Elif ÇAKIR
İftira... Çarpıtma...Yalan haber... Hedef gösterme... Ötekileştirme... Düşmanlaştırma... Fişleme... Yargısız infaz...
Bunların hepsi ve daha fazlası 28 Şubat medyasının özellikleriydi...
Tamam, Türkiye’de medya ve iktidar ilişkileri her dönem sorunluydu. Ancak medya hiçbir dönemde 28 Şubat döneminde olduğu kadar itibarını yitirmedi, güven kaybı yaşamadı. Utanç verici bir durumda olmadı.
Çünkü...
Korku siyasetinin tetikçiliğini yaptılar.
Doğruları toplumdan gizlediler.
İnsanların onurlarıyla oynadılar. Her türlü iftiraya imza attılar. Ahlaksızlıkta sınır tanımadılar.
28 Şubat medyası yayın organından ziyade propaganda bülteni gibiydi.
28 Şubat medyasının gazetecileri bir gazeteciden daha çok bir militan gibi davranıyordu.
İşte bu yüzden, o dönem “gazetecilik” adı altında yaptıklarından dolayı bugün utançla hatırlanıyorlar, yarın da utançla hatırlanacaklar...
O dönemde yaptıkları yönlendirme yalan haberlerle kalemlerinin namusunu yitirdiler ve zedelenen itibarlarını onarmak bugün ne yapsalar kar kar etmiyor.
Onlar toplumu kandırdıklarını, yaptıkları yalan haberlere inandırdıklarını düşünedursunlar, toplum, medyanın toplum nezdindeki itibarlarını zedelemeye yönelik haberlerle savaş açtığı Refah Partisi’nin içinden çıkan AK Parti’ye sahip çıktı.
Erdoğan’ın “manşetlerle savaşarak” iktidara geldik demesi boşuna değil.
Ancak bugün, 16 yıllık AK Parti iktidarı döneminde, hem de iktidara yakın medyada çıkan haberlere ve iktidara adına konuşan, racon kesen “gazetecilerin” yazdıklarına bakınca şaşırıyorum.
AK Parti hükümetinin 16 yıldır bulunduğu her platformda “ayıpladığı”, “reddettiği”, “utanç verici” bulduğu “ayıplı gazetecilik” ile bugünün iktidar medyasının ortaya koyduğu “ayıplı gazetecilik” arasında neredeyse hiçbir fark yok.
Gerçekleri çarpıtma.... İftira... Yalan haber... Korku siyaseti tetikçiliği... Ötekileştirme... Toplumu kamplaştırma...
İşte iki örnek...
Karamollaoğlu IMF konusunda ne diyor, ne yazılıyor?
Saadet Partisi’nin lideri ve cumhurbaşkanı adayı Temel Karamollaoğlu katıldığı bir televizyon programında, AK Parti’nin ekonomi politikalarını eleştiriyor.
Diyor ki, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sık sık, biz geldik IMF’in 23 milyar dolar borcunu ödedik, şu anda IMF’e borç verecek duruma geldik söylemi gerçeği yansıtmıyor. Bugün Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik bunalım öyle bir durumda ki, emin olun bugün IMF’ten borç almıyoruz ama bugün IMF’ten borç almış olsak, almamaktan daha iyi noktada olurduk…”
Karamollaoğlu’nun dediğinde ne var?
İktidar partisinin karşısındaki bir muhalefet partisi elbette bunları söyleyecek. İktidar partisinin açığını yakalayacak. İktidar partisine düşen görev nedir?
Çıkıp bütün bu iddiaları belgeleriyle, delilleriyle çürütmesi ve “gerçek sizin söylediğiniz gibi değil, gerçek budur” demesi değil mi?
Temel Karamollaoğlu’nun açıklamaları cımbızlanıyor, kesiliyor, biçiliyor ve bütün gerçeklik sakilce çarpıtılıyor, “Karamollaoğlu dedi ki IMF’e borçlu kalsaydık, ekonomik olarak daha iyi yerde olurduk” diye gazete köşelerine giriyor.
Bir başka örnek… Karamollaoğlu bir TV programına çıkıyor, bazı yatırımların rant amacıyla gerçekleştirildiğini, rasyonel veya verimli olmadığını söylüyor. Bu konuşmanın bir başka yerinde de ekonomiyi mevcut şartlarda “döndürebilmek” için dış kaynak sağlamanın öneminden bahsediyor.
Saadet liderinin söyledikleri nasıl haberleştiriliyor peki? Şöyle:
“Karamollaoğlu: Yatırımları durduracağız, Türkiye’yi borçlandıracağız”.
Saadet Partisi, emekli hakim Tanju Güvendiren’i Ankara’dan milletvekili adayı gösterdi.
O da neyin nesi?
İktidara yakın medya, ‘araştırmacı gazetecilik’ yaparak ‘bir gerçeği’ ortaya koyuyor ve dindar kesimi bilgilendiriyor!
Meğer, emekli hâkim Tanju Güvendiren, 28 Şubat döneminin yargıcıymış. Dönemin Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız ve 5 kişiyi tutuklayarak cezaevine gönderen DMG savcısıymış!
Ne kadar korkunç değil mi?
Bu habere göre Saadet Partisi, bildiğiniz bir Stockholm Sendromu yaşıyor!
Peki, gerçek ne?
Dönemin Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız ve 5 kişiyi tutuklayarak cezaevine gönderen DMG savcısının ismi Nuh Çetinkaya.
Tanju Güvendiren kim, rahmetli Erbakan Hocanın kadim bir dostu...
İddia edildiği gibi 28 Şubat mahkemelerinin ne savcısı ne de hâkimi değil. 28 Şubat’ın yargı ayağındaki isimlerinden biri değil. 28 Şubatçı değil…
İşte böyle bir kişiyi günlerdir gazete manşetlerinde, köşe yazılarında 28 Şubatçı diye lanse ediyorlar, Refah Partilileri tutuklatan savcı diyorlar, Saadet Partilileri “düşmanla işbirliği” yapmakla
suçluyorlar.
***
Velhasıl kelam...
Bir gazeteci olarak, kendinizi yakın hissettiğiniz siyasi partinin seçimleri kazanmasını isteyebilir, tarafınızı belli edebilir, iktidara gelmesini sağlayacak, toplumun sempatisini kazandıracak yazılar da kaleme alabilirsiniz.
Tek bir şartla. Ahlaklıca. Gerçekleri çarpıtmadan. İftira atmadan. Yalan yazmadan. Korku siyaseti tellallığı yapmadan. Toplumu bizden ve bizden olmayanlar diye kamplara ayırmadan. Ötekileştirmeden.
Bu yalan, iftira, çarpıtma haberleri AK Parti’ye bir şey kazandırmadığı gibi en büyük zararı verir.
Fatura AK Parti’ye kesilir.
Şu sorulmaz mı?
Dün reddettiğiniz, ayıpladığınız medyanın özellikleri bugün sizin medya taşıyor, ne iş?
Gazeteciler soru sormayı unutmuş gibi...
Gazeteci bir arkadaşım “Dün akşam Muharrem İnce’yi izledin mi?” dedi, “hayır” dedim.
Arkadaşımın “gazetecilik ve soru sorma” üzerine yaptığı durum tespitini ve bir gazeteci olarak Muharrem İnce’nin çıktığı program üzerinden yaptığı özeleştiriyi kıymetli buldum.
Ve köşemin bu kısmında sözü tamamen ona bırakıyorum:
“Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce, önceki akşam bir televizyon programında gazetecilerin sorularını yanıtladı.
İnce mitinglerde sık sık dile getirdiği “Cumhurbaşkanlığı bütçesi 10 yılda 25 kat arttı” iddiasını programda da tekrarladı. Ve karşısındaki gazeteci bir arkadaşımıza “Sizin geliriniz 10 yılda 25 kat arttı mı?” diye sordu. Bu bilgiyi mitinglerinde sık sık tekrarlayan bir siyasetçiye, gazeteci arkadaşımızın sorusu şu oldu:
“Bu rakamları nereden buldunuz?”
İnce’nin cevabı “İnternette, Cumhurbaşkanlığının resmi sitesinde, halka açık resmi kaynaklar” yanıtını verdi.
Bir gazetecinin bu bilgiyi önceden biliyor olması gerekirdi, diye düşündüm.
Muharrem İnce, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 17-25 Aralık 2013’teki yolsuzluk operasyonlarından iki yıl sonra FETÖ okullarına 114 milyon lira verildiğini söyledi, kaynak olarak ise soru önergesine dönemin Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın verdiği yanıtı gösterdi.
Gazetecilerden biri “Acaba öğrenciler mağdur olmasın diye verilmiş olabilir mi?” gibi oldukça tuhaf bir yanıt verince gülümsedim.
İnce ise söz konusu paranın 2015’te verildiğini söyledi ve “Çocuğunu o okullara gönderen memuru attın da bu bakanı niye atmadın?” diye sordu.
Muharrem İnce, program boyunca sık sık Güney Kore’deki eğitim modelini dile getirdi ama üç gazeteciden biri de sormadı ki “Güney Kore’deki eğitimi neden bu kadar önemsiyorsunuz” diye.
Gazeteci arkadaşlarımız ‘soru sormak, ayrıntısını sormak, konuyu derinlemesine konuşmak’ yerine verilen yanıtlarla yetinip, program bir an önce kazasız belasız bitsin psikolojisindeydiler.
20 yıllık gazeteciyim. Çalışmadığım medya kurumu kalmadı. Ancak akşam izlediğim programda arkadaşlarımız adına üzüldüm. Soru sormayı unutmuşlar...”
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.05.2025
30.04.2025
22.04.2025
28.03.2025
28.02.2025
21.01.2025
8.01.2025
1.01.2025
18.12.2024
19.11.2024