Alper GÖRMÜŞ
Bizim ülkemizde “propaganda” deyince, akla, araç olarak gerçeğin abartılı biçimlerinin ya da düpedüz yalanın kullanıldığı bir siyasi mücadele biçimi geliyor. Oysa etkili propaganda gerçekler üzerine kurulur.
Propagandanın bu biçimi, özündeki zafiyet nedeniyle orta ve uzun vadede kendisinden beklenen siyasi yararları sağlamaz. Öte yandan bu türden propagandalar bazı durumlarda ahlaki problemlere de yol açarlar. Geçenlerde Cezmi Ersöz’ün Balçiçek İlter’in programında dile getirdiği gibi mesela: Ersöz, iktidarın günümüzdeki baskıcı ve otoriter uygulamalarını 12 Eylül dönemiyle karşılaştıranlar olduğunu hatırlattı ve bunu, o dönemin korkunç uygulamalarına maruz kalanlara karşı bir saygısızlık olarak gördüğünü söyledi.
Benzer bir sorun, Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi konusunda kılını kıpırdatmamışların ve oradaki mezalimin hesabının sorulması için bugün de kıpırdatmayanların “Silivri Zulümhanesi”nden başka cezaevi yokmuş gibi davranmalarında da yok mu?
Aşağıda, yolu 5 No’lu’dan geçmiş bir yazar olan Mesut Baştürk’ün bana gönderdiği, Diyarbakır ve Silivri’yi karşılaştırdığı bir yazısına (“Diyarbakır 5 No’lu ve Silivri Cezaevi”) yer veriyorum.
Yazıyı okuyunca, hiç kuşkum yok, yukarıda ifade etmeye çalıştığım ahlaki problem daha net bir biçimde canlanacak zihninizde.
***
İkisi de cezaevi, 5 No’lu Diyarbakır’da, Silivri Cezaevi Silivri’de.
5 No’lu cezaevinin kapısından içeri giren, bok dolu hücrelere gidinceye kadar kalas ve coplarla öldüresiye dövülürdü; Silivri’de fiziki işkence yoktur.
5 No’lu’da yatan her tutuklunun yediği cop ve kalasları birbirine eklerseniz Diyarbakır’dan Silivri’ye yol olur; Silivri’de cop ve kalas yoktur.
5 No’lu’da hücrelerde sabahtan akşama kadar esas duruşta beklemek bir kuraldı; Silivri’de esas duruşta saatlerce beklemek diye bir kural yoktur.
5 No’lu’da ırkçı içerikli 45 marşı, İstiklal Marşı’nın on kıtasını, Atatürk’ün hayatını, resmî tarihi bir haftada öğrenmek mecburiyeti vardı. Öğrenemeyenler her gün ekstradan işkence görmekle karşı karşıyaydı; Silivri’de marş söyleme işkencesi yoktur.
5 No’lu’da her gün sınav vardı. Tutukluların sorulan soruların cevabını noktasından virgülüne kadar bilmesi zorunluydu. Örneğin, İstiklal Marşı’nın dokuzuncu kıtasının üçüncü bendi nedir? Tutuklunun soruyu bilmemesi durumunda başta kendisi, daha sonra tutukluya ders veren öğretmeni ve tüm tutuklular işkenceden geçirilirdi; Silivri’de sınav yoktur.
5 No’lu’da Türkçe bilmemek suçtu. Tutuklu kendisine yabancı olan bir dili en geç bir haftada öğrenmek zorundaydı; Silivri’de Türkçenin dışında başka bir dil bilmemek suç değildir.
5 No’lu’da pencereler kışın açılır yazın kapanırdı; Silivri’de pencereler kışın kapanır, yazın açılır.
5 No’lu’da kaloriferler kışın soğuklarında yanmaz ama yazın kavurucu sıcaklarında yanardı; Silivri’de kaloriferler kış aylarında yanar, yaz aylarında yanmaz.
5 No’lu’da geceleri esas duruşta yatılırdı; Silivri’de tutuklular geceleri istediği gibi yatar.
5 No’lu’da geceleri tuvalete çıkmak yasak ve suçtu; Silivri’de geceleri tuvalete çıkmak suç değildir.
5 No’lu’da tutuklular banyoya sürüne sürüne ve coplanarak giderlerdi; Silivri’de tutuklular banyoya sürünerek ve coplanarak gitmezler. Silivri’de tutuklular banyoya, banyo havlusuyla giderler.
5 No’lu’da banyo, esas duruştaki çırılçıplak tutukluların üzerine buz gibi tazyikli su sıkılarak yapılırdı. Tutuklular koğuşlarına tekrar sürüne sürüne dönerken, üstlerinden askerlerin cop, kalas ve postal darbeleri eksik olmazdı; Silivri’de tutuklular banyoda esas duruşta beklemezler. Gardiyanlar tutuklulara tazyikli soğuk su sıkmaz. Silivri’de banyoda haftanın iki günü sıcak su akar.
5 No’lu’da tutuklular hastalanıp doktora gidince kobay olarak kullanıldılar. Miadı geçmiş ilaçları içtiler. Sıhhiye erler ilaçları, kaynatılmamış kör demir iğnelerle yaptılar. Farklı ilaçları bir tek iğneyle onlarca hastaya enjekte ettiler; Silivri’de tutuklulara mikrop enjekte etmediler.
5 No’lu’da tutuklulara enjekte edilen mikroplardan, açlık ve susuzluktan yüzlerce tutuklu verem hastalığına yakalandı. 5 No’lu’da veremliler koğuşu açıldı; Silivri’de veremliler koğuşu hiç açılmadı.
5 No’lu’da tutuklulara bir günde içmek için en fazla bir bardak su, yemek için her öğün bir lokma ekmek verildi. Kuru fasulyeler fareli, ıspanaklar çamurlu, karpuz kabuğuyla, üzümler sapıyla zorla yedirildi. Yemekler fare pisliği ya da bilinmeyen maddelerle doluydu; Silivri’deki tutuklulara yemek olarak gayrı insani menüler verilmedi.
5 No’lu’da genellikle musluklardan su akmazdı. Silivri’de musluklardan 24 saat su akar. Silivri’deki tutuklular kantinden temiz su alıp içebilirler.
5 No’lu’da görüşe gidenler sıra dayağından geçirilirdi. Görüşme en fazla bir dakika sürerdi. Türkçe bilmeyen aileler bir dakika bile konuşamadan giderdi. Silivri’de görüşmeler 45 dakika sürer.
5 No’lu’nun tarihinde hiçbir tutuklu yakınlarına telefon açamadı; Silivri’de haftada bir telefon etme hakkı vardır.
5 No’lu’da bir kişilik hücrelerde yirmi kişi kalırdı. Oturacak yer olmadığı için aylarca ayakta durmak zorunda kalınırdı; Silivri’de koğuşlar üç kişiliktir. Her tutuklu bir yatakta yatar.
5 No’lu’da işkence, zülüm, zorbalık, aşağılama, inkâr, baskı, açlık, susuzluk, vahşet vardı; Silivri’de koğuşlarda mutfak, 21 kanallı televizyon, ısıtıcı, kitaplık, masa, sandalye vardır.
5 No’lu’da tutukluların talepleri: işkence yapılmasın, mahkemelerde savunma hakkı olsun; Silivri’de tutuklu talepleri: Kahve içmek için kahve makinesi, sıcak havalarda vantilatör, banyo için bornoz ve doğum günü kutlamaları için doğum günü pastası verilsin.
5 No’lu’da her gün, cumartesi, pazar dinî bayram demeden, her gün havalandırmaya çıkılırdı, sabahtan akşama kadar işkence yapılırdı. Volta atmak için yapılan havalandırmada sabah 9;00-12:00 arası ile öğlen 14:00-17:00 arası tüm tutuklular marş eşliğinde cop, kalas, demir çubuklarla dövülür, süründürülür, bok lağımına batırılır, bok yedirilir, çiş içirilir, çırılçıplak soyulur, makatlarının içi tek tek kontrol edilir, makata sigara ve cop sokulurdu; Silivri’de havalandırmalarda volta atılır.
5 No’lu’da tutuklulara mahkemelere giderken içlerinde binlerce bit bulunan montlar giydirilirdi; Silivri’de bitli mont uygulaması yoktur.
5 No’lu’da tutuklular mahkeme salonunda sabahtan akşama kadar esas duruşta bekletilirdi. Tuvalete çıkmak, sağa dönmek, sola bakmak, konuşmak, kaşınmak, yakınlarına bakmak yasaktı; Silivri’de tutuklular mahkemelerde yakınlarına el sallayabilir, öpücük gönderebilir.
5 No’lu’da geceler bile çok ürkütücüydü. Gecenin herhangi bir saatinde uyuyan tutuklular askerler tarafından saldırıya uğrar, öldüresiye dövülürdü; Silivri’de tutuklular gece baskınlarını ve korkusunu hiç bilmezler ve yaşamazlar.
5 No’lu’da her hafta arama bahanesiyle bütün yataklar, döşeklerin pamukları ortaya saçılır. Her şey birbirine karıştırılır. Tutukluların bitli giysileri, asker postallarının altında ezilirdi; Silivri’de koğuş aramalarında eşyalar birbirine karıştırılmaz.
5 No’lu’nun dört bir tarafında işkenceden insan çığlıkları hiç eksik olmadı. 5 No’lu’da, işkencelere karşı başta PKK olmak üzere Özgürlük Yolu, DDKD, Rizgari, Kava, Kuk, TİKKO ve TKP’li tüm tutuklular ölümüne direndiler; ölüm oruçları, açlık grevleri ve direnişlerde yetmişe yakın tutuklunun hayatlarını kaybetmesi, binlercesinin kalıcı sakatlıkları pahasına, zorbalığı ve zulmü yerle bir ettiler.
Dünyanın en kötü cezaevi seçilen Diyarbakır Cezaevi’nde yapılan uygulamalar neden Silivri’de uygulanmıyor diye bir isteğimiz asla olamaz.
Ama Diyarbakır Cezaevi’nde binlerce tutukluya karşı yapılanların hesabını sormak istiyoruz. İşkence yapın emrini verenlerle, işkenceyi yapanların yargılanmalarını istiyoruz.
Silivri Cezaevi’nde tutuklu olanların hiçbir düşüncesini benimsemiyorum.
Cezaevlerinde yatan tüm tutuklu ve hükümlülerin dili, dini, rengi, düşüncesi ne olursa olsun kötü cezaevi koşullarında yaşamalarını ve insan haklarının ihlal edilmesini asla kabullenmiyorum.
Ahmet Şık ve Nedim Şener’in kayıp 375 gününün hesabını soranları ve tüm kamuoyunu Diyarbakır Cezaevi’ndeki onlarca ölü, yüzlerce yaralı, binlerce sakat, on binlerce mağdurun kaybolan yıllarının hesabını sormaya davet ediyorum.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025