Vedat Bilgin

Türkiye’nin sağı solu
31.07.2017
961

 Sol-sağ kavramlarının, ideolojilerin, sosyal hareketlerin ve siyasal partilerin batının toplumsal tarihine, burada yaşanan devrimlere uzandığını söyledikten sonra, tartışılması gereken başka bir önerme vardır. Bu toplumsal olayları yaşamamış bir ülkede, bu tarihsel süreçlerden uzak bir toplumda aynı ya da benzer toplumsal bölünmeler temeline dayanmayan siyasal hareketler, ‘sol’ ya da ‘sağ’ olarak nitelendirilebilir mi? Nitelendirilemeyeceği açık; o zaman soruyu yeniden başka bir şekilde sormak lazımdır. Tarihsel olarak aynı şartlara sahip olmayan bir toplumda modernleşme süreçleri ve elbette ki sorunları da, yaşanmaya başlandığında ‘sol ve sağ bölünmeler’ ortaya çıkmaya başlayınca kaçınılmaz olarak bu farklılaşmalar hem ideoloji düzeyinde hem de siyasi oluşumlar düzeyinde ortaya çıkamaz mı? Mesela modernleşme süreci ister istemez sosyal ekonomik ve siyasal olarak benzer yapısal değişmeleri yaratamaz mı?

MODERNLEŞME, SAĞ VE SOL

Peki, buradan kalkarak, Türkiye modernleşme sürecinde ilerlediğine göre, burada neden sol ve sağ hareketlere toplumsal zemin teşkil edecek bölünmeler ortaya çıkmasın, dolayısıyla burada da ‘sağ ve sol partiler’ neden olmasın diye sorulamaz mı? Sanırım sorunun düğüm noktalarından biri buradadır. Çünkü modernleşmeyi üreten şartlar, başlatan toplumsal güçler farklıdır. Meselenin Batı modernleşmesinin zihinsel şartlarını bir tarafa bırakarak ele alırsak (o farklı ve geniş bir tartışmayı gerektirir) toplumsal modernleşmenin merkezinde sivil toplumun bulunduğunu görülecektir. “Burjuvazinin şehir hukukunu savunması, sivil hakları kurumlaştıracak değişime öncülük etmesi, şehirlerin paranın, pazarın, eğitimin, meslekleşmenin, üretimin ve elbette pazarın merkezi haline gelerek yükselmesi, batıda şehir devrimini yaratırken aynı zamanda ‘sivil toplumla’ eski toplumun odağında yer alan ‘siyasal toplumu’ karşı karşıya getirmişti. O çok konuşulduğu halde sivil toplum deyince akla moda değimle ‘STK’ ların geldiği bir ülkede bu diyalektiğin anlaşılması elbette kolay değildir.” Bunun anlamı şudur; eski zümreler düzeninin, onun politik toplumunu değiştiren alttan gelen değişim dalgası batıda kapitalistleşme sürecini ve sınıf temelli bölünmeleri meydana getirirken ‘sağ ve sol akımların’ bu zemin üzerinden farklılaşması yaşanmıştır.

Türkiye modernleşmesinin arkasında böylesine bir sivil yapıyı bulmanın mümkün olmadığı ortadadır; çünkü Türkiye’de bu sürecin arkasındaki gücün ‘devlet’ ve ‘devletlû zümre’ olduğunun özellikle üzerinde duruyorum. Kime karşı? “Elbette ki toplumsal alana karşı, başta ‘yerli burjuvazi’ olmak üzere bütün sivil topluma karşıdır. Basitçe özetlemek gerekirse devlet bürokrasisine, batıcı aydınlara dayanan topluma karşı düzenlemeleri kapsayan ‘reformist hareketlerle’, sivil toplumun sürdürdüğü modernleşme hareketleri arasındaki fark, Türkiye solunun ve sağının temel problemi olmuştur.”

SAĞIM SOLUM SOBE!

“Bu konu tartışılınca, birçoğunun yaptığı gibi problemi 1970’lerin başında İdris Küçükömer Hoca’nın yaptığı şekilde çözme çabasına girmenin fazla bir işe yaramayacağının altını çizmek isterim. Hoca o yıllarda Türkiye’de ‘sağ ve sol’ diye bilinenlerin yerini değiştirip, tabloyu tersine çevirince meselenin çözüleceğini öne sürerken, aslında Batı ve Osmanlı karşılaştırması yaparak toplumsal bölünmeler ve siyasi ideolojilerin farklı kaynaklarını ortaya koymuştu fakat ‘sağa, sol’ ya da ‘sola, sağ’ diyerek meselenin halledilemeyeceğinin” kendisi de fark edecek durumdadır.

Netice olarak benim tartışılmasını gerektiğini düşündüğüm ve ele aldığım önerme şudur: Batılılaşma ideolojisi ve batıcı reformlar üzerinden ‘sol ve sağ’ tartışılamaz ve onlar olsa olsa sahte sol ve sağdır. “Bu ideolojik akımların gerçek hüviyetiyle ortaya çıkması sınıflaşma süreciyle olabilir.” Bu durumda mesele, Türkiye’nin sınıflaşma sürecinde sol ve sağ nerede nasıl var olabilir sorusuna uzanacaktır.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar