Ayşe HÜR
Kadınların kamusal alanda başlarının örtülmesiyle ilgili ilk 'olay' Pakistan'daki Dünya Müslüman Kadınlar Kongresi'ne katılan üç Türk kadınının, bir mezar ziyaretinde başlarını örtmeleri üzerine yaşanmıştı.
Geçtiğimiz hafta, orta öğretim kıyafet yönetmeliğindeki ‘başı açık’ ibaresinin kaldırılmasıyla, ortaöğretimde türbanlı/başörtülü öğrenim görmenin artık mümkün olması, moda deyimle ‘gündeme bomba gibi düştü’. Bu tartışmaya Cumhuriyet tarihinde kadın giyimi (daha doğrusu ‘kadın bedeni’) üzerinden yürütülen tartışmalara değinen yazılarımın bir özetiyle dolaylı yoldan katılmak istedim.
Mustafa Kemal, tedavi için geldiği Viyana yakınlarındaki Karlsbad’ta iken, 6 Temmuz 1918 günü hatıra defterine yazdığı kadın, tesettür ve evlilik hakkındaki uzun bölümü şu satırlarla bitirir: “Bu kadın meselesinde cesur olalım. Vesveseyi bırakalım... Açılsınlar, onların dimağlarını ciddi ulûm ve Fünûn ile tezyîn edelim [donatalım]. İffeti, fenni sıhhi surette izah edelim. Şeref ve haysiyet sahibi olmalarına birinci derecede ehemmiyet verelim...”
Nitekim 23 Temmuz 1919’daki Erzurum Kongresi sırasında Mazhar Müfit (Kansu) Bey’e yazdırdığı ‘zaferden sonra olacaklar’ listesindeki maddelerden biri, tesettürün kaldırılmasıdır. Ancak, o yıllarda Atatürk’ün sekreterliğini yapmış olan Hasan Rıza Soyak’a göre Afgan Kralı Emanullah Han’ın Türkiye’ye yaptığı bir ziyaret sırasında gördüğü yenileştirme hareketlerinden etkilenerek kadın giyimi konusunda bir kanun çıkardığını öğrenince üzülmüş, “Eyvah adam gitti demektir; ben kendisine ısrarla bu mevzua girmemesini tavsiye ettim, çok yazık oldu” demiştir. (Gerçekten de bir süre sonra Kral taç ve tahtını terk ederek kaçmağa mecbur olmuştur.)
‘ERKEK’ VE ‘DEVRİMCİ’
Mustafa Kemal Emanullah Han’a verdiği tavsiyeyi kendi uygulamış mıdır peki? Ömrü boyunca en yakınındakilerden biri olan Falih Rıfkı, Çankaya adlı kitabında şöyle der: “Kadın anlayışında pek garplı olduğu söylenemez. Hatta hanımların boyanmasını bile istemezdi. Son derece kıskançtır. Denilebilir ki harem temayülünde idi. Bu O’nun hissi mizacı ve alışkanlığıdır. Kafasına göre, kadın hür ve erkeklerle eşit olmalıydı. Batı medeniyeti dünyasının kadını ile Türk kadını arasında hiçbir fark kalmamalıydı. Medeni Kanunla Türk kadının bütün haklarını veren Atatürk, kendi münasebetlerinde bırakın ecnebi erkekle evlenen Türk kadınını, ecnebi kadınlarla evlenen Türk erkeğine bile tahammül etmezdi.”
Mustafa Kemal’in muhafazakâr erkek kimliğinin ipuçlarını 21 Mart 1923’te Konya’da Kızılay Kadın Kolu’nun organize ettiği çayda yaptığı şu konuşmada görürüz: “Gerçekten de özellikle büyük şehirlerde kıyafetlerimiz bizim olmaktan çıkmıştır. Şehirlerdeki kadınlarımız iki aşırı kılık içinde görünüyorlar. Ya dışarıdan ne olduğu bilinmeyen çok kapalı, karanlık bir kılık ya da Avrupa’nın en serbest balolarında bile gösterilmeyecek kadar açık bir giyiniş. Her ikisi de dinimize aykırıdır (…) Kılıklarını da aynen Avrupa kadınını taklit ederek giyimlerini aşırılığa götürenler düşünmelidirler ki; her ulusun kendi gelenekleri, alışkanlıkları, ulusal özellikleri vardır. Başkasını aynen taklit eden millet; ne o milletin aynı olabilir, ne kendi ulusallığı içinde kalabilir. Bunun sonu da umulana varılmamanın acısıdır. Kapalı olmayan fakat erdemli olan bir giyimle ilim ve sanat hareketlerine, sosyal hareketlere katılan kadını, dünyanın en tutucu milleti bile beğenir.”
ERKEK BENCİLLİĞİ
27 Ağustos 1925 günü Mustafa Kemal İnebolu’da meseleyi bir kez de (sadeleştirilmiş bir Türkçe ile) ‘iklim’ ve ‘erkek bencilliği’ açısından yumuşak bir dille ele alır ama eylemde sertleşeceğinin işaretini de verir: “Seyahatim sırasında köylerde değil bilhassa kasaba ve şehirlerde kadın arkadaşlarımızın yüzlerini ve gözlerini çok yoğun ve itina ile kapatmakta olduklarını gördüm. Bilhassa bu sıcak mevsimde bu tarz kendileri için mutlaka ıstırap verici olduğunu tahmin ediyorum. Erkek arkadaşlar bu biraz bizim bencilliğimizin eseridir. Çok namuslu ve dikkatli olduğumuzun icabıdır. Fakat muhterem arkadaşlar, kadınlarımız da bizim gibi aklı eren ve düşünen insanlardır. Onlara ahlakın kutsallığını telkin ettikten, millî ahlâkımızı anlattıktan ve onların zihnini nur ile temizlik ile donattıktan sonra fazla bencilliğe gerek kalmaz. Onlar yüzlerini dünyaya göstersinler. Ve gözleriyle dünyayı dikkatle görebilsinler (...) Arkadaşlar, özel olarak söylüyorum. Korkmayınız, bu gidiş zorunludur (…) İsterseniz bildireyim ki, bu kadar yüksek ve önemli bir sonuca ulaşmak için gerekirse bazı kurbanlar da verelim. Bunun ehemmiyeti yoktur (...) Medeniyetin coşkun seli karsısında direnmek boşunadır...”
Mustafa Kemal Kastamonu’da ‘Şapka Nutku’nu okuyor.
PEŞTAMAL VE PEÇEYE HAYIR
Benzer bir konuşmayı 30 Ağustos 1925 günü Kastamonu’da da yapınca yerel yöneticiler canla başla giyim kuşam devrimini hayata geçirmeye soyunurlar. Bu girişimin kadınlarla ilgili ayağında, Eskişehir Belediye Başkanı yerel gazetede yayınlanan bir bildiri ile hanımların giydikleri peştamalın terk edilerek uygar bir giysi giyilmesini ister. Ordu’da yayınlanan Güzel Ordu gazetesindeki baş makalede peçe ve çarşafın yüzyıllardan beri toplum hayatında sebep olduğu anlamsız etkilerden bahsedilir ve çağa uymayan bu giysilerin terk edilmesi istenir. Tirebolu Belediyesi ise 7 Ekim 1926 yılında aldığı bir kararla halka peçelerini çıkarmaları hususunda 48 saat süre verir. Ayrıca kasabanın ileri gelenlerinin hanımları peçelerini çıkarmak suretiyle halka öncülük etmek istenecek ancak bu çabalar sonuçsuz kalacaktır. Trabzon İl Genel Meclisi 11 Aralık 1926 tarihinde aldığı bir kararla halka 10 gün süre tanıyarak bu tarihten sonra peçe takmaya devam edenlerin cezalandırılacaklarını duyurur. Aydın’da da İl Genel Meclisi tarafından 1 Şubat 1927 tarihinde alınan bir kararla peştamal, üstlük ve çarşaf kullanımı yasaklanarak halka 1 Nisan 1927 tarihine kadar süre verilmiş ve bu tarihten sonra söz konusu yasağa uymayanların cezalandırılacağı duyurulmuştur. 1928’te Sivas Belediye Başkanlığı peçe ve çarşafın kaldırılması yönünde çalışmalar yapılmasına karar verir.
TAYYÖR, PELERİN VE TÜL
İzlenen politikalar sonuç vermeye başlamış olmalıdır ki kadınlar çarşaf ve benzeri giysilerini çıkararak hızla batılı giysilere bürünürler. Yazları ipekli kumaştan yapılmış tayyör, onun üzerine tayyör rengine uygun ve aynı kumaştan pelerin, başa da arkadan sıkılan tül örtü, kışları tayyör, üzerine manto giyilir. Moda dergileri sıkça manto modelleri vermekte ve biçki dikiş kurslarında öğrencilere manto dikişi öğretilerek, manto giyimi yaygınlaştırılmaya çalışılmaktadır. Ancak baş giyiminde henüz tek tip bir tavır oturtulamamıştır. 1930’da kadınlara belediye seçimlerine katılma hakkı tanınmasından sonra, çarşaf ve peçelerle oy kullananların kimliklerinin tespiti sırasında tatsız olayların yaşanması üzerine peçe ve çarşaf konusunu yeniden gündeme getirir. Kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkının ‘verildiği’ 1934’te bu durum daha büyük sorun olur.
1930’larda biçki dikiş kursunda şapka diken kızlar.
16 Mart 1935’de Adana’da, 29 Nisan 1935’de Ordu’da, 10 Temmuz 1935’de Sungurlu’da peçe ve çarşaf kullanımının yerel yönetimlerce yasaklanır. CHP’nin 16 Mayıs 1935 tarihli oturumunda Dâhiliye Vekili Şükrü Kaya ‘kadın devrimi bir ülkenin bağımsızlığının ve geleceğinin koruyucusu, rejimin esasıdır. Komisyonumuzun ve hükümetimizin ilgi ile takip ettiği bu isi onaylamanız hükümet için büyük bir direktif olacaktır’ diyerek işin peşini bırakmayacaklarının işaretini verir.
Nitekim Şükrü Kaya imzasıyla 22 Temmuz 1935 tarihli bir tamim uyarınca önce Mersin’de Belediye kararıyla, sonra Trabzon’da Vali başkanlığında toplanan İl Genel Meclisi kararıyla kadınların çarşaflı olarak sokağa çıkması yasaklanır. Bu kararda çarşafın sakıncaları anlatılmış ve polise çarşaflı kadınları götürmeleri konusunda emir verilmiştir. Trabzon’un kararı Rize İl Genel Meclisi tarafından aynen kabul edilir ve uygulanır. 1935 yılı boyunca sırasıyla Bodrum, Adana, Antalya, Sungurlu, Zile, Konya, Afyon, Maraş’ta benzer kararlar alınır ve uygulanır.
MİLLİ BİR VAZİFE VE BORÇ
23 Nisan 1937’de yayınlanan şu tehditkâr tamim ise modernleşmenin emirlerle gerçekleştirilmesinin imkânsızlığını adeta ilân eder: “Medeni vasıflarla donatılmış bir milletin kadınlarında görülmesi asla yakışık almayan peçe ve çarşaflara ötede beride ara sıra rastlanılmaktadır (…) Türk medeni rejimi ise asla bu gibi çirkin ve alelacayip kıyafetlere taraftar değildir. Her vatandaş sunu iyice bilmelidir ki İnkılaba, rejime uymayanlar gericiliğe eğilimli ve bu çirkin arzu ve eğilim ile sakatlanmış kabul edileceklerdir. Medenî haklarını çok iyi kullanan erkeklerin eşlerinin, medenî hakkını da teslim etmeleri ve ona uymaya mecbur etmeleri kendileri için Milli ve kanuni bir vazife ve borçtur!...”
TÜRBAN KAMUSAL ALANDA
Çok Partili Dönem’de kadınların kamusal alanda başlarının örtülmesiyle ilgili ilk ‘olay’ Pakistan’daki Dünya Müslüman Kadınlar Kongresi’ne katılan üç Türk kadınının, bir mezar ziyaretinde başlarını örtmeleri üzerine yaşanır. DP’ye yakın Zafer gazetesinin 16 Nisan 1952 tarihli sayısındaki Cemal Şahingiray imzalı yazıda şöyle der: “…Karaçi’den gelen bir resmi görünce hayretten dona kaldık. Daima garba doğru medeniyet hamleleri yaptığımızı İslam dünyasına göstereceğimizi ve onları da Garb medeniyetine doğru çekebileceğimizi zan ederken, Şark’a doğru uçan delegelerimizin geriye doğru havalanmış olduklarını maalesef anlamış oluyoruz (…) hanımlarımızın merhum Liyakat Ali Han’ın kabrini ziyaretleri esnasında çekilmiş olan resim bizi üzdü, hatta inkılâplarımıza vurulan bir hançer yarası olarak sızlattı (…) kabrin önünde başlarını başörtüleriyle saygı duruşu yapmaktadırlar (…) Bu üç hanım Pakistan’da başlarını örttüler. İnkılap Türkiye’sine dönebilmek için yüzlerini örtsünler.”
MÜCADELE ARACI MANTO MODELLERİ
İkinci olay, 1955 yılının Mart ayında Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bir genelge yayınlayarak bünyesinde çalışan kadınların başlarını örtmesini istemesiyle yaşanır. Haberin duyulması üzerine Cumhuriyet gazetesi “Diyanet İşleri Binası cami değildir” başlıklı bir açık mektupla tepkisini koyar, ardından “İnkılâplarımızı Nasıl Koruyabiliriz?” konulu bir makale yarışması düzenler. İlginçtir, Cumhuriyet’e DP’nin yandaşı Zafer gazetesi de destek vermiştir.
Çarşafın bir türlü tarihe gömülememesi üzerine Mart 1956’da Türk Kadınlar Birliği ile Mustafa Kemal Derneği, “Çarşafa hayır, mantoya evet” kampanyası başlatır. Kampanya uyarınca Olgunlaşma Enstitüsü’nün hazırladığı manto modelleri törenlerle çarşaflı hanımlara dağıtılır. Basında ‘çarşaf dizileri’, ‘çarşaflılara ceza kesilsin yazıları’ yayımlanır. Ortam iyice kızıştığında, CHP’li üç kadın milletvekili “bizi yabancı milletler nazarında küçük düşürüyor” diyerek, çarşafın yasaklanması için Meclise kanun teklifi verirler.
27 Mayıs 1960 Darbesi sonrasında da konu gündemden düşmeyecektir. Milli Birlik Komitesi Başkanı ve (daha sonra Cumhurbaşkanı) Cemal Gürsel, Cumhuriyet gazetesi muhabirine “Çarşaf Türk kadını için bir yüz karasıdır. Türk kadınının güzel yüzünü saklaması için bir alın karası bulunduğunu sanmıyorum. Dünya önüne temiz yüzü ile çıkmak onun hakkıdır (…) Çarşafın namus ile de alakası yoktur” derken, Komite’nin bir başka üyesi, geleceğin CKMP ve MHP Genel Başkanı Alpaslan Türkeş, kendisiyle röportaj yapan gazetecilere “Son zamanlarda Anadolu’yu hiç dolaştınız mı? Çarşafın nasıl kapkara bir yangın halinde bütün yurdu sardığını gördünüz mü?” diye yakınır.
Darbeciler “halka verilecek dini terbiye” konularını görüşmek üzere Din Şurası toplarken, İstanbul Müftüsü “Çarşaf kelimesi Türkçe bile değildir, kelimenin esası Acemceden gelmedir. Hz. Muhammed çarşafı şart koşmamıştır. Bu Abdülhamit devrinden kalmıştır” diyerek Komite ile eşgüdümü sağlar.
‘ŞULEBAŞ’ İCAT OLUNUYOR
Bu tür tedbirlerle ‘sorun’ bir süre ötelendiyse de ‘akacak kan damarda’ durmaz. 1960’ların ikinci yarısından itibaren başını ‘Şulebaş’ diye anılacak özel bir türbanla kapatan Şule Yüksel Şenler adlı bir kadın yazar ortalığı kasıp kavurur.
DP’li modern bir ailenin kızı olan Yüksel Şenler, annesinin hastalığı yüzünden ortaokulu terk ederek önce eve kapanmış, bir gönül kırıklığının ardından da bir Ermeni terzinin yanında çıraklığa verilmişti. Modayla olduğu kadar siyasetle de ilgilenen Şenler, 1950’lerde ‘Kıbrıs Türktür’ mitinglerine katılmış, 1960’larda AP’nin Bakırköy Gençlik Kolları’nda aktif siyasete girmiş, bir yandan da edebiyat dergilerine yazılar yazmıştır. Bu dönemde Yüksel olan adının önüne kadın olduğu anlaşılsın diye ‘Şule’ adını koyar. Nur cemaatinin üyesi ağabeyinin güçlü telkinleriyle 1965’te örtünür ve kendini Risale-i Nur derslerine verir.
O güne dek örtünen kişilerin küçümsenerek ‘Ayşeler, Fatmalar’ diye anılmasına tepki duyan Şule Yüksel Şenler, örtünen kadınları ‘aşağılık duygusundan kurtarmak’ için başını çok özel bir şekilde örtmeye karar verir. Önce biyeli, atkılı, tokalı özel başörtüler takar. Sonunda kendi ifadesine göre Audrey Hepburn’un Roma Tatili filmindeki bir kıyafetinden esinlenerek oluşturduğu bir modelde karar kılar. ‘Şulebaş’ adıyla ünlenecek bu model günümüzdeki türbanların atasıdır.
Yanında akıl hocası Mehmet Şevki Eygi ile Anadolu turuna çıkan Şule Yüksel Şenler, ilk tesettür konferansını 1967’de Samsun’da verir. Şenler, aynı yıl Türk Kadınlar Birliği’nin hakkında açtığı “çarşafa özendirmek” davasını kazasız belasız atlatır ama dört yıl sonra bir yazısında Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’a hakaret ettiği gerekçesiyle (Kur’an’ın bir harfini inkâr edenin kâfir olarak adlandırıldığını, türbana karşı çıkan cumhurbaşkanının ise iki ayeti birden inkâr ettiğini söylemiştir) 9 ay 10 gün hapis yatmaktan kurtulamaz. Ankara’da imam-hatip liselerine ve İlahiyat Fakültesi’ne ‘kız imam-hatip yetiştirme kursları” açılmasını sağlayıp, bunlara müdür olan Şenler'in etkisi giderek artar. İlk eşinden boşanan Şenler, ikinci kez evlenir ve eşi dolayısıyla Nakşibendi Mahmut Ustaosmanoğlu’nun İsmailağa (Çarşamba) Cemaati’ne girerek siyah çarşafa bürünür. 11 yıl sonra ikinci eşinden de şiddet nedeniyle boşandıktan sonra bu cemaatten ayrılır ve uzun süre inzivaya çekilir. O günleri anlatan röportajlarında Şule Yüksel Şenler, ‘Şulebaş’ modelini bulduğu için pişman olduğunu söylüyor. Nedeni de, Peygamberin ‘giyinik çıplaklık’ diye tabir ettiği tarzdaki, gösterişli örtünme biçimlerine istemeden ilham vermiş olması.
Şule Yüksel Şenler (ortada).
1965’ten itibaren Şule Yüksel Şenler’in açtığı yoldan pek çok genç kız yürüyecektir. (Dediğine göre Emine Gülbaran onun evinde tesettüre girmiş, Emine Hanım’ı Tayyip Erdoğan’la o tanıştırmıştır.) Nisan 1968’de İlahiyat Fakültesi öğrencisi Hatice Babacan (Ekonomi Bakanı Ali Babacan’ın halası) başörtüsüyle derse girdiği için okuldan uzaklaştırılır. Ertesi yıl bu olayı protesto etmek için 35 ilahiyat öğrencisi başörtüsüyle okula gider. 1970’li yıllarda Anadolu’nun dört bir yanından kız öğrencilerin örtünme hikâyeleri gelmeye başlar. 1972 yılında Ankara Barosu’na kayıtlı Emine Aykenar örtünmeye karar verdikten bir süre sonra ‘laikliğe aykırı tutumdan’ dolayı Baro’dan atılır. Dönemin Baro Başkanı Yekta Güngör Özden, baronun yayınladığı broşürde konuyla ilgili olarak şöyle yazacaktır: “Biz bunu barodan söküp atmasak, örtülüler dolduracak her tarafı.”
ÜNİVERSİTELERDE TÜRBAN KAVGASI
1975-1976 öğrenim yılından itibaren imam hatip okullarına başörtüsüyle gidilmesine izin verilmesi, çok sayıda örtülü kızın üniversiteye gitmesine olanak sağlar. Nitekim bu tarihten itibaren ‘başörtüsü sorunu’ üniversitelere taşınır. 1978 yılında Yüksek İslam Enstitüsü Talebe Derneği Başkanı’nın “Müslüman kızların başörtülerine uzanan eller kırılacaktır” açıklaması ileriki yıllarda adeta sloganlaşacaktır. 1979’da üniversite seçme sınavına girecek erkek öğrencilerin sakallı, kız öğrencilerin de başörtülü resimleri ile kayıt yaptıramayacakları duyurulur. Aynı yıl Bolu ve İstanbul’daki bazı eğitim enstitülerine başörtüsüyle girmek isteyen genç kızlar, sınavlara alınmamaktan, disiplin cezalarına, fiziki saldırılardan gözaltına alınmaya kadar pek çok engellemeyle karşılaşırlar. Ancak 1979 İran Devrimi’nin de etkisiyle İslamcı talepler giderek daha yüksek sesle dile getirilmeye başlar.
ÇİFTE MEŞRUİYET
12 Eylül 1980 darbecilerinin Milli Eğitim Bakanı emekli Tuğgeneral Hasan Sağlam’ın, Talim ve Terbiye Dairesi ile Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan, (DİB) imam hatip okullarında okuyan kızların başlarının açık mı, kapalı mı olacağı konusunda görüş istemesiyle birlikte olay yeni bir dönemece girer. DİB raporunda hem Nur Suresi’nin 31. Ayeti ile Ahzab Suresi’nin 59. Ayeti’ne, hem de İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne atıfta bulunarak örtünmenin vazgeçilmez temel haklardan olduğunun belirtilmesi, ardından da “Müslüman Türk vatandaşı, ‘Ya Allah emri ya Atatürk ilkeleri’ şeklinde son derece vahim bir tercihle karşı karşıya bırakılmamalıdır” demesiyle konu ‘din ve vicdan özgürlüğü’ alanından ‘insan hakları’ alanına taşınır. Ancak bu ‘bol dayanaklı’ rapora rağmen Milli Eğitim Bakanlığı “öğrencilerin hiç bir şekilde başlarını örtemeyeceklerini” bir genelge ile duyuracaktır.
Konunun giderek akut hale gelmesi üzerine 1981-1982’de çıkarılan bir dizi yönetmelikle kız öğrencilerin ve öğretmenlerin başörtüsü ile derslere giremeyeceği, memurların işyerlerinde başörtüsü örtemeyeceği açıkça belirtilmekle kalmaz, okullarda denetimler sıklaştırılır. Bu dönemde başlarını açmak veya peruk takmak istemeyen pek çok öğrenci okullarını terk etmek zorunda kalır. Ancak yine bu yıllarda muhafazakâr kesimlerin ekonomik açıdan güçlenmeleri, bu kızların yurt dışında eğitim olanaklarına kavuşmasını sağlar. Bu deneyimler, bu kızları biraz daha donanımlı yapar.
2010 yılında Antalya’da üniversitede türban yasağını protesto eden genç kızlar. (Fotoğraf: Hüseyin Kanber)
TÜRBAN TANIMI KİME AİT?
Darbeden sonra yapılan 6 Kasım 1983 seçimlerinde umulmadık bir başarı gösteren Anavatan Partisi (ANAP) tek başına hükümeti kurduktan sonra Başbakan Turgut Özal’la YÖK Başkanı Prof. Dr. İhsan Doğramacı türban yasağını kaldırmak için el ele verirler. Bu çabaların sonunda 10 Mayıs 1984’te şöyle bir karar çıkar: “Yükseköğrenim kurumlarında öğrenim gören kız öğrencilerin başlarının açık olması esası yer almış olmasına rağmen, bazı yükseköğrenim kurumlarında sayıları az da olsa bazı kız öğrencilerin müessese içinde başörtüsü kullandıkları konusu üzerinde durularak bu durumun etkin surette önlenmesi gerektiği; ancak modern bir şekilde ‘türban’ kullanılabileceği görüşü çoğunlukla benimsendi.”
Görüldüğü gibi, ‘türban’ ile ‘başörtüsü’ ayrımını ilk yapan, bugün iddia edildiği gibi günümüzün ‘laikçileri’ (laikliği adeta ideoloji haline getirenler) değil, dönemin YÖK’üdür. Kararda türbanın ‘modern’ olarak tanımlanmasıyla başörtüsü zımnen ‘geleneksel’ olmaktadır. Onaylanan biçim, elbette ‘modern’ olandır. Tek sorun, neyin başörtüsü neyin türban olduğunun tanımlanmamasıdır ki bu belirsizlik günümüze kadar sürmüştür.
DANIŞTAY’IN BAĞLAYICI KARARI
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi Nesrin Konukçu’nun derslere başörtülü katılması üzerine verilen okuldan 1 ay uzaklaştırma cezasına karşı açtığı davanın sonunda Danıştay 8. Dairesi’nin 1984’te verdiği karar laikliği ideoloji haline getirenlerin (ki bunlara ‘laik’ değil ‘laikçi’ deniliyor) olaya bakış açılarına mükemmel bir örnek teşkil eder
“...Yeterli eğitim görmemiş kızlarımız, hiçbir özel düşünceleri olmaksızın içinde yaşadıkları toplumsal çevrenin, gelenek ve göreneklerin etkisi altında başlarını örtmektedirler. Ancak, bu konuda kendi toplumsal çevrelerinin baskısına ve göreneklerine boyun eğmeyecek ölçüde eğitim gören kızlarımızın ve kadınlarımızın sırf Laik Cumhuriyet İlkelerine karşı çıkarak dine dayalı bir devlet düzenini benimsediklerini belirtmek amacı ile başlarını örttükleri bilinmektedir. Bu kişiler için başörtüsü masum bir alışkanlık olmaktan çıkarak, kadın özgürlüğüne ve Cumhuriyetimizin temel ilkelerine karşı bir dünya görüşünün simgesi haline gelmektedir. Davacı yükseköğretim düzeyinde eğitim gördüğüne göre bu ilkelerin cumhuriyetimizin kuruluşunda ve korunmasındaki önemini bilmesi gerekmektedir. (…) Bu nedenle yükseköğrenim görmek üzere okula geldiği sırada dahi başörtüsünü çıkartmamakta direnecek ölçüde laik devlet ilkelerine karşı bir tutum içinde bulunan davacının okuldan uzaklaştırılmasında yasalara aykırılık olmadığından davanın reddine karar verildi.”
1990’lardan günümüze kadarki süreç ise tarihin değil gazeteciliğin alanına giriyor. Sonuç olarak 1950’lerden 1970’lere kadarki dönemde, türban veya başörtüsü, muhafazakâr kadınların modern hayata katılırken dini kimliklerini korumalarının bir yoluydu. Nitekim bu yıllarda başörtüsü hakkı ayet ve hadislerle savunuluyordu. Ancak gerek dünyadaki değişiklikler gerekse Kemalist kadroların katı tutumları yüzünden 1980’lerin ortalarından itibaren türban hem İslami duyarlılıkları olan kesimlerin gözünde, hem de ‘laikçilerin’ gözünde ‘siyasi’ bir simgeye dönüştü. Bu da garip ya da gayrimeşru değildi. Dünyada politik İslam’ın yükselişinden (örneğin 1979 İran İslam Devrimi’nden) de etkilenen ve türbanı ‘demokrasi’, ‘insan hakları’, ‘laiklik’, ‘din ve vicdan hürriyeti’, ‘eşitlik’ gibi aslında özünde karşı çıktıkları ‘Batılı’ kavramlarla savunan muhafazakâr erkekler için, ‘türbana özgürlük’ mücadelesi, aslında geleneksel kadınların modernleşmesine kapı açtığı için içten içe olumsuzlanırken, Kemalist rejimde bir gedik açmak için neredeyse tek olanak haline gelmişti. Kemalist erkekler için ise türbanlı kadınlar, İslamcı erkeklerden daha kolay lokmaydı. (Örneğin 2007’de Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı olmasına, kendisinin siyasal kimliği üzerinden değil, eşinin türbanlı olması üzerinden karşı çıkılmıştı.)
Dolayısıyla türban/başörtüsü sorunu özünde bir ‘kadın sorunu’ idi. Ancak ortaöğretim kıyafet yönetmeliğindeki değişiklikle birlikte konu aynı zamanda bir de ‘kız çocuğu sorunu’ olma yolunda. Yetişkin bir kadının kendisi ile ilgili kararları alma özgürlüğü ile ebeveynlerin çocukları ile ilgili kararları alma özgürlüğü arasındaki farklar üzerine düşünmeye (çoktan) başlamak lazım(dı)…
ÖZET KAYNAKÇA
Afet İnan, M. Kemal Atatük’ün Karlsbad Hatıraları, http://turkoloji.cu.edu.tr/ATATURK/arastirmalar/ataturk_karlsbad_hatiralari.pdf;
Hasan Rıza Soyak, Atatürk’ten Hatıralar, C.I, Yapı ve Kredi Bankası Yayınları, 1973;
Falih Rıfkı Atay, Çankaya, Doğan Kardeş Matbaası, 1969;
Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, 2006
“Cumhuriyetin 75.Yıldönümünde Polis Arşiv Belgeleriyle Gerçekler”, Emniyet Genel Müdürlüğü Polis Dergisi, Özel Sayı,1998;
Murat Aksoy, Başörtüsü-Türban, Batılılaşma-Modernleşme, Laiklik ve Örtünme, Kitap Yayınevi, 2005.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2024
9.09.2024
17.11.2022
6.11.2022
7.06.2019
26.12.2017
21.03.2016
13.03.2016
6.02.2016
28.02.2016