Bülent KORUCU

Bakan terleten dershane sorusu
10.07.2015
1956

 Dershanelerin kapatılması hakkında son kararı vermek üzere olan Anayasa Mahkemesi oturumundan bir kesit: Mahkeme Başkanı Zühtü Arslan, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı'ya soruyor: “1 milyon 50 bin lise mezunu öğrenci var. Dershaneler kapatılırsa bu öğrenciler üniversiteye nasıl hazırlanacak?” Avcı'nın “Halk eğitim merkezlerinde.” cevabı üzerine Pak Eğitim İş Sendikası avukatı Mehmet Kasap, “Bunun için 200 bin derslik ihtiyacı var. Hangi personel ve altyapı ile yapacaksınız?” sorusunu yöneltiyor. Soruya sinirlenen Avcı, “Cevap vermek istemiyorum.” diyerek minder dışına kaçıyor.

Devlet adamlığı zor sorular karşısında belli olur. Bakan Avcı bunun gibi pek çok soruya cevap hazırlamadan çocuklarımızın geleceği üzerine kumar oynuyor. Ya tutarsa mantığı ile uygulamaya konulan sistem değişiklikleri çocukları deneme tahtasına çevirdi. Öğrenciler ve veliler her yaz tatilini bakanlığın başlarına açtığı gaileyi bertaraf etme mücadelesiyle geçiriyor. Bakanlık, rutin işi olan sınav yapma ve öğrencileri yerleştirme konusunda skandalsız sezon geçirmiyor. Geçen sene, şehirlerarası yerleştirilen çocukların geri dönüşü aylarca sürdü. Bu yıl sınavlarda hatalar birbirini takip ediyor. Vaziyete bakılırsa yine asıl çıngar kayıtlarda çıkacak. Herhangi bir objektif kritere dayanmadan görevden aldığı okul yöneticileriyle ilgili Danıştay kararını uygulamıyor. Mahkeme kararına direnmenin suç olması yanında aylarca yöneticisiz kalan okullar var.

Takıntılı ideolojik hamlelerin faturası eğitim sisteminin bütün paydaşlarına çıkıyor. Buna rağmen bakanlık boyundan büyük işleri sürdürme çabasında. Dershaneleri kapatmak bunların başında geliyor. Dershane meselesi ilk gündeme geldiğinde de yazmıştım; ihtiyacı ortadan kaldırın herkes minnettar kalır. İhtiyaç duyulmayan kurumlar da kendiliğinden kapatır. Sınav devam ediyor ve test usulünden de vazgeçilemiyor. İhtiyaç had safhada ama dershanelere kilit vuruluyor. Niye? Sihirli sözcük ‘paralelle mücadele'. Devletteki bütün hukuksuzluklar ve beceriksizlikleri örten kalın bir şal bu.

Yola çıkılırken neler vaat edilmişti? Dershaneye ihtiyaç kalmayacaktı; başarı oranı sıfır. Dershaneler özel okula dönüşecekti; yüzde 10'u bile dönüşemedi. Tam tersine sınav sistemine uyum sağlayıp öğrencisine üniversite kazandırmak için okullar dershaneye dönüşüyor. Üniversite kazanmak için masrafa girilmeyecek, evdeki inekler satılmayacaktı! Şimdi ineği değil evi de satmak gerekebilir. Okula dönüşen dershanenin fiyatı 5-6 kat artacak. Saati 100 liradan başlayan özel dersi ancak zengin çocukları alabilecek. Devlet okulları bile hafta sonu kursu için fahiş ücretler talep ediyor. Kimse mağdur olmayacaktı; 60 bin öğretmen MEB'in kapısında bekleyen atanamamış 300 bin meslektaşının yanına katıldı. O kurumlarda çalışan 40 bin civarında yardımcı personeli kimse anmıyor bile.

    AYM'deki oturuma dönelim. Bir sendika temsilcisi “Benim algılama yeteneği az olan çocuğum var. Dershaneler kapatılırsa nereden ders aldıracağım?” diye soruyor. MEB Müsteşarı Yusuf Tekin, “Veliler, dışarıdan bir tane ders aldırabilir. Ancak birden fazla ders veren yer olursa buna izin vermeyiz.” diyor. Sadece tek dersin kursunu veren yerler açılabileceğine ve bunun makul bir yatırım olacağına ihtimal veren bir müsteşar var karşımızda. Başkan Zühtü Aslan, Bakan Avcı'ya şunu da sorabilir mi: Sınava hazırlanması imkânsız hale getirilen mezun öğrencilerin panik halinde ve mecburen istemediği bölümlere kayıt yapacağının da farkında mı? Böyle bir kör dövüşü içinde çok naif bir soru oldu. Neyse Aslan, “Kumarhaneler kapatıldı dershaneler de kapatılabilir.” buluşuyla tarihe geçen raportörüne şunu sorsun bari: Hizmet alan açısından baktığında kumar oynayamayan ile matematik kursu alamayanın ortak paydası nedir?

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar