Markar ESAYAN
Isaiah Berlin'e göre, bütün siyasal tercihler somut ve kaçınılmaz bedelleri zorunlu kılar.
Bir karar almak demek, başka kararları alamamak demektir. Devletler ve kişiler, alınan kararı 'Ya hep, ya hiç' noktasında meşrulaştırma eğilimi taşırlar. Özellikle dünya savaşları sırasında, kıtlık veya büyük doğal afetlerde, keskin devrim zamanlarında, alınan kararın (Leibnizci bir yaklaşımla) mümkün kararların en mükemmeli olarak kabul edilmesi daha kolay, ama daha önemlisi zorunludur. İnsanları ölmeleri veya aç kalmaları gerektiği konusunda başka türlü ikna etmeniz pek mümkün olmaz.
Ama mesele, bir kararın kaçınılmaz olması durumunda bile başka olanaklardan mahrum olunmasıdır. Belirli bir kazanımı amaçlayan o karar verildiği anda, vazgeçilen kararlar kümesinin zararı daha yolun başında tahakkuk eder. Alınan kararın başarısı ise birçok karmaşık değişkene ve stratejinin ne kadar doğru kurulup, ne kadar başarıyla tatbik edilebileceğine bağlı olacaktır.
Batı düşüncesinde daha kısa zaman önceye kadar, 'şeyler hakkında' tek bir doğru ve iyinin olmadığı, dolayısıyla herhangi bir konuda birçok iyi seçeneklerin bulunduğu, lakin iyinin her biçimini yakalayan tek bir siyasi tavrın mümkün olamayacağı pek popüler bir yaklaşım değildi. Hele konu toplumsal büyük politikalara gelip dayandığında, ortak bir ahlak anlayışı ve çoğulculuğa ihtiyaç duyulduğu da ihmal edildi. Bu ahlaki açık, dayatılan kararların alınmaması halinde ödenecek korkunç bedelin simülasyonu gözlere sokularak gideriliyordu.
Bunun en trajik örneği, Hiroşima ve Nagasaki'ye atom bombası atılmasıdır. Herkes savaşın bittiğini, Japonya'nın pes etmek üzere olduğunu biliyordu. Pentagon ve silah lobisi, hem bu silahı denemek hem de silahlanma ödeneklerini sağlama almak için bunun son fırsat olduğunu düşündüler. Bilim insanlarının çoğu için ise bilimsel çalışmalarının fonlarını garantilemek birkaç yüz bin insanın yaşamından daha önemliydi ve bu eğilim devletle örtüşüyordu. Bu fonlar sayesinde belki milyonlarca insanın gelecekte hayatta kalacağı masalı ile avundular. Ahlaksız bir kararı almak için kendilerini 'Ya hep, ya hiç' ikiliğine bilerek düşürdüler.
Çoğulculuğu Isaiah Berlin'den öğrendiğini ifade eden Britanyalı Avrupa tarihçisi Tony Judt, bu pozisyonu 'sıfır toplamlı bir siyasal tartışma' olarak yorumluyordu. Gerçekler çok netti ve mutlaktı. Siyaset 'Ya hep, ya hiç', 'Yenme-yenilme', veya 'Ölüm-kalım' oyununa indirgenmişti. 'Çoğulculuk ise tanımı gereği bir kategori hatası, kasıtlı bir kandırmaca, ya da trajik bir yanılgıydı.'
Evet şeyler hakkında tek bir mutlak iyi yoktu, iyilerin hepsini kapsayan bir tavır da kısıtlı doğamız gereği mümkün olamazdı. Ama bu iki tesbit, aradaki diğer kategorileri ortadan kaldırmıyordu. Karar süreçlerine mümkün olan en yüksek katılımla çoğulculuk aşısı yapılabilirdi. Bu sadece ahlaki olmaz, diğer kapasitelerin devreye girmesi ile mutlaka ödenecek olan bedelin minimizasyonunu da sağlardı.
Ülkemizde son 12 yıla damgasını vuran reform mücadelesini bir film şeridi gibi gözlerinizin önünden geçiriniz. Tüm o krizleri, kavgaları, sürekli geçilen Sırat köprülerini ve 'tartışmaları...' Açık darbe girişimleri ile başlayan sakillikler, yenilgiye uğraya uğraya demokratik kılıflara bürünmeye kadar ancak geldi. Aslında bir 'tartışma' hiç olmadı ki, çoğulcusu yaratılabilsin. Gezi öncesi, sırası ve sonrasında, 'çoğulculuk-çoğunlukçuluk' veya cümleye tercüme edilmiş haliyle 'Seçim sandıktan ibaret değildir' kampanyalarını hatırlayınız... Bir de şu 'Demokrasi olmadan barış olmaz' vardı. Şimdi ise aynı mahfiller, 'Savaş olmadan barış olmaz' noktasındalar.
Maalesef Türkiye'de çoğulculuk-çoğunlukçuluk 'tartışması', Uludere faciası, siyasi cinayetler, diğer faili meçhuller, işçi ve kadın ölümleri, yargı, adalet, çevre meseleleri, trafik ve su sıkıntısına kadar önemli her konuyu siyaseti dizayn etmek için istismar etmenin kamuflajı oldu. Ancak kamuoyu bu sahtekârlığı sergileyen kişilerin şeceresini biliyordu.
Çoğulcu bir siyaset için öncelikle ahlaklı olmak gerekiyor. Oyuna girip rakibin ayağına çift dalmaktan başka bir şey yapılmadığında, hakem sizi oyundan atıyor. Burada hakem tabii ki zamanın ruhu... Sürekli oyundan atılmanın nedeni, kuralların değişmesi ve bir tarafın eski kurallara (veya kuralsızlığa) göre oynamakta ısrar etmesinden.
Bir tarafın böyle davranarak oyundan sürekli atılması, seyircinin itimadını kaybetmesi ve oyun zevkini köreltmesi, oyunu düzgün oynamaya çalışan diğer rakip için de bir handikap yaratıyor.
Şimdi önümüzde çok ciddi bir Ortadoğu ve IŞİD meselesi var. Çoğulcu tartışmaya en çok ihtiyacımız olan hayati bir mesele bu. Hayati olduğu için de 'Ya hep, ya hiç' noktasına sıkışmaya müsait. Bu mesele de AK Parti ile egemenlik kavgası veren ittifak için araçsallaşmış halde... Düne kadar Esed'e müdahaleye karşı çıkanlar, bugün Türkiye'nin Suriye'ye girmemesi, PYD'ye silah vermemesi durumunda Çözüm Süreci'nin çökeceğinden bahsediyorlar.
Ortada bir 'tartışma' hala yok... Sadece kamufle edilmiş tuzaklı öneriler var.
Yazarlar
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019