Cengiz AKTAR
Tâdil edilmiş “Büyükşehir Belediyesi Kanunu” Çankaya’da. Yasayla hükümet, aşırı kentleşmenin getirdiği yönetim sorunlarına çözüm arıyor. Kentlerin il sınırlarına dayandığı beton cenneti memleketimizde belediye, il özel idaresi ve köy tüzel kişiliğinden oluşan farklı yerel yönetimleri büyükşehir altında topluyor. Sayıları 29’a çıkan büyükşehirlerle 29 il özel idaresi, 1.591 belde belediyesi ile 16.082 köyün tüzel kişiliği kaldırılıyor, yetkileri büyükşehirlere devrediliyor.
Kimi yorumcu büyükşehrin yerelde seçilmiş başkanı ve meclisinin vali karşısında artık daha güçlü olacağını varsayıyor. Varsayımların gerçekleşebilmesi için yasanın idarî vesayet ilkesini değiştirmesi ve büyükşehrin malî kaynaklarını olabildiğince yerelleştirmesi gerekiyordu. Oysa yasada belirtilen “Yatırım İzleme ve Koordinasyon Merkezi”nin malî kaynağı merkezden geliyor. Son söz de bugün olduğu gibi merkezin temsilcisi vali ve kaymakama ait. Bu teamül değişmedikçe yerelleşme ve etkin hizmet adına atılan adım varolan küçük yerel birimleri iptal etmekle kalıyor. Dolayısıyla merkezîleşme bu defa büyükşehir üzerinden gerçekleşiyor.
Bırakın belediyeciliğin nasıl merkezin kapı kulu hâline getirildiğini, en mikro kararın dahi tekadam tarafından alındığı bugünün Türkiyesinde nasıl böyle sakat bir yasadan medet umulur? Taraf’ın bu yazki “Başkanlar Konuşuyor” dizisinde sözkonusu yasal değişikliğe atfen “Belediye başkanlarına süper yetkiler verilmesine yönelik yeni çalışmayı nasıl değerlendiriyorsunuz” sorusunun bilhassa AK Partili başkanlarca pas geçilmesi, yasanın yerelleşmeye değil merkezle yerel arasındaki kapı kulluğuna hizmet edeceğinin erken itirafıdır. “Ben bilmem, patron bilir”! Zaten ilin mülkî sınırıyla büyükşehrin sınırlarının şimdiden birleştiği İstanbul ve Kocaeli büyükşehirlerindeki fiiliyata bakmak kâfi. Başbakan’ın son icadı “valilerin seçimi” bile beyhude. Patron ne vali ne başkan, her karar kendi dudaklarının arasından çıkıyor.
Kimi yorumcu ise etkin hizmet açısından yasayı olumlu bir gelişme addediyor. Bu, aşırı kentleşmenin bir nevî alınyazısı olarak kabullenilmesi demek. Kimse “kent neden ilin sınırına dayandı acaba” diye sormuyor. Öyle olunca da belde ve köylerin idarî anlamda lağvedilmesi onların yakında fizikî anlamda da lağvedilecekleri anlamına geliyor. Örnek: Antakya’daki Ermeni köyü Vakıflı, Mardin’in Süryani köyleri. Gidişatın ülke çapında betonlaşma ve tekdüzeleşme olduğunu bir daha hatırlatayım.
Meselenin özü merkezin bugün siyasî kulu ve hizmet götürmede emanetçisi konumundaki yerel birimleri azaltmak değil, kurulacak bölgeler altında çoğaltmak ve onlara olabildiğince yetki devretmek. Yeni anayasa bunu gerçekleştirmek için büyük fırsat. Anayasaya adem-i merkeziyet ilkesi dâhil edilebilse, merkezin ülke çapındaki idarî vesayeti icraat sonrası denetime dönüştürülebilse, yerel birimlerin yerel malî kaynakları sürdürülebilir hâle getirilebilse bu yasayla sözümona arzu edilen yerelleşme ve iyi hizmet asıl o zaman gerçek olur.
Bu yasayla lağvedilmek zorunda kalınan küçük yerel birimlerin istikbalini güvence altına almak hem iyi yönetim hem de çevresel denge açısından hayatî. Benzer boyutlardaki memleketlerin hepsinde olabildiğince çok sayıda yerel birim olmasının nedeni var. Yerindenlik ilkesi uyarınca küçük yerleşimle ilgili en makul ve etkin karar o yerleşimde alınır, üst birimlerin dahline gerek kalmaz.
Türkiye’de yerel denince akla sade belediye gelir. Merkez ile yerel arasındaki devasa boşlukta bölgesel ara merci olmadığı için belediyelere çok işlev yüklendi. Zamanla belediyeler çeperden merkeze erişemeyenlerin siyasî dayanağı hâline geldi. Oysa belediye hizmet odaklıdır. Bölge ise coğrafî, tarihî, dilsel, ekonomik, kimi zaman dinsel bütünlük arzeden bir yönetim birimidir. Ülkeden ülkeye değişen yetki ve işlevleri vardır.
Yasa, şehirleşmeye ve merkeziyetçiliğe teslim olmanın yanında belediye ile bölgenin işlevlerini birbirine karıştırıyor. Mevcut durumu daha beter hâle getiriyor.
Sonuçta Türkiye boyutlarında her ülkede var olan, merkez ile belediye arasındaki ara yönetim birimi “bölge”yi kuramayan hükümet büyükşehirleri yani merkezin yereldeki klonlarını kuruyor.
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.01.2022
18.05.2021
10.05.2021
24.04.2021
24.03.2021
23.02.2021
20.01.2021
12.01.2021
28.12.2020
22.12.2020