Sezin ÖNEY

Sezin ÖNEY
Sezin ÖNEY
Tüm Yazıları
Gerçekler ve masallar (1)
29.12.2011
3796

 Evdeki çam ağacı, Noel süsleri ve ışıklarını donanmış, kendini suni olarak buluverdiği “sıcak huzur ortamında” kendini ilkbahar mevsiminde sanıyor. Oysa, dışarıda, doğal ortamında grinin her tonunun hâkim olduğu bir kış havası var.

Türkiye de, evimdeki çam ağacına benziyor.

Dünya, bir kış havasında fırtınalarla kavrulurken Türkiye, kendini şimdilik koyuverildiği ısıtılmış ortamda, sıcak ve rehavet içinde sanıyor.

Yılsonunda, önce “acı gerçeklerden” bahsetmek sonra da, 2011’i kapatan yazımda, masalların dünyasından bir kerevete çıkmak umut verir... Belki...

Geçen pazar, BBC’de senenin haber programlarından seçmeler gün boyu gösterildi.

Mesela, Tunus’ta veya Mısır’daki gösterileri örgütleyenlerin yaşadıkları, hissettikleri ekranlara yansıdı... Birçok haber program arasından, benim yakalayabildiklerim, How Facebook Changed the World (Facebook Dünyayı Nasıl Değiştirdi) ve My Arab Spring (Benim Arap Baharım)...

Veya, İtalya’nın güney ucundaki liman kenti Lampedusa’ya Kuzey Afrika’dan akan göçmenlere yönelik olumlu ve olumsuz hislerin tetiklediği halk hareketlerinin perde arkası... Invasion of Lampedusa(Lampedusa’nın İşgali) haber-belgeseli...

Kenya’da birbiri arkasına yaşanıp duran kuraklıkların yarattığı açlığın asıl sebebinin yolsuzluk olduğunu anlatan bir başka haber; East Africa Drought: Corruption's role in Kenyan Crisis (Doğu Afrika Kuraklığı: Kenya’nın Krizi’nde Yolsuzluğun Rolü)...

Veya The Party’s Over: How the West Bust (Parti Sona Erdi: Batı Nasıl Battı?): dünya ekonomik krizini anlatan sade, objektif, “meraklı” bir program... Neden dünya genelinde bir kriz meydana geldi, etkileri nedir, gelecekte ne olabilir; bu sorulara, ekonomiyle en ufak alakası bile olmayanın anlayabileceği yalınlıkta, ancak son derece düşündürücü bir derinlikte konuyu anlatan bir çalışma.

Bütün bu haber çalışmalarında, odakta “insan” var. Kayıp giden insan hikâyelerinin arasından bir isim, bir kişi, bir olay hep akılda kalıyor.

Mesela, Kenya’yı konu alan haberde, hükümetini kıyasıya eleştiren, ülkenin ileri gelen politikacılarının boğazlarına kadar yolsuzluğa battığını, yolsuzluk şebekelerinin nasıl çalıştığını anlatan “Özel Projeler Bakanı” Esther Murugi. Nasıl mı bu kadar açık sözlü olabiliyor? Çünkü, kıtlığa karşı yapılan yardımların hedefine ulaşmadığını bilen dış kaynaklar, Murugi gibi dürüst biriyle çalışmayı şart koşuyor. Bu da onu koruyor.

Mısır’da, Tahrir Meydanı’ndaki gösterileri örgütleyenlerden Doktor Şadi Gazali’nin, yanı başında vurulan bir “varoş gencinin” kollarında ölmesi karşısında hissettikleri...

Britanya’da bir süpermarketin zerzevat bölümünde tezgâhtarlık yapan, tüm boş zamanlarını da çocuk, kedi, köpek ne varsa gözkulak olmak gibi ek işlerde geçiren psikoloji alanında yüksek lisans dereceli, 27 yaşındaki Vanessa’nın önünde çöl gibi uzayan yaşamı karşısındaki iç sıkıntısı...

Lampedusa’da göçmen korkusu ve nefreti ile birden tahammülsüz faşist neferlere dönüşen seçmenlerine karşı ısrarla, göçün Avrupa’nın alışması gereken “normal” bir olgu olduğunu anlatmaya çalışan dev cüsseli Belediye Başkanı 2011, dünya genelinde çok şeyin yaşandığı bir yıl oldu.

Türkiye, hepsini kaçırdı...

Başbakan Erdoğan’ın kapak olduğu Time dergisinin üzerine bu kadar konuşuldu da, o haberi baştan sona okuyan dış haberci sayısının bile birkaç kişiyi geçmediğini sanıyorum. Çünkü o yazıda, satır aralarında birçok eleştiri vardı, hiçbirini Türkiye kamuoyu durmadı, üzerine düşünmedi.

Geçen gün, bir köşe yazarının Macaristan’da anayasanın değiştirilmesi konusunu ele alan yazısına denk gelince, acı acı gülümsemeden edemedim... Yazar, “New York Times’da Kim Scheppele adlı anayasa profesörünün” Macaristan’da anayasal çoğunluğa sahip muhafazakâr parti Fidesz’in ülkede yaptığı yasal değişiklikler ve bu değişikliklerin hak-özgürlükler alanında nasıl kısıtlamalara gittiği hakkında bir yorum yazdığını belirtiyor. Bu yazıdan yola çıkarak da, Macaristan ile Türkiye’yi, Erdoğan ile Fidesz’in karizmatik lideri Viktor Orbán’ı karşılaştırıyor.

İyi ki, New York Times, daha doğrusu İngilizce yayın yapan uluslararası basın var tabii... Yoksa, yaygın medya genelinde köşe yazarlarının gündemine, Türkiye’nin kendisiyle dahi ilgili “somut”, ciddi bir içeriği olan haberler nasıl girecek bilemiyorum.

Ekonomist Paul Krugman, New York Times’daki köşesinde Scheppele’nin görüşlerine yer vermese, kim takar Macaristan’ı... Bu köşede, Taraf’ın dış haberler sayfasında acaba bu analizler kaç kez çıktı, bilmeye gerek de yok...

Farkında mısınız; Türkiye’deki medya kuruluşlarının kaçının ülke dışında aktif olarak çalışan büroları var? Zaman dışında, hemen hemen kimsenin yok. Brüksel, Washington DC, Berlin/Bonn... Buralarda, İstanbul’daki merkezlerin saçma sapan tavırlarına rağmen tutunabilen, tutunmakta ısrar eden birkaç muhabir dışında, Türkiye kendi sınırlarına karşı kör-sağır.

Ne yazık ki, uluslararası basın da, İstanbul bürolarını ekonomik kriz dolayısıyla birbiri ardına kapattı, kapatıyor. Türkiye ile ilgili haberleri, artık Ortadoğu’da ikamet eden, gelip gidip kısa gözlemlerde bulunmak durumunda kalan muhabirler kaleme alıyor, ekseriyetle... Yani, yazık ki, artık Türkiye ilgili haberleri de, uluslararası basından da almakta güçlük çekeceğiz. Neyse ki, bu sayede, “Avrupa’nın Ortadoğu’su” algısından kurtulup, pembe gözlüklerle “Ortadoğu’nun Avrupa’sı” imgesine kavuşacak Türkiye...

Gerçekler de, bazen masal gibi sanki...


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar