Yüksel TAŞKIN
Ülkemizde Cumhuriyet’le beraber yapılan bazı tercihler ve Soğuk Savaş’ta İslam’ın sağcılıkla sentezlenmesi, bugün yaşadığımız pek çok siyasi sıkıntının da nedenleri arasında. Günümüzde mütedeyyin birisinin kendisini sağcı partilerle özdeşleştirmesini mümkün kılan koşulların aşılması gerekiyor.
Sözgelimi Almanya’da yaşayan Türkiye kökenli mütedeyyinler, Sosyal Demokratlara veya Yeşillere oy verirken, bunu Türkiye’de akıllarından dahi geçirmemelerinin sebepleri nelerdir? Dünyanın başka yerlerinde de sol partilerle muhafazakâr kesimler arasında belirli bir mesafe olmuştur. Bu ülkelerde sözkonusu mesafenin oluşmasında en belirleyici etken, muhafazakârların genellikle müesses nizamı savunan bir tür aristokrasi oluşturmalarıdır. Yani bu mesafede temel belirleyici etken, sınıfsal farklılıklardır. Elbette yoksul mütedeyyinlerin bazıları, “tuzu kuru muhafazakârlarla” beraber hareket ederek müesses nizam savunusuna girişebilirler. Ne var ki bunun tersi; yani mütedeyyinlerin sınıfsal nedenlerle sosyal demokratları veya solcuları desteklemeleri de oldukça yaygındır.
Ülkemizde yaşanmