Orhan MİROĞLU-Taraf yazıları
Çeyrek asrı bitirip, yarım asra doğru evrilen, şu “düşük yoğunluklu” diye tabir edilen savaşın; Mehmet Ağar’la Aziz Yıldırım gibi muktedirlerin dostluklarını her daim baki kıldığını, Genelkurmay Başkanlarıyla Şemdinli’de bomba patlatan “iyi çocuklar” arasında savaş yılları boyunca yaşanan “vefa duygusunu” bir hayli büyüttüğünü, bizim ordunun içinde, bir yüzyıl boyunca darbe yapıp duran Latin Amerika’daki darbeci generallerin sayısını beşe ona katlayan sayıda generalin, aklını ve moral değerlerini darbe ve iktidar tutkusuyla bozup, nihayet Silivri’ye yolladığını, Türk ordusu gibi ulus-devlet kurmuş bir orduyu, boğazına kadar kire-suça batırdığını ve “düşük yoğunluklu” savaşa dair hikâyenin bu minvalde ama bu sefer mutlu sona doğru devam edeceğini az çok biliyoruz.
Devrimini böyle yapıyor Türkiye ve geçmişiyle hesaplaşıyor.
Merkezinde ordunun olduğu ve aslına bakarsanız, patrimonial bir iktidar biçiminden başka bir şey olmayan bir iktidar biçimi, tarihe karışıyor.
Sporda şike yapanlarla, savaşta şike yapanlar aynı zaman diliminde sahneye çıktılar, şimdi aynı zaman diliminde tutuklanıyor ve hesap verecekleri yargılamaları bekliyorlar.
Savaş şikesi, spor şikesine benzemez ama.
Spor şikesini, adil bir yargılama az çok telafi edebilir.
Ama savaş şikesinden sorumlu olanlar bir gün adil yargılansalar bile, bu yine de, toplumun yüreğine açılan yaraları kapatmaya, acıyı ve yası tamamen ortadan kaldırmaya yetmez.
Duyguları, heyecanları istismar edilen spor seyircilerinin samimi hissiyatına ve cebine zarar vermek gibi bir şeyle sonuçlanmaz savaş şikesi.
Savaşta şike yapmaktan sorumlu olanlar, toplumu savaş içinde tutup, siyaset kurumunu devre dışı bırakarak, merkezinde ordunun olduğu bir çeşit patrimonial iktidar biçimi yaratmayı başardıkları, ve bu iktidar biçimini korumak için iç infazlar dâhil her şeyi göze aldıkları için, son derece tehlikelidirler.
Bu yüzden, spor camiasının gözaltında bir gün bile kalmayı en büyük zulüm addeden şikeci patronlarını, spor camiasından tasfiye etmekle, savaşın şikeci generallerini tasfiye etmek aynı şey değildir.
Şu takdiri ilahiye bakın ki, Türkiye bugün, sporda şike ile, savaşta şikeyi aynı anda konuşuyor.
Ve sporda şike operasyonları ile Silvan hadisesi aynı zamanda yaşanıyor.
Silvan’da olup bitenler için savaşan tarafların yaptığı açıklamalara kimse pek inanmıyor.
Başbakan “Silvan’a bir de sivil gözle bakacağız” deme gereği duydu, İçişleri Bakanlığı müfettiş görevlendirdi.
Düşünebiliyor musunuz, gündüz vakti bir çatışma yaşanıyor ve askerî yetkililer çatışmada 13’ü asker olmak üzere yirmi kişinin hayatını kaybettiğini açıklıyorlar.
PKK iki gerillasının öldürüldüğünü kabul ediyor, ama diğer beş kişiyi reddediyor, onlar HPG’li değil, gerilla kıyafeti giydirilmiş kontralar diyor.
Bu durumda beş kişiye ait ceset hem kayıp hem sahipsiz, ve ordudan herhangi bir açıklama gelmiyor!
Gelmiyor ama, çatışma bölgesi adeta piknik alanı ilan ediliyor, çatışmanın yaşandığı yerde yanmış ekmek parçaları, konserveler, yanmış askerî giysiler iki gün boyunca ekranlara taşınıp duruyor.
Toplumun bu savaş sonrası mekânı günlerce seyretmesi sağlanıyor ve “mola sırasında yediği ekmeği boğazında kalmış, yutamamış, eline aldığı konserveyi açamamış mehmetçiğe kurşun sıkan” PKK’ye öfke, Kürtler’e acımasızlık, patlama noktasına geliyor.
Derken, Zeytinburnu ve daha başka birçok yerde Kürtler’e saldırılar başlıyor.
Bu noktada, hükümetin, yeni bir konsept benimsemesine yol açan yegâne olayın Silvan hadisesi olduğunu düşünmemek lazım.
Silvan, savaş şikelerine dair hükümetle ordu arasında yaşanan derin güvensizliğin geldiği son aşama oldu.
PKK cephesinden bakıldığında ise, Karayılan’ın metropolde yaşayan Kürtlere “öz savunma önermesi, bunu yapamayacak olanlara, geri dönme çağrısında bulunması” yeni ama ölümcül ve herkesi düşündürmesi gereken bir safhaya işaret ediyor.
