Etyen MAHÇUPYAN

Etyen MAHÇUPYAN
Etyen MAHÇUPYAN
Serbestiyet Tüm Yazıları
Sevan Nişanyan diye bir adam
26.01.2014
3616

 Her toplumda ve her zaman ‘delilik' diye adlandıracağımız ama gıpta ile bakacağımız işlere kalkışanlar çıkar. Zaten eğer böyle insanlar çıkmıyorsa o toplum ruhen ölmüş demektir.

Öte yandan toplumlar vasatlığı benimser ve beslerler. Böylece kendilerini aykırı olanın cazibesinden ve tehdidinden korumuş olurlar. Sıra dışına çıkanları, aynen bir kaza anında seyrettikleri yaralılar gibi seyrederler. Kazalar kişilikleri önemsizleştirir ve olayın kendisini, magazinel bilgiyi öne çıkarır. Benzer şekilde sıra dışı olan da toplum için ancak ‘kaza anında' görünür olur ve seyirciler salt yaşananlara bakıp, sonra da hiçbir şey olmamış gibi yollarına devam ederler.

Sevan Nişanyan, nerede yaşarsa yaşasın hemen her toplum için sıra dışı özellikler taşıyan, ancak Türkiye'deki hayatın onu bizatihi sıra dışılığa taşıdığı biri. Aykırı özelliklerin giderek karakterin parçası haline geldiği ve karakterin dışavurumunun ‘diline' dönüştüğü bir ‘vakadan' söz ediyoruz. İnsanlar Sevan Nişanyan'ı söz konusu aykırı özelliklerin sergilenmesiyle, tepki çekmesiyle ve Sevan'ın da bunlara birçoğumuz için hayal ötesi karşılıklar vermesiyle tanıdılar. Muhtemelen ‘eksantrik' olmaya çalışan, olgunlaşmamış biri muamelesi yaparak kendilerini rahatlattılar. Ama Sevan Nişanyan o davranışlarıyla aslında kendisini vasatlıktan, onu çevreleyen toplumun sıradan ‘zekâsızlığından' korudu. Sevan'ın aşırı eforizminin ve üretme/değiştirme hırsının, belki de ona boğucu gelen bu dünyada başını suyun yüzeyinde tutma gayretinden başka bir şey olmadığını teslim etmek durumundayız.

Bu sıra dışı insanın kamuoyunda bilinen macerası Ege'nin Şirince köyüne yerleşmesiyle başladı. Dönem 1990'ların başıydı… Bütün sahillerin kooperatiflerle, pıtrak gibi çoğalan çirkin inşaatlarla ‘bezendiği' bir dönemde, Sevan ve eşi Müjde, Şirince'yi güzelleştirmek üzere yola çıktılar ve arazi alarak içine harika bağ evleri kondururken, kooperatifleşme ve çirkinleşmeye de alenen karşı çıktılar. Ama mücadeleleri bununla kalmadı. Şirince'ye birçok estetik zerafeti olan çeşmeler yaptılar, yolları onardılar… Ve birkaç gün içinde Sevan Nişanyan aleyhine on dava birden açıldı. Yaptığı her şey tek tek dava konusu oldu. Böyle bir süreçte ‘normal' insanlar biraz geri adım atar, işini hal yoluna sokmayı bekler, fazla görünür olmamaya dikkat eder. Ama burada öyle birinden bahsetmiyoruz. Aynı zamanda entelektüel birikimi ve keskinliği çok fazla olan, zekâsı ve iradesi ile toplumsal bayağılıkların deşifre edilmesinden kendini alamayan bir heyecan ve enerjiden bahsediyoruz. Bu hengame arasında Sevan sonradan yaygın dağıtım imkânına kavuşacak olan ‘Yanlış Cumhuriyet'i yazmaktaydı... Süreç 2002 yılında on küsur aylık bir hapis dönemi ile sonuçlandı ve entelektüel ürünü de Türkçenin Etimolojik Sözlüğü oldu.

Bugün Sevan Nişanyan yine hapiste. İki yıl kalacak. Suçu kabaca 20 metrekarelik bir bağ evi inşa etmek ve inşaatı durduran mührü iki kez kırmak. Hukuk bunun kabul edilemez bir davranış olduğunu söylüyor. Ama bu hukuk ne adil ne de meşru. Çünkü Şirince'nin sit alanı olmasıyla birlikte çıkan kanun, bu alanda istenildiği gibi inşaat yapılamayacağını söylemekle birlikte, imar planı çıkana kadar idarenin en geç bir yıl içinde geçiş dönemi yapılaşma koşullarına ilişkin bir düzenleme getirmesini şart koşuyor. Ne var ki idare böyle bir düzenleme yapmıyor… Bu bahsettiğimiz kanun yirmi küsur yıl öncesine ait! O günden bu yana Şirince'de inşaatların neye göre yapılacağının standardı konmuyor, ama inşaatlar devam ediyor ve ‘hukuk' da önüne getirilen dosyaları ‘adalet' adına karara bağlıyor. Eğer gerçekten de hukuk diye bir şey olsaydı, mahkemeler idarenin aymazca ya da bilinçli olarak sürdürdüğü bu tutumu da dikkate alarak karar verirlerdi. Çünkü açıktır ki bir yerde kurallarını koymaktan imtina eden bir idare varsa, asıl niyet vatandaşın kaçınılmaz olarak usulsüzlük yapmaya teşvik edilmesidir. Sonrasında kimi ‘vurmak' isterseniz onun üzerine yürürsünüz…

Neyse ki Sevan Nişanyan ne yaparsanız yapın sıraya sokacağınız biri değil. Ve ilk kez galiba toplum da artık sıraya sokulabilir olmanın ötesine geçiyor. Çünkü bütün aykırılıklarına karşın şaşırtıcı biçimde, özellikle muhafazakâr toplum içinde birilerinin Sevan'ı sahiplendiğine tanık oluyoruz. Anlaşılan Sevan'ın bunca uğraşı boşa gitmemiş, karşılığını bulmuş ve vasatlığa isyan eden bir muhafazakâr kimliğe katkıda bulunmuş. Bundan daha devrimsel ne olabilir?   

Not: Mümtaz'er Türköne'nin cuma günkü yazısı ‘kendine jilet atan adam' kıvamındaydı. Kendisini kamyon olmaktan çıkarabilirse belki ileride tartışabiliriz de…

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar