Mesut YEĞEN
Zamane firavunlarının pençesindeki Kahire, Bingazi, Trablusgarp, Tunus hepsi birden kurtarıcısını bekliyordu. Birkaç saatlik mesafedeki Şam da öyle. Kurtarıcı olarak eski efendi bütün bu memleketlerin tek yerli kuvveti olduğuna hükmedilen İhvan’a önderlik edip buralarda yüz senedir hüküm süren zillete son verecekti. Eski efendinin bugündeki mirasçısı Türkiye bölgenin yeni oyun kurucusu olacak, ABD, Rusya ille de İran, herkes bölgedeki yeni sınırlarını bilerek hareket edecekti.
Bugünden bakınca çok ironik bir tasvir gibi görünebilir ama çok değil, iki üç sene önce ortalama bir Ak Partili siyaset ya da fikir erbabı aşağı yukarı bu ruh halindeydi. 2002-2011 arasının ‘muhafazakar-demokrat’ Ak Parti’sini Ortadoğu’yu küresel kapitalizme daha organik, daha yoğun bir biçimde bağlamak için bir manivela olarak kullanmak isteyen ABD ve AB bu amaca matuf olarak bölgede Türkiye’nin önüne daha önce hiç görmediği genişlikte bir oyun alanı açınca söz konusu ruh halinin de önü açılmıştı. Batı’nın Ortadoğu’yu küresel kapitalizme daha organik olarak bağlamak niyetiyle açtığı bu oyun alanını Türkiye İhvan’a önderlik edip bölgede oyun kuruculuk etmek için kullanabileceğini sanınca, ‘Osmanlı’nın adaletini’ bölgeye Türkiye eliyle yeniden götürme hayalleri de kendiliğinden avdet etmişti. Ne ki, çok değil, bir iki sene içerisinde hem İhvan’ın bölgedeki cüssesinin biraz yanlış anlaşıldığı hem de Batı’nın, Rusya’nın ve İran’ın, ama daha hazini bölgedeki ahalinin de Türkiye’nin oyun kuruculuğuna ikna olmadığı belli oldu. Ondan sonrasının ruh hali de malum: Önce ‘onurlu yalnızlık’ ardından ‘Sevr dayatılıyor’.
Elbette ne Osmanlı’nın yeniden döneceği vardı ne de Sevr yeniden dayatılıyor, ama manzara hakikaten feci: Mısır’da Mübarek’in yerinde Mübarek’ten beteri, Sisi var, İhvan yok ama Esad yerinde, hem de çok etnili, çok mezhepli ve seküler bir ülkenin başkanı olarak. İslam Ordusunun, Suudi Arabistan’ın, Katar’ın esamisi okunmuyor ama İran bölgenin hemen her yerinde, hem de her zamankinden daha güçlü bir biçimde. Hepsinden vahimi bölgedeki hedefini “Şam’dan Tunus’a ağabeylik etmek”ten “yeter ki, Suriye Kürtleri Kobani-Afrin arasını ele geçirmesin”e çekmiş Türkiye, bu ‘büzüşmüş’ hedefini tutturabilmek için tarihinde hiç olmadığı kadar Batı’dan uzaklaşıp İran ve Rusya’ya yaklaşmayı kabul etmiş durumda. Tam bir fiyasko yani.
Fiyaskonun Konuşulmayanı
Fiyasko bu kadarıyla bile yeterince büyük ama bundan ibaret değil. Bütün bu fiyaskonun pek konuşulmayan ve lakin bölge ve Türkiye siyasetinin gidişatını köklü biçimde etkilemesi mukadder bir yanı daha var. Üstelik de paradoksal bir biçimde Ak Parti’yi hem bölgesel hem de ulusal siyasette en azından sanıldığından daha güçlü, daha dayanıklı kılabilecek bir yan.
Fiyaskonun konuşulmayan yanı şu: Arap Baharı sönümlenirken kendisiyle beraber İhvan tarzı İslamcılığı da sönümlendirmiş durumda. Bölgede İslamcılığın etkili formu artık eşiğinde IŞİD’ciliğin beklediği Selefi-Cihadçı İslamcılık. Bu yeni duruma büyük bir ihtimalle Körfez tipi İslamcılığın şimdilik yönü epey belirsiz dönüşümü eşlik edecek. Bu da şu demek: Arap Baharı biraz beklenmedik bir biçimde İslamcılığın meşruiyeti en güçlü formu olarak İhvan tarzı İslamcılığın zayıfladığı, meşruiyeti zayıf cihadcı İslamcılığın yükseldiği bir dönemin açılışını yapmış olarak kapanmış olacak. Özetle: Arap Baharıyla beraber İslamcılığın bir dönemi de kapanıyor.
Fiyaskonun ikinci, konuşulmayan kısmı da bu: 2011’de Ak Parti’nin kısa bir tereddütten sonra atladığı Arap Baharı treni Ak Parti’nin de kıyısında durduğu İhvan tarzı İslamcılığın, tasfiye edilmese de, epey takatten düşmesiyle neticelenmiş durumda. Hülasa, Arap Baharıyla beraber Ak Parti elinde olmayan bölgesel liderliği ele geçiremediği gibi elinin altındaki İslamcılık zeminini de kaybetti. Başıyla sonuyla fiyasko bu.
İslamcılıktan Avrasyacılığa
Fiyasko ortada ortada olmasına, lakin bütün bu fiyasko, bilhassa da ikincisi Ak Parti’yi bölge ve Türkiye siyasetinde zayıf, geleceği olmayan bir parti kılmış değil. En azından şimdilik. Ak Parti’nin geçmişe göre zayıfladığı, eski desteklerinin önemli bir kısmından mahrum olduğu elbette doğru. Ne AB ne ABD, ne Kürtler ne liberaller Ak Parti’nin yanında, bu açık. Ne var ki, Ak Parti bütün bu durumun da yukarıda sözünü ettiğim fiyaskonun da çoktan farkında ve buna uygun adımları atmış bulunuyor.
Ak Parti’nin Türkiye içinde MHP ve Avrasyacılarla yaşadığı muhabbet de bölgede Rusya ve İran’la peşine düştüğü yeni macera da tam da bütün durumun, bu benzersiz fiyaskonun bizzat Ak Parti tarafından idrak ve ikrar edilmesiyle başlamış bulunuyor. Arap Baharıyla başlayan maceranın fiyaskoyla neticelenmesine Ak Parti’nin verdiği ‘rasyonel’ reaksiyon hem bölgede hem de Türkiye’de İhvan tarzı İslamcılıktan vazgeçmek, bölgede Rusya ve İran’a, Türkiye’de MHP’ye ve Avrasyacılığa yanaşmak olmuşa benziyor. Fiyaskoyla sonuçlanan bütün bu macera neticesinde AB, ABD, Kürtler ve liberallerin desteğinden mahrum kalan Ak Parti, ayakta kalmak için ihtiyaç duyduğu destek açığını Rusya’dan ve Avrasyacılardan aldığı destekle kapatma yoluna çoktan girmiş durumda.
Öte yandan, can havliyle girdiği bu ittifaklar Ak Parti’yi “bölgede Rusya’ya, Türkiye’de ise Avrasyacılara mahkum edip, bir vadede müttefiklerince tepelenmesinin önünü açar” tespiti ise temelsiz değilse de önemli bir noktayı, hem Rusya’nın hem de Avrasyacıların Ak Parti’ye ihtiyacı olduğunu gözden kaçırıyor. Rusya açısından Batı yörüngesinden çıkmış bir Türkiye “bölgedeki hassasiyetleri hesaba katılacak” kadar önemli bir ülke olacağa benziyor. Keza, Avrasyacılar açısından da bildik İslamcılığından vazgeçip milliyetçiliğe ve Batı karşıtlığına meyletmiş bir Ak Parti ve Erdoğan seküler milliyetçiliğin kitle tabanı açığını kapatmak ve devlete çöreklenmesini sağlamak için fena bir seçenek gibi durmuyor.
Bütün bu hal şunu gösteriyor: Ak Parti ve Erdoğan’ın mezkur büyük fiyaskoya bağlı olarak kapıldıkları büyük savrulma hem iç hem de dış siyasette bir biçimde dengelenmezse eğer, sanıldığı kadar güçsüz olmayan bir Ak Parti ve epey sert bir bölge ve Türkiye siyasetiyle yaşamaya hazırlıklı olmak gerekiyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.06.2025
18.05.2025
4.05.2025
8.04.2025
8.03.2025
4.02.2025
25.01.2025
11.01.2025
28.12.2024
13.12.2024