Alper GÖRMÜŞ

Silivri’ye Diyarbakır’dan bakmak...
27.07.2012
5209

 Bizim ülkemizde “propaganda” deyince, akla, araç olarak gerçeğin abartılı biçimlerinin ya da düpedüz yalanın kullanıldığı bir siyasi mücadele biçimi geliyor. Oysa etkili propaganda gerçekler üzerine kurulur.


Propagandanın bu biçimi, özündeki zafiyet nedeniyle orta ve uzun vadede kendisinden beklenen siyasi yararları sağlamaz. Öte yandan bu türden propagandalar bazı durumlarda ahlaki problemlere de yol açarlar. Geçenlerde Cezmi Ersöz’ün Balçiçek İlter’in programında dile getirdiği gibi mesela: Ersöz, iktidarın günümüzdeki baskıcı ve otoriter uygulamalarını 12 Eylül dönemiyle karşılaştıranlar olduğunu hatırlattı ve bunu, o dönemin korkunç uygulamalarına maruz kalanlara karşı bir saygısızlık olarak gördüğünü söyledi.


Benzer bir sorun, Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi konusunda kılını kıpırdatmamışların ve oradaki mezalimin hesabının sorulması için bugün de kıpırdatmayanların “Silivri Zulümhanesi”nden başka cezaevi yokmuş gibi davranmalarında da yok mu?


Aşağıda, yolu 5 No’lu’dan geçmiş bir yazar olan Mesut Baştürk’ün bana gönderdiği, Diyarbakır ve Silivri’yi karşılaştırdığı bir yazısına (“Diyarbakır 5 No’lu ve Silivri Cezaevi”) yer veriyorum.


Yazıyı okuyunca, hiç kuşkum yok, yukarıda ifade etmeye çalıştığım ahlaki problem daha net bir biçimde canlanacak zihninizde.

***

İkisi de cezaevi, 5 No’lu Diyarbakır’da, Silivri Cezaevi Silivri’de.

5 No’lu cezaevinin kapısından içeri giren, bok dolu hücrelere gidinceye kadar kalas ve coplarla öldüresiye dövülürdü; Silivri’de fiziki işkence yoktur.

5 No’lu’da yatan her tutuklunun yediği cop ve kalasları birbirine eklerseniz Diyarbakır’dan Silivri’ye yol olur; Silivri’de cop ve kalas yoktur.

5 No’lu’da hücrelerde sabahtan akşama kadar esas duruşta beklemek bir kuraldı; Silivri’de esas duruşta saatlerce beklemek diye bir kural yoktur.

5 No’lu’da ırkçı içerikli 45 marşı, İstiklal Marşı’nın on kıtasını, Atatürk’ün hayatını, resmî tarihi bir haftada öğrenmek mecburiyeti vardı. Öğrenemeyenler her gün ekstradan işkence görmekle karşı karşıyaydı; Silivri’de marş söyleme işkencesi yoktur.

5 No’lu’da her gün sınav vardı. Tutukluların sorulan soruların cevabını noktasından virgülüne kadar bilmesi zorunluydu. Örneğin, İstiklal Marşı’nın dokuzuncu kıtasının üçüncü bendi nedir? Tutuklunun soruyu bilmemesi durumunda başta kendisi, daha sonra tutukluya ders veren öğretmeni ve tüm tutuklular işkenceden geçirilirdi; Silivri’de sınav yoktur.

5 No’lu’da Türkçe bilmemek suçtu. Tutuklu kendisine yabancı olan bir dili en geç bir haftada öğrenmek zorundaydı; Silivri’de Türkçenin dışında başka bir dil bilmemek suç değildir.

5 No’lu’da pencereler kışın açılır yazın kapanırdı; Silivri’de pencereler kışın kapanır, yazın açılır.

5 No’lu’da kaloriferler kışın soğuklarında yanmaz ama yazın kavurucu sıcaklarında yanardı; Silivri’de kaloriferler kış aylarında yanar, yaz aylarında yanmaz.

5 No’lu’da geceleri esas duruşta yatılırdı; Silivri’de tutuklular geceleri istediği gibi yatar.

5 No’lu’da geceleri tuvalete çıkmak yasak ve suçtu; Silivri’de geceleri tuvalete çıkmak suç değildir.

5 No’lu’da tutuklular banyoya sürüne sürüne ve coplanarak giderlerdi; Silivri’de tutuklular banyoya sürünerek ve coplanarak gitmezler. Silivri’de tutuklular banyoya, banyo havlusuyla giderler.

5 No’lu’da banyo, esas duruştaki çırılçıplak tutukluların üzerine buz gibi tazyikli su sıkılarak yapılırdı. Tutuklular koğuşlarına tekrar sürüne sürüne dönerken, üstlerinden askerlerin cop, kalas ve postal darbeleri eksik olmazdı; Silivri’de tutuklular banyoda esas duruşta beklemezler. Gardiyanlar tutuklulara tazyikli soğuk su sıkmaz. Silivri’de banyoda haftanın iki günü sıcak su akar.

5 No’lu’da tutuklular hastalanıp doktora gidince kobay olarak kullanıldılar. Miadı geçmiş ilaçları içtiler. Sıhhiye erler ilaçları, kaynatılmamış kör demir iğnelerle yaptılar. Farklı ilaçları bir tek iğneyle onlarca hastaya enjekte ettiler; Silivri’de tutuklulara mikrop enjekte etmediler.

5 No’lu’da tutuklulara enjekte edilen mikroplardan, açlık ve susuzluktan yüzlerce tutuklu verem hastalığına yakalandı. 5 No’lu’da veremliler koğuşu açıldı; Silivri’de veremliler koğuşu hiç açılmadı.

5 No’lu’da tutuklulara bir günde içmek için en fazla bir bardak su, yemek için her öğün bir lokma ekmek verildi. Kuru fasulyeler fareli, ıspanaklar çamurlu, karpuz kabuğuyla, üzümler sapıyla zorla yedirildi. Yemekler fare pisliği ya da bilinmeyen maddelerle doluydu; Silivri’deki tutuklulara yemek olarak gayrı insani menüler verilmedi.

5 No’lu’da genellikle musluklardan su akmazdı. Silivri’de musluklardan 24 saat su akar. Silivri’deki tutuklular kantinden temiz su alıp içebilirler.

5 No’lu’da görüşe gidenler sıra dayağından geçirilirdi. Görüşme en fazla bir dakika sürerdi. Türkçe bilmeyen aileler bir dakika bile konuşamadan giderdi. Silivri’de görüşmeler 45 dakika sürer.

5 No’lu’nun tarihinde hiçbir tutuklu yakınlarına telefon açamadı; Silivri’de haftada bir telefon etme hakkı vardır.

5 No’lu’da bir kişilik hücrelerde yirmi kişi kalırdı. Oturacak yer olmadığı için aylarca ayakta durmak zorunda kalınırdı; Silivri’de koğuşlar üç kişiliktir. Her tutuklu bir yatakta yatar.

5 No’lu’da işkence, zülüm, zorbalık, aşağılama, inkâr, baskı, açlık, susuzluk, vahşet vardı; Silivri’de koğuşlarda mutfak, 21 kanallı televizyon, ısıtıcı, kitaplık, masa, sandalye vardır.

5 No’lu’da tutukluların talepleri: işkence yapılmasın, mahkemelerde savunma hakkı olsun; Silivri’de tutuklu talepleri: Kahve içmek için kahve makinesi, sıcak havalarda vantilatör, banyo için bornoz ve doğum günü kutlamaları için doğum günü pastası verilsin.

5 No’lu’da her gün, cumartesi, pazar dinî bayram demeden, her gün havalandırmaya çıkılırdı, sabahtan akşama kadar işkence yapılırdı. Volta atmak için yapılan havalandırmada sabah 9;00-12:00 arası ile öğlen 14:00-17:00 arası tüm tutuklular marş eşliğinde cop, kalas, demir çubuklarla dövülür, süründürülür, bok lağımına batırılır, bok yedirilir, çiş içirilir, çırılçıplak soyulur, makatlarının içi tek tek kontrol edilir, makata sigara ve cop sokulurdu; Silivri’de havalandırmalarda volta atılır.

5 No’lu’da tutuklulara mahkemelere giderken içlerinde binlerce bit bulunan montlar giydirilirdi; Silivri’de bitli mont uygulaması yoktur.

5 No’lu’da tutuklular mahkeme salonunda sabahtan akşama kadar esas duruşta bekletilirdi. Tuvalete çıkmak, sağa dönmek, sola bakmak, konuşmak, kaşınmak, yakınlarına bakmak yasaktı; Silivri’de tutuklular mahkemelerde yakınlarına el sallayabilir, öpücük gönderebilir.

5 No’lu’da geceler bile çok ürkütücüydü. Gecenin herhangi bir saatinde uyuyan tutuklular askerler tarafından saldırıya uğrar, öldüresiye dövülürdü; Silivri’de tutuklular gece baskınlarını ve korkusunu hiç bilmezler ve yaşamazlar.

5 No’lu’da her hafta arama bahanesiyle bütün yataklar, döşeklerin pamukları ortaya saçılır. Her şey birbirine karıştırılır. Tutukluların bitli giysileri, asker postallarının altında ezilirdi; Silivri’de koğuş aramalarında eşyalar birbirine karıştırılmaz.

5 No’lu’nun dört bir tarafında işkenceden insan çığlıkları hiç eksik olmadı. 5 No’lu’da, işkencelere karşı başta PKK olmak üzere Özgürlük Yolu, DDKD, Rizgari, Kava, Kuk, TİKKO ve TKP’li tüm tutuklular ölümüne direndiler; ölüm oruçları, açlık grevleri ve direnişlerde yetmişe yakın tutuklunun hayatlarını kaybetmesi, binlercesinin kalıcı sakatlıkları pahasına, zorbalığı ve zulmü yerle bir ettiler.


Dünyanın en kötü cezaevi seçilen Diyarbakır Cezaevi’nde yapılan uygulamalar neden Silivri’de uygulanmıyor diye bir isteğimiz asla olamaz.


Ama Diyarbakır Cezaevi’nde binlerce tutukluya karşı yapılanların hesabını sormak istiyoruz. İşkence yapın emrini verenlerle, işkenceyi yapanların yargılanmalarını istiyoruz.

Silivri Cezaevi’nde tutuklu olanların hiçbir düşüncesini benimsemiyorum.

Cezaevlerinde yatan tüm tutuklu ve hükümlülerin dili, dini, rengi, düşüncesi ne olursa olsun kötü cezaevi koşullarında yaşamalarını ve insan haklarının ihlal edilmesini asla kabullenmiyorum.


Ahmet Şık ve Nedim Şener’in kayıp 375 gününün hesabını soranları ve tüm kamuoyunu Diyarbakır Cezaevi’ndeki onlarca ölü, yüzlerce yaralı, binlerce sakat, on binlerce mağdurun kaybolan yıllarının hesabını sormaya davet ediyorum.


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar