, “şehitlik” geleneğince kanlı elbiseleriyle gömüldü.
Bugünkü yöneticilerin, Suriye ve YPG ile ilgili açıklamalarını okudukça aklıma Enver’in “müjdesi” geliyor, “bir çocuğunuz oldu beyler,” hamasi palavraların arkasına saklanmaya çalışan sevinç, İttihatçıların sevincine çok benziyor.
Şişinen bir kurbağa gibi “kırmızı çizgilerinden” söz edip duruyorlar.
Bir devletin, “gidemediği” yerde “kırmızı çizgileri” olabilir mi?
Suriye’nin kuzeyinde bazı bölgeleri seçip oraların “kırmızı çizgileri” olduğunu söylüyorlar.
Azez “kırmızı çizgiymiş” bu iktidara göre.
Sen, Azez’e gidebiliyor musun?
Hayır.
Askerin gidebiliyor mu?
Hayır.
Uçağın gidebiliyor mu?
Hayır.
Diplomatın gidebiliyor mu?
Hayır.
Oraya gidebilmek için yalvarmadığın ülke kalmadı, “hadi beraber oraya gidelim” diye, kimse seninle gelmiyor.
Herkes bitti, Suudilerle “koalisyon ortaklığı” kuruyoruz.
“Ortak” dedikleri, “Ortadoğu’daki Sünnilerin lideri ben olacağım” diyerek Yemen’de savaş çıkartıp, oraya Latin Amerika’dan kiraladığı paralı askerleri göndererek, çıkamadığı bataklıkta debelenen bir devlet.
Umudumuz Suudiler.
Türkiye Cumhuriyeti çok zor günlerden geçmiştir ama bu kadar çaresizleşip zavallılaştığı azdır hakikaten.
İttihatçılar gibi bugünkü iktidarın da “belaya” ihtiyacı var, dışarda bir bela bulup içerdeki dertleri unutturacaklar.
Bu “tedavi”, başı ağrıyan adamın kafasını kesmenin ağrıyı bitireceğini söyleyen bir tedavi yöntemi.
İttihatçılar bu “yöntemle” Osmanlı’nın bütün ağrılarını, Osmanlı’yı öldürerek bitirdiler.
Bugünkü devleti bitirmek için çırpınanlar da AKP’liler.
Suriye’ye gireceklermiş…
Bu, Türkiye’nin değil, içerde başarısızlıktan başarısızlığa savrulan, “şiddetkeş” olup son bir “altın vuruş” arayan siyasi iktidarın savaşı.
Kiminle savaşacaksın Suriye’de?
“IŞİD’le” diyorlar, peki IŞİD’le savaşan Suriye ordusu, Kürtler, Rusya senin bu savaşta “ortağın” mı olacak yoksa IŞİD’le savaşırken onlarla da savaşacak mısın?
Bunun cevabını, bugün ülkeyi yönettiğini sanan adamların herhangi birinden duydunuz mu?
Uçağını düşürdüğün Rusya, bombalayıp durduğun Kürtler, beş yıldır her türlü cihatçı örgütü destekleyip yıkmaya çalıştığın Suriye rejimi seninle birlikte savaşır mı?
Zaten onlarla birlikte olacaksan niye onlara saldırdın?
Niye hala saldırıyorsun?
Suriye’ye girdiğinde onlarla dövüşeceksen, sen ülkeni yönetemiyorsun diye senin NATO müttefiklerin neden onlarla cephede karşı karşıya gelip bir dünya savaşını göze alsın?
Bu soruların cevabı var mı?
Yok.
Burnunun dibindeki IŞİD’den zerre kadar rahatsız olmayıp, o IŞİD’i gerileten Kürtleri bombalamanı dünyaya anlatıp, kendine taraftar bulabilir misin?
Ancak Suudlarla Katarlıları bulursun.
Hadi üçünüz birlikte girin Suriye’ye de bak ne oluyor…
Bütün beceriksiz diktatörler, sonunda “dışarıdaki” bir belaya bulaşırlar, İttihatçılar böyle gitti, Yunan cuntası böyle gitti, Arjantin cuntası böyle gitti, Hitler böyle gitti, Saddam böyle gitti.
