Melih ALTINOK
Hayatta en kolay pozisyon yaşamın akışına uymasa da ilkelerde ısrarcı olmaktır. Çünkü tercih edilmesinin bedeli başkaları tarafından defalarca ödendiği için alabileceğiniz maksimum riski hesaplayabilir, yaş tahtaya basmazsınız; ekonomiktir de.
Stanislawski “Klişe en güvenli yoldur” derken de tam olarak bunu kastediyordu. Ama sinema sanatı, elbette ki önemli istisnalar dışında, onun bu önermesinin konforuna sığınıp tekrarın dehlizlerinde yitip giden yönetmenler sayesinde değil, binlerce yıllık anlatı geleneğinin kalıplarını zorlayan Bunueller,Godardlar, Tarkovskiler sayesinde sıçramalar yaptı. Neticede sinema mutluğumuzu en çok onlara borçluyuz.
Siyasetteki duruşları şekillendiren motivasyon da çok farklı değil.
Bugünü belirleyen bütün parametreler kökten değişmiş, sıkı sıkıya sarıldığınız dünün paradigmaları bırakın çözüm ihtimalini sorun üretmeye başlamışsa ve siz “değiştirmemişseniz,” her şeyden önce “ısrarınızın namusu” kusursuzdur.
Bu kafayla çıktığınız 1 Mayıs’ta mesela, hedefiniz de askerî ve sivil bürokrasiyle darbeye teşne grupların ittifakının (tercümelerinde bunun adı MDD falandır. Hani ordu ilericidir ya) karşısına dikilen “AKP faşizmi” olacaktır tabii.
Çıkıntılık yapıp memleketteki ekonomik ve politik kara deliklerin müsebbibi ve doğal olarak emekçilerin de cellâdı olan askerî vesayetle sınırlı da olsa mücadele yürüten siyasal iktidarın asli hedef olamayacağını söylemekse tekinsizdir. Alınacak tepki öngörülemez. Öyleyse susmalı hatta düşünememelidir.
Ancak klişe çekicinizin meselelere “vururken” çıkardığı ve uyku halinden farksız düşünme seanslarından önce dinlemeyi alışkanlık haline getirdiğiniz ninni kimi büyükler için doğal olarak çocukçadır, dahası anlamsızdır.
Ergenekon ve Balyoz davalarından yargılanan bazı vekillerin tahliye edilmesi için TSK, Yarsavcı yargı, MHP, BDP, CHP ve akademinin makul miktarından müteşekkil ittifakta yer almanızın meşruiyetini okulda defterinize, sıraya ve ağaçlara yazdığınız yalınlıkta algıladığınız “ey özgürlük” sloganıyla gerekçelendirmeniz garip karşılanır.
AB Büyükelçisi Jean Maurice Ripert onlardan, dinleyelim:
“Milletvekillerinin hapiste olması garip bir durum. Ama her davanın kendi özelliklerine bakılmalı. Demokrasilerde, kulağa garip geliyor. Ancak milletvekilleri seçildiklerinde zaten tutuklulardı. Aday gösterilmeleri de garip.”
Ripert’in “garip” deyip içinden çıktığı iş bizlerin üzerinde tartışıp durmak zorunda olduğu yaygın bir mantık ne yazık ki.
Zira halkı esir almak ve parlamentoyu kuşatmak, gibi ağır, çok ağır ithamlarla yargılanan kişilerin “tutukluluk” halinin demokrasi problemi olmadığının tartışılmasını teklif dahi etmek bizim illerde ceberutluk olarak bile algılanıyor.
Hı hı, tabii bir de “masumiyet karinesi ne olacak” sorusu var. “Bu kişiler tecavüz davasından yargılansalardı o masumiyet karinesini adaylık başvurularına mühür olarak vurur muydunuz peki” dememizse ayrı bir demokrasi suçu. Zira zatı şahaneleri için bazıları hukuk önünde daha eşit olduğu gibi, kimi suçlar da diğerlerine göre daha tolere edilebilir.
Evet Sayın Ripert üç beş zamandır garipliğimiz, mahzunluğumuz da bundandır.
E en alakasız durumda bile eldeki yegâne anahtar olan klişede ısrar edince “devrimci” olunan bir ülkede de doğal olarak, nasıl diyordu Orhan Veli; anlatamıyor(sunuz)um...
Evde kaldım
Radikal’in dün manşetten verdiği anketi okuyunca panikledim. Zira Türkiyeli kadınların yüzde 80’i “evleneceğim erkek dindar olmalı” demiş. E haliyle elde var yüzde 20. Bu kesimin büyük çoğunluğunun da Kemalist olmayanla işi olmayacağı ortadayken kaldık mı size evde!
Erkeklere de sormuşlar tabii. İlk gece sendromundan mustarip adamlarımızın yüzde 85’i de kadının, pardon bu durumda kız oluyor, “ilk evliliği olması” kriterini dillendirmiş.
Anketin “boşanma nedenleri” kısmı ise diğer sorularda verilen yanıtların bilinçaltı sağlaması niteliğinde.
Neymiş, kadınların yüzde 87,5’inin, erkeklerinse yüzde 93’ünün boşanma nedenleri arasında saydığı? Tabii ki yani, aldatılma!
En çok korktuğumuz şeyin ölüm olması, hepimizin bir gün mutlaka öleceğini bilmesidir ya, işte o hesap, illa aldatacağımız için en çok da aldatılmaktan korkuyoruz.
Aldatma nedeni, eşinizi aldattığınız kişinin çok dindar olması ya da ilk kez sizinle cinsellik yaşayacak olması olmadığına göre, geriye kalıyor seks. Ya da şairin dediği gibi “Hangi kadın (erkek)? Başka bir kadın (erkek)” gerekçesi.
Alın size garipliğimizin bir resmi daha.
Adeta mutsuz olmak için, sırf güven uğruna, aslında aramadığı özellikleri bulduğu kişiyle evlenen ve mutsuz olan, sonra da doğasının sesine kulak verip aradığı özelliklere sahip biriyle mutluluk adına ilişki yaşayıp sonuçta ilk hatasından ötürü büyük mutsuzlukların kucağına savrulan insanların anketi.
O bu değil de acaba bu soruya deneklerin yüzde 1’i olsun “güzel-yakışıklı ve seksi olması” yanıtını vermemiş midir? Yoksa verdiler de gazete, haberinin endişeli modern imajına zarar verir diye önemsemedi mi dersiniz?
Radikal bu klişeye düşmez değil mi?
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.06.2022
17.05.2021
11.05.2019
10.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
22.04.2019
17.04.2019
8.02.2019