Hülasa,Türkiye savaşın hakikatlerini konuşmaya başladıkça, ordunun PKK’yle savaşırken en kritik zamanlarda “savaş şikesi” yaptığı anlaşılıyor..
Herkes buna inanmayabilir, kendi payıma, ben ana teması “her şey mubah, savaşı sürdür de nasıl sürdürürsen sürdür” olan bir senaryoyu Türkiye’de sahneye koyanların, haksız yere şeytanlaştırılmadıklarına, yazıp sahneye koydukları senaryo gereği, en çok da Kürtler’in ve gayrımüslümlerin canına kıymaktan hoşlandıklarına, canına kıymakla kalmayıp, bu her iki kesime karşı toplumun acımasız duygular beslemesi için akıl almaz şeytani planlar yaptıklarına inanıyorum.
Sanki ordular mecbur kaldıkları için sürüyormuş gibi görülen savaşların, aslında aynı ordular tarafından istenen savaşlar olduğunu ortaya koyan çok sayıda örnek var dünyada.
İsrail’in en ünlü güvenlik uzmanı ve istihbaratçılarından Ami Aylon’a, bir gazeteci, 2002 yılında, “Bu savaşı kazanabileceğimizi düşünmüyor musunuz” diye sordu. “Savaşı ‘kazanmanın’ İsrail’in başına gelebilecek en kötü şey olduğunu anlamıyor musunuz?” diye cevap verdi Ami Alyon. (Duvarlar Arasında - Çıkmazdaki İsrail Toplumu, Sylvain Cypel, Arkadaş Yayın, 2011, S. 414)
Bizim ordunun içinde tıpkı Alyon gibi düşünenler olmasa ve bunlar, ordu içinde - JİTEM içinde desek de olur, ikisi aynı kapıya çıkar- bu kötü gidişatın farkına varanları, tek tek infaz edebilecek kadar pervasız olmasalardı, bu savaş bu kadar sürmezdi.
Orduda bu savaşın bitmesinin, “ordunun başına gelebilecek en kötü şey” olduğuna inananları ve onların akıl almaz mücadelelerini görmezlikten gelirseniz, gerçeği gizlemiş olursunuz.
Bu savaş artık geçmişte olduğu gibi, kabul edilebilir sınırlarda tutulamaz, ve hiç şüphesiz, demokrasi ve barış mücadelesi, bu anlamda, etnik bir çatışmayı göze alanlarla, bu etnik çatışmayı durdurmak için bir şeyler yapmak isteyenler arasında sürecek.
O halde Kürt ve Türk halkının geçmişten bugüne, savaşa karşı tutumunu bilmek çok önemlidir.
Diyarbakır’ı, Şırnak’ı terk edecek bir Türk nüfus yok ortada. Ama metropol kentlerde yaşayan ve en etkili ve yetkili ağızdan, kendilerine “Yapabiliyorsanız öz savunmanızı yapın, ya da oraları terk edin” denen milyonlarca Kürt var.
Bu yüzden öncelikle, şu soruya cevap aramak lazım:
Geçmişte PKK’ye karşı savaş gerekçesiyle, Kürt halkının, “derin” veya “sığ” -şeffaf mı deseydim acaba? - devlet güçlerince maruz kaldığı muazzam ihlaller, Türk toplumunu acaba nasıl etkiledi, bugün nasıl etkiliyor, tehlike hangi sınırlarda ve ne boyuttadır?
Bu soruların bir tek cevabı yok kuşkusuz.
Filistinlilerin hakkını ve FKÖ’yü tanımak için İsrail solu ve İsrail toplumu nasıl ki otuz yıl beklediyse, Türk halkı da sanki, Kürtlerin Cumhuriyet’in kurulmasından sonra başına gelen felaketleri bilmek ve empati yapmak için, PKK’nin tarih sahnesine çıkmasını bekledi.
Aslına bakarsanız, PKK’nin tarih sahnesine çıkması ve sonrasında yaşananlar da yetmedi gerçeği anlamaya.
Şimdi de sorunu daha doğru dürüst anlayamamış olan Türk halkından, daha acımasız davranması isteniyor, çünkü savaşı etnik çatışma safhasına taşımak, ancak bununla mümkün.
Kendi payıma, bunca savaş şikesine rağmen, Türk toplumunun suskun kaldığını, olup biteni görmezden geldiğini şimdi de beraber yaşadığı Kürt halkına karşı acımasızlaşma safhasına girdiğini düşünüyorum.
Öyle düşündüğümde de, Primo Levi’yi hatırlamadan edemiyorum..
Şöyle diyordu Primo Lev’i:
“Bilmek ve başkalarının bilmesini sağlamak, Nazizm’den uzaklaşmanın bir biçimiydi.
Bir bütün olarak Alman halkının buna başvurmadığını düşünüyor ve bu bilinçli görmezden gelme tutumundan ötürü, onu yüzde yüz suçlu buluyorum.”
Elbette kimseyi suçlamaya hakkım yok benim. Şunu söylemeye hakkım var ama:
Türk halkı, birarada yaşadığı Kürt halkına karşı acımasızlaşmayı reddetmelidir.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.10.2012
3.09.2012
1.09.2012
30.08.2012
27.08.2012
25.08.2012
23.08.2012
20.08.2012
18.08.2012
16.08.2012