Levent Gültekin
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘sanatçı müsveddesi’ deyip sanatçı Metin Akpınar’ı yargıya havale etmesi, savcının apar topar dava açması ve nihayetinde polis eşliğinde mahkemeye götürülen ve mahkeme kapısında bekleyen Metin Akpınar görüntüsü…
Bütün bu olup bitenler birçok insanda derin bir hüzne, utanca neden oldu.
Konuştuğum birçok kimseden “İlk defa, kendimi vatansız hissediyorum”, “İlk defa, ülkemin elimden gittiği duygusu yaşıyorum”, “İlk defa, olup bitenden bu kadar derin bir acı ve utanç duyuyorum” cümlelerini duydum.
Hoşa gitmeyen bir cümle etti diye… Yüzlerce filmde rol almış, yüzlerce tiyatro oyunu sahnelemiş, hayatımızın bir parçası olmuş bir sanatçıya ‘sanatçı müsveddesi’ deyip aşağılamak, hakaret etmek…
Hakikaten çok ayıp, hakikaten utanç verici bir durum.
Bu ülkenin sanatçısına hakaret ediyorsun, akademisyenine hakaret ediyorsun, gazetecisine, yazarına, işçisine, esnafına hakaret edip onları kendi kontrolündeki yargıya havale ediyorsun.
Genç, yaşlı, kadın, erkek, işçi, sanatçı, akademisyen demeden “Gözünün üstünde kaşın var” diyen herkese hakaret edip değersizleştiriyorsun.
İnsan sormadan edemiyor:
Nedir senin derdin?
Bu ülkenin sanatçısından, aydınından, gazetecisinden, biliminsanından, gencinden, kadınından, işçisinden nefret edip bu ülkenin cumhurbaşkanı olmak?
Bu nasıl bir cumhurbaşkanlığı? Kimin, neyin, nerenin cumhurbaşkanısın?
Bu öfkeyle, bu kontrolsüz, önüne geleni değersizleştiren, harcayıp yok eden bir tavırla nereye varacaksın?
En fazla “Yakışmadı bu cümle size”, “Keşke böyle demeseydiniz” “Bu sözünüz beni çok incitti” deyip sitem edeceğin insanların tepesine balyoz indiriyorsun.
Tepelerine balyoz indirdiğin bu insanların her biri bu ülkenin bir parçası, bir değeri.
Ülke dediğin taş toprak, kara parçası değil. Sanatçısıyla, yazarıyla, akademisyeniyle, işçisiyle biliminsanıyla… bütün bu değerlerin bir araya gelmesiyle oluşur ülke.
Bu değerleri yok ederek nereye varacaksın?
Saygı yok, sitem yok, rica yok gönül koymak yok.
Bildiğin tek bir şey var, kavga etmek; hakaret edip değersizleştirmek.
Bu mudur ülke yönetmek?
Bu mudur bir ülkenin cumhurbaşkanı olmak?
Değerlerini yok ettiğin bir ülkeyi hangi icraatınla, hangi politikanla, hangi yaklaşımınla yaşatıp yücelteceksin?
Peki ne demiş Metin Akpınar?
Mealen: “Otoriter yönetimlerde iktidarların gidişi pek kolay olmuyor. Çeşitli can yakıcı yöntemleri var. O yöntemler o ülkenin de yıkılmasına neden oluyor. Biz ülke olarak böyle bir aşamaya gelmememiz gerek. Bu sıkışıklıktan demokrasiyle bir çıkış yolu yaratmamız gerek.”
Ve bu minvalde birkaç cümle daha.
Velev ki konuşmanın bütününde bir üslup sorunu olsun.
Velev ki doğru bir teşhis yaparken araya özensizlikle bazı hoşa gitmeyen cümleler de karışmış olsun.
Bunun karşılığı o kişinin ülke için yarattığı değere bakmadan ‘sanatçı müsveddesi’ deyip hakaret etmek midir?
Esasında bazı insanların ne dediğine bakılmaz.
Çünkü yaptıklarıyla, ürettikleriyle ülkemize, hayatımıza kattıklarının derin bir hatırı vardır.
Bir sanatçı yaptığı filmlerle veyahut söylediği şarkılarla, eserleriyle yıllarca anılarımızda yer eder.
Yanlış bir cümle de etse bir yanlışına, bir hatasına bakarak onu yok etmek demek, esasında kendi anılarımızı, o anılar içindeki tatlı, güzel sahneleri yok etmek anlamına gelir.
Veyahut ülkenin ilerlemesi için gecesini gündüzüne katmış bir biliminsanı bir söz söylediğinde hoşumuza gitmese de bütün yapıp ettiklerini bir çırpıda silemeyiz.
Dahası, biraz durup düşünmek gerekir, “Ben bu insanların canını sıkacak ne yapıyorum?” diye.
Metin Akpınar da öyle biri.
Hayatımızda Metin Akpınar-Zeki Akasya ikilisinin derin bir izi var.
En mutsuz, en tatsız anlarımızdaki küçük bir gülümsememizde onların payı var.
Yaptıkları filmlerle milyonlarca yoksul insanın mutluluk kaynağıydılar.
İnsanların dertlerini, kederlerini, acılarını, hüzünlerini unutturan, yüzlerini güldüren, yaşamına tat katan sanatçılar onlar.
Metin Akpınar o filmlerdeki masum, temiz, melek yüzlü işçiydi, esnaftı, öğretmendi.
Bizden biriydi.
O yüzden ona yapılan bu kabalığı, bu saygısızlığı milyonlarca insan kendisine yapılmış gibi hissetti.
Derin bir utanç ve acı duydu.
Mazhar Alanson’a yapılan da yanlıştı
Bir gün muhalif kesim bir başka gün iktidar kesimi… Her gün bir sanatçı, biliminsanı ülkedeki öfkenin, gerginliğin, siyasi çatışmanın kurbanı ediliyor.
Sadece Metin Akpınar’a, Müjdat Gezen’e yapılan değil Mazhar Alanson’a yapılan da yanlıştı.
Mazhar Alanson bir şarkısındaki bir cümleyi Kabe için yazdığını açıkladı.
Kutsal topraklara gitmiş ve orada içinden “Yandım yandım, yandım yandım ah ki ne yandım” dizesi yükselmiş.
Bunu açıklamasıyla ‘İktidara yalakalık yapıyor’ diye damgalandı ve ağza alınmayacak hakaretlere uğradı.
Mazhar Alanson, şarkılarıyla büyüdüğümüz, bu ülkenin en önemli sanatçılardan biri.
Yani bu ülkenin bir parçası, bir değeri.
Onu biraz tanıyan herkes bilir ki Mazhar Alanson’un sufi bir yönü vardır.
Neredeyse bütün albümlerinde, kendi tarzına uyarladığı bir ilahi okumuştur.
Bu iktidar yokken de umreye, hacca gitmiş, inancını kendi iç dünyasında yaşayan biri.
Velev ki yaptığı bu açıklama hoşumuza gitmesin.
En fazla “Böyle bir dönemde böyle bir açıklamaya ne gerek vardı” deyip geçeceğimiz türden bir cümle için Mazhar Alanson’a hakaret edip onu yok etmeye çalışmak…
Akıl alır gibi değil.
Kendi değerlerimizi kendi elimize birer birer yok ediyoruz.
Ülkede sitem ve rica bütünüyle yürürlükten kalktı.
Kimse kimseye artık sitem etmiyor.
Bir ricada bulunmuyor.
“Keşke bunu söylemeseydin”, “Keşke böyle yapmasaydın”, “Bu yaptığın, bu söylediğin yakışmadı” şeklinde bir tepkiyle geçiştireceğimiz meselelere en kaba, en hoyrat, en sert şekliyle yaklaşıyoruz.
Ülkedeki siyasi çatışmanın neden olduğu öfke ülkeyi yiyip bitiren bir mekanizmaya dönüştü.
Hepimiz o mekanizmadaki dişlinin bir parçası olduk.
Kendi ellerimizle kendi ülkemizi yok ediyoruz.
Neyse daha fazla uzatmadan başka bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum.
Metin Akpınar meselesi bir gerçeği bize bir kez daha gösterdi.
Her yazımda, her konferansımda söylediğim birkaç cümle var tekrar edeyim:
Rejim değişikliği, ülkedeki kutuplaşma, medyanın bütünüyle iktidarın kontrolüne geçmiş olması, yargının siyasallaşması… Böyle bir ortamda mevcut tıkanıklıktan Erdoğan’la kavga ederek en sert cümlelerle öfkemizi yansıtarak çıkamayız. Çünkü ne söylersek söyleyelim iktidar elindeki medya gücüyle söylenenleri çarpıtıp abartıp toplumdaki kutuplaşmayı artırıcı bir malzeme haline getiriyor.
Metin Akpınar’ın konuşmasının nasıl yansıtıldığını hepimiz gördük.
Bunu engelleyecek bir medya gücü yok.
Diğer yandan kutuplaşmış toplumlarda eleştiriler, tepkiler, kınamalar ‘düşmanlık’ olarak algılandığından ulaşmak istediğimiz toplum kesimine ulaşamaz hale geliyoruz.
Peki ne yapmalıyız?
Susup oturalım mı? Yapılan hiçbir şeye tepki vermeyelim mi?
Elbette bunu söylemiyorum.
Söylediğim şu: Erdoğan’ı bir tarafa bırakıp yüzümüzü topluma dönmemiz gerekiyor.
Zihnimizdeki ‘biz ve onlar’ ayrımını bitirip toplumla sahici bir bağ kurmanın yollarını yaratmamız gerekiyor.
Herkesin eşit, özgür olduğu, liyakatin esas alındığı, adil ve özgür yeni bir Türkiye hayali yaratmamız gerekiyor.
Ve bu hayale her kesimden insanı ortak edecek bir duygu birliği oluşturmaya çabalamamız gerekiyor.
Bunu yapmadığımız sürece söylediğimiz her söz, her cümle vicdanımızı rahatlatmaktan bize kulak veren insanların gazını almaktan ve kutuplaşmadan beslenen iktidarın değirmenine su taşımaktan başka bir işe yaramayacaktır.
Yıllardır yaramadığını da gördük.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.09.2023
19.08.2023
19.08.2023
14.08.2023
6.08.2023
8.07.2023
3.07.2023
27.06.2023
23.06.2023
19.06.2023