Ergun AŞÇI
DİMİTRİ
Yazımıza mevzu olacak Dimitri eski İstanbulsporlu Dimitri Pantazi olmadığı gibi 2 ciltlik Osmanlı İmparatorluğunu yükselişi ve çöküşü adlı eser yazan eski Boğdan Beyi Dimitri Kantemiroğlu ‘da değildir.
Yazımıza mevzu olan Dimitri az bilinen hatta varlığı unutturulmaya çalışılan daha mahalli bir kişi olan Akçakocalı Miçooğlu Dimitri’dir.
Yüzyıl kadar önce pusu kurularak öldürülmüştür, öldürüldüğünde Akçakoca’daki kereste ticareti başta olmak üzere birçok alanda ticaret yapan Akçakoca’nın en zengin işadamıdır.
Miçooğlu Dimitri’ nin Akçakoca’da doğup doğmadığına dair bir bilgi yoktur. Türkiye’nin birçok yerinde olduğu gibi Akçakoca Nüfus Dairesi erken cumhuriyet döneminde bir yangınla kül olmuştur.
Dimitri bir ihtimal ihtida etmeyen son Akçakoca’lı Rumlardan biridir. Akçakoca’da var olan Rumlar hakkında olan bilgide Dimitri ile birlikte unutturulmaya çalışılan bilgiler arasındadır.(Dimitri’den başka Çuhalı Çarşı’da terzi Foti’nin varlığından haberdarım sadece haberdarım daha fazla bir bilgim yok çünkü.)
Miçoğlu soyadına bakacak olursak da gelişen Rum ticaret burjvasinin bir mensubu olarak dışarıdan gelerek Akçakoca’ya yerleşmiş olabilir. İstanbul’dan Ereğli’den belki de daha uzak yerlerden Trabzon ya da Samsun’dan. Hatta ve hatta Karadeniz’in karşı kıyısından da gelmiş olabilir, mesela Odesa’dan. 19. Yüzyıl ve 20. Yüzyıl başlarında Karadeniz ticari hareketliliği çok olan bir deniz olması bu ihtimali göz ardı etmemize sebep olmaktadır. Karadeniz’in uluslararası ticari niteliğini kaybetmesi Sovyet Devrimi ve Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasından sonradır.
Miçooğlu Dimitri sadece kereste ticareti ile uğraşmamıştır, büyük bir bostanı vardır. Bostanının başındaki evi bugün Akçakoca vergi dairesidir. Yine bostanının içerisinde bugün PTT binası vardır.
Dimitri’nin diğer gayrimenkullerinin kimlerin elinde olduğu ile ilgili bilgilerde ulaşmak mümkün değildir. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü tarafından çıkartılan 1983 ve 2001 tarihli iki genelge 1924’ten önce devlet tarafından el konulan gayrimüslimlere ait mülkler hakkında ilgili kişilere ve varislerine bilgi verilmesini yasaklamaktadır. Bu genelgeler geçerliliğini korumaya devam etmektedir Genelgelerin Anayasa’ya ve Türk Medeni Kanununa aykırı olması da hak arama çabalarında herhangi bir gelişme sağlamamaktadır.
Varislerinin ellerinde bulunan Osmanlı tapuları yok hükmünde sayılmaktadır.
Rivayet odur ki, önce devlete sonra özel kişilere geçen Dimitri’nin mülkleri el koyanlara yaramamış satmak zorunda kalmışlardır.
Ananemin çocuk şahitliğine göre Dimitri’nin eşi de ticari hayatın içindedir. Ananem Dimitri’nin ismini “Dimdiri” olarak hatırlıyor ve söylüyordu. Çocuk hafızasında Dimdiri’nin eşini de çok iyi hatırlıyordu çünkü simit yapıyor ve satıyormuş. Ayrıca başörtüsünün altından çıkan çoklu kuyruklara sahip siyah saçlarını da hatırlıyordu. İsmini hatırlayıp söylediyse de ben hatırlayamadım.
Dimitri‘nin kaç çocuğu olduğunu var olan bilgilerden tespit edebilmek bir hayli zor, daha sonra çocuklarının ve torunlarının mülklerinde netice vermeyen hak aramaları çabalarından varlıktan haberdar olabiliyoruz.
Hacılı mevkiinde öldürüldüğü söylenen Dimitri’nin çocuklarını kimlerin koruduğu ve Akçakoca’dan nasıl ve ne şartlar altında ayrıldıkları ile ilgili bilgilerde kulaktan kulağa aktarılabilen bilgiler içerisinde mevcut değildir.
Dimitri’nin ailesinden ölenler varsa nerede gömüldükleri mezarlıklarının nerede olduğu ile ilgili bilgilerde mevcut değildir. Eğer mezarlıkları var idiyse üzerinde betonarme bir bina kondurulmuş olması kuvvetle muhtemeldir. Dimitri’nin nereye gömüldüğü de meçhuldür.
Dimitri’nin Rum Ortodoks Kilisesine bağlı olduğunu varsaymak için yeterli bilgimiz var ancak ibadetlerini ve ritüellerini nerde gerçekleştirdiği belirsizdir. Belki bugün varlığı unutturulan bir kilisede belki de evindeki bir şapelde ibadet ve ritüellerini gerçekleştiriyordu.
Biliyoruz ki, vaftiz olmadan Hristiyan sayılmak mümkün değildir. Dimitri’nin kendisinin eşinin ve çocuklarının nerede vaftiz edilebildikleri ile ilgili bir bilgide yoktur. Kepenç köyü yakınlarında Vaftiz Pınarı olarak adlandırılan mermerle düzenlenmiş bir kaynak vardır, burada vaftiz edilmiş olabilirler.
Yine Kepenç köyü yakınlarına Vaftiz Pınarına yakın şimdi fındık bahçesi olan yerde bir kilisenin temelleri olduğu söylenmektedir. Bu kilisenin yakın dönemlere mi yoksa daha eski dönemlere mi ait olduğu araştırması yapılmamıştır.
Kilise yakın dönemlere ait çıkarsa etrafında başka evlerin varlığı da kaçınılmaz olur. Dimitri’nin Akçakoca’nın yerlisi olduğu ihtimalide artmış olur.
Akçakoca’da Osmanlı kayıtlarında Dimitri ve ailesi ile bağlantı kurabileceğimiz iki yer vardır. Gebekilise ve Kızılca Kilise. Gebekilise’ye Aktaş Kızılca Kiliseye ise Nazımbey adları verilmiştir. Dimitri belki Gebekiliseliydi belki de Kızılca Kiliseli.
Akçakoca’da “İlle” ya da “İlla” diye bilinen şimdi apartmanlarla olan mevkiinin adı mahalli tarih araştırmacımız Şükrü Dönmez’e göre “ İlya Kaptandan gelmektedir. Yine Şükrü Dönmez’in anlattığına göre”İlya Kaptan” Arabacı köylüdür. İlya Kaptanın ile Dimitri belki de akrabaydılar. Belki de Dimitri İlya Kaptanın oğlu ya da torunuydu.
Elde var olan bilgi kırıntılarını toparlamaya ve değerlendirmeye tabi tutunca Dimitri’nin Akçakoca’nın yerlisi olma ihtimali artmaktadır. Dolayısı ile de Akçakoca’nın önemli bir Hristiyan ve Rum geçmişi olduğu da ortaya çıkmaktadır.
Büyük ulusal anlatı (genesis) çerçevesinde Akçakoca tarihinden öncelikle Dimitri ve diğer Rumlar yok sayılmaktadır, dolayısı ile Hristiyan geçmişi de.
Bu yok saymanın, yokmuş gibi davranmanın en güzel misalini de Akçakoca Kaymakamlığının web sitesinde görebiliriz. Bu web sitesindeki metinde Akçakoca ve çevresindeki Hristiyanlarından sadece Akçakoca Ceneviz Kalesinden bahsedilirken yer alırlar. Tarih 1200’lü yıllardır. Sonraki 750 yıl boyunca Akçakoca ve çevresindeki Hristiyanlar yok sayılır.
Yapılan tarih yazımı değil “büyük ulusal anlatı” (tarih değil) çerçevesinde eğip bükerek, çarpıtarak bazı bilgileri görmezlikten gelerek bir toplum mühendisliği yapmaktır.
Bu toplum mühendisliğinde büyük ölçüde başarı da sağlanmıştır. Akçakoca Tarihi ile ilgili kısa bilgiler derlenirken bu bilgiler özet geçilmekte ve Akçakoca tarihi diye yanlış ve garabet ayıklanmış bilgiler orta yerde dolaşmaktadır.
Tüm unutturulma çalışmalarına rağmen Miçooğlu Dimitri hala Akçakoca Hristiyanlarının/Rumlarının bilinen son temsilcisi olarak hafızalarda yaşamaktadır.
Yazılanlarda ya da yazılmayanlarda çok ilginç olan mevzu ise Dimitri’nin kişiliği ile kötü ifadeler yer almamasıdır. Berbat bir adamdı, tefeciydi gibi.
Bu berbat nitelikleri taşıyan biri olsaydı kuşkusuz ki büyük ulusal anlatı çerçevesinde Dimitri’nin bu yönü ortaya konurdu. Belli ki Dimitri iyi diye nitelenen zenginlerdi. Yunan Devleti ile organik bağlantısı olan Etniki Eterya benzeri cemiyetlerle bağlantısı tespit edilebilmiş olsaydı Dimitri unutturulmaz bir nefret öğesi olarak büyük ulusal anlatıda mahalli bir unsur olarak yerini alırdı.
Bu yazı bir tarih yazısı değildir, unutturma programlarına karşı sadece tarihe bir not düşebilmek kaygısıyla yazılmıştır.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2022
13.04.2021
28.01.2021
24.01.2020
30.10.2019
10.10.2019
26.09.2019
23.08.2019
4.02.2019
28.09.2018