Mustafa Karaalioğlu
Bir demokraside yaşamanın ve hukuk kurallarına tabi olmanın herkes için kaçınılmaz basit bir sonucu vardır: Her durumda bu kurallara uymayı, bağlılığı ve onlarla muamele görmeyi kabul etmiş sayılırız. Kanunlara bağlı olmak bir tartışma konusu değildir; ilaveten, geleneklere ve ortak ahlaka bağlılık da kuşatıcı ve sınırlayıcı bir çerçevedir. Bilhassa siyasetçiler, bürokratlar ve seçimle gelen veya seçilmişler tarafından atanan bütün kamu yöneticileri için kural budur. Kanunlara bağlı olmak ve ortak ahlakla sınırlanmak. Yolsuzluk ve usulsüzlükten uzak durmamak bir suçtur; bununla birlikte görevin gücünden yararlanarak çıkar, avantaj ve nüfuz devşirmek de aynı anlama gelir.
Neden? Çünkü, kamu yönetiminin mantığı gereği toplum, en düzgün ve ahlaklı insanları seçip, devleti onların idare ettiğini varsayar. Görevi ne olursa olsun kimsenin yoldan çıkmasına göz yumamaz, balığın baştan kokmasına müsaade edemez. Kamu idaresinde yaşanacak en küçük yozlaşmanın ülkeye kötülük bulaştıracağı, ülkeyi gerileteceği ve değersizleştireceği kabul edilir ki tamamen doğru bir kabuldür.
Utanma duygusu ve toplum denetiminden korkmak demokrasilerin yazılı olmayan kuralıdır. Ne yazık ki yazılı kuralları unutmak, yazılı olmayan kurallara saygıyı da bitirdi.
Oysa gelişmiş ve gelişmemiş demokrasilerde bu kural bazen yüksek, bazen düşük standartta uygulanır. Yolsuzluk yapan veya adı yolsuzlukla, kuralsızlıkla anılan siyasetçiler, kamu yöneticileri ve bürokratlar sistemden tasfiye edilirler. Çok gelişmiş bir demokrasi sayılmayız ama Türkiye’de de bu kural bir zamanlar işlerdi. Bırakın adı yolsuzlukla anılan bir ismin görevine devam edebilmesini, bazen haksız yere böyle işlere bulaşanlar bile zarar görür, devam edemezdi. Denetim hiçbir zaman mükemmel olamadı ama siyasetçilerde, bürokratlarda ‘yakalanma korkusu’ hep vardı. Medyada haber olmak, adının ortalıkta dolaşması veya insanların kendileri hakkında olumsuz kanaat edinmeleri ürkütücü bir şeydi. Çekinirlerdi, dikkat ederlerdi. Çoğu kez de adı kötü işlerle anılan isimler siyasete devam edemez veya bürokraside ilerleyemezdi. Demokrasinin ruhunda var olan bu denetim gücü eksik de olsa işlerdi. Yani, toplumu kandıran, bilgi saklayan, nüfuz kullanan, yakınlarına iltimas sağlayan, sistem üzerinde baskı yapan, yolsuzluğa bulaşan; hasılı yozlaşan kim olursa olsun, çoğunlukla oradan ileri gidemezdi.
Bu, kamu yöneticilerinde mutlaka olması gereken; hem toplum hem de kendi yararları için gerekli bir korkudur. Korku kaybolmuşsa yozlaşma önlenemez boyuta varmış demektir. Pervasızca yozlaşabilmek, her türlü denetim karşısında dokunulmaz hissetmek, kimsenin yazamayacağına emin olmak, yanılıp yazan olursa da onu türlü yaftalarla pişman etmek duygusu bir felakettir. Kişi için de ülke için de…
Bugün aşırı derecede şımaran ve sınır tanımayan insanların var olabilmelerinin sebebi yozlaşmanın koruma altına alınmasındandır. En ağır ithamların bile kimseye zarar vermediğini gören, bunu kendi yanlışı için referans kabul ediyor. Diplomasız terfi, adrese teslim ihale, sorgusuz sualsiz harcama, eşe dosta iltimas, bir bürokrat kalemiyle sağlanan avantajlar ve artık kapalı kapılar iyice kalınlaştığı için türünü, şeklini bilemediğimiz daha birçok şey bu zeminde normalleşiyor. Normalleştikçe de yozlaşma kara bir bulut gibi ülkenin üzerine çöküyor.
Unutmayalım ki başaramayan, gelişemeyen, huzur bulamayan ülkelerin ortak özelliği yozlaşmış olmak ve bilhassa da yozlaşmaya kayıksız kalmaktır. Kendi kendini üreten ve destekleyen ve de toplumu kayıtsızlığa mahkum eden kötülük kadar ürkütücü bir şey yoktur. Daha fazla çürümeden bu yanlış gidişten, bu uğursuz yoldan dönmek zorundayız.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları










































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.12.2025
1.12.2025
27.11.2025
24.11.2025
22.11.2025
17.11.2025
15.11.2025
27.10.2025
20.10.2025
6.10.2025