Diktatörler gidiyor bu belanın sonunda ama ülkeleri de çok büyük yaralar alıp, çok büyük acılar çekiyor.
Türkiye de adım adım bu belaya yaklaşıyor.
Çünkü bugün Türkiye “fiili başkanlık” denilen, yasadışı bir sistemle yönetiliyor… Sistemin temeli “yasadışı” olunca bütün sistem de yasadışına doğru bel veriyor.
Tayyip Erdoğan, anayasal sınırların dışına çıkıp “fiilen başkanlık” yapma iddiasından vazgeçmediği sürece de Türkiye tek bir gün “istikrar” görmeyecek, bela bu ülkede hiç bitmeyecek.
Alın saklayın bu yazıyı, bir yıl sonra yaşıyorsak tartışalım.
Çok açık söylüyorum, Türkiye bu iktidarla “tek bir gün” bile huzurlu olmayacak.
Erdoğan’la ve kendi yasal yetkilerini anayasaya aykırı biçimde cumhurbaşkanına devreden bu hükümetle, Türkiye’nin salaha ermesi mümkün değildir.
Sadece şiddet ve bela göreceğiz.
Çünkü ülkeyi yönetecek yeteneklere ve kadrolara sahip değiller.
Zaten böylesine yeteneksiz oldukları için sadece şiddet var ortada, ancak “yönetemeyenler” böyle şiddete sığınırlar, Cizre’de yüzlerce insanı “açıklamaya bile cesaretlerinin yetmediği” yöntemlerle yakıp öldürüyorlar, bebekleri vuruyorlar, evleri basıp genç kızları kurşunluyorlar, kasabaları yıkıyorlar, akademisyenlerin evlerini basıyorlar, gazetecileri hapsediyorlar, Suriye’yi bombalıyorlar.
Çaresiz iktidarların şiddetten ve şiddeti ivmelendirmekten başka gideceği yer yoktur.
Sonunda ülkeyi ve kendini yıkana kadar şiddet.
Bugün ülkeyi “tek başına” yönetmek isteyen Tayyip Erdoğan siyasi açıdan iyi bir “çıraktır”, çalışkan ve örgütçüdür.
Eğer ona iyi bir plan verirseniz, o da bunu başarıyla uygular.
Kemal Derviş’in “ekonomi planını” ve Avrupa Birliği’nin “hukuk planını” başarıyla hayata geçirip, önemli kazanımlar sağlar.
Ama kendini “usta” sanıp da “planları ben yapacağım” dedikten sonra ülke tam bir çıkmaza girer, Erdoğan’ın 2011’de kendisini “usta” ilan etmesinden sonra yaşadığımız da budur zaten.
2010 yılında biz Ortadoğu’nun en saygıdeğer, en önemli devletlerinden biriydik çünkü Müslüman dünyasında Avrupa Birliği’ne aday olabilen ve demokrasiye yaklaşabilen tek ülke bizdik.
Ortadoğu’yla birlikte bütün dünyanın saygısını ve hayranlığını böyle kazanmıştık.
Erdoğan, Avrupa Birliği’ni bir kenara itip Ortadoğu’nun “Sünni liderliğini ele geçirme” hayalleri kurmaya başladıktan sonra halimiz ortada.
Tayyip Erdoğan, seçim kazanmayı biliyor ama ülke yönetmeyi bilmiyor.
Bildiği zehabına kapılıyor sadece.
“Büyücünün çırağı” hikayesini bilirsiniz, çok da ünlü bir müziği vardır.
Çırak, ustasının bütün “sihirlerini” öğrendiğine karar vermiş.
“Ben usta oldum” demiş.
Bir gün büyücü kasabaya giderken çırağına, kulübeyi temizlemesini söylemiş.
Büyücü gidince, çırak “ben niye temizleyim, büyüyü biliyorum, büyüyle temizletirim, ben de yatarım” demiş.
Süpürgelerle kovalara, dereden su taşıyıp kulübeyi yıkamaları için sihirli sözleri söyleyerek emir vermiş.
Kovalar dereden su getirmeye, süpürgeler kulübeyi süpürmeye başlamışlar.
Kovalar gittikçe daha hızla su getiriyorlarmış.
Kulübe yavaş yavaş su dolmaya başlamış.
Çırak kovaları durdurmak istemiş ama birden “kovaları suya gönderecek” sihri öğrendiğini ama onları durduracak sihri öğrenmediğini farketmiş.
Erdoğan da iktidarı ele geçirecek, anayasayı çiğneyip “fiilen başkanlık” yapacak sihri öğrenmiş ama ülkeyi huzurla ve adaletle yönetecek sihri öğrenememiş.
O, siyasi açıdan kendini “usta” sanan bir çırak çünkü.
Şimdi ülke karmakarışık.
Kovalarla kan akıyor.
Çoluk çocuk öldürülüyor, Kürt kasabaları yıkılıyor, tanklar mahallelere giriyor, yatırımcılar Türkiye’den kaçıyor, turizm bitiyor, ekonomi çöküyor, savaş kapımıza kadar geliyor, Ortadoğu’da neyi tutsak elimizde kalıyor, dünyadaki bütün ciddi güçlerle çelişiyoruz.
Ve “fiili başkanlık” sisteminden bir türlü vazgeçmeyen Tayyip Erdoğan bunu nasıl durduracağını bilmiyor.
Ankara’da bombalar patlayıp “yüzden fazla insan” öldüğünde başbakanın çıkıp “patlamalarla oylarımız artıyor” demesi, o patlamaların yarattığı felaket rüzgarlarıyla 1 Kasım seçimlerini kazanması kadar kolay olmuyor değil mi bir ülkeyi doğru dürüst yönetmek?
Çatışmaları, savaşları, düşmanlığı başlatmayı öğrendiniz ama bunları bitirmeyi bilmiyorsunuz değil mi?
Barışı, huzuru, refahı getirecek “sihri” öğrenememişsiniz, değil mi?
Ülke kovalarla kanla kıpkızıl oluyor, değil mi?
Gazetelerinize, “şehit haberlerini küçük görmeleri” için bu nedenle emirler veriyorsunuz, değil mi?
Şiddeti başlatmayı öğrendiniz ama şiddeti durdurarak iktidarda kalmayı öğrenemediniz, değil mi?
İktidarınızı, şiddet uygulamadan sürdüremiyorsunuz, değil mi?
Gazetecileri hapsetmeyi öğrendiniz ama fikirlerin özgürce tartışıldığı bir ortamda tartışmayı öğrenememişsiniz, değil mi?
Korkutmayı öğrendiniz ama korkmamayı öğrenemediniz, değil mi?
Sahte mahkemeler kurup her kızdığınızı içeri atmayı öğrendiniz ama adalet getirmeyi öğrenemediniz, değil mi?
Her şeyi yarım yamalak bilen, ülkeyi yakıp yıkan beceriksiz çıraklardan başka bir şey değilsiniz.
Kendilerini “usta” sanıp ülkeyi mahvettiler.
Şiddeti başlattılar ama bitiremiyorlar.
Kanla dolu bir evde gittikçe daha çok insanımızın ölmesini seyrediyoruz, kovalar kan taşıyor evimize, her an biraz daha hızlı, biraz daha hızlı, biraz daha hızlı kan taşıyor.
Şimdi de Suriye’de savaşa gireceklermiş.
Bu şiddet sizin sonunuz olacak.
Yasaları çiğnemeyi, adaleti buharlaştırmayı, anayasayı yok etmeyi, şiddeti tırmandırmayı “ustalık” sandınız.
“Ustalığın” ancak barış ve huzurla olacağını hiç öğrenemediniz.
Barış ve huzur getirecek bir yeteneğiniz yok çünkü…
AHMET ALTAN | HABERDAR
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları



































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.05.2020
21.01.2020
6.02.2019
28.11.2019
23.11.2019
11.11.2019
21.03.2020
25.09.2018
19.09.2018
26.08.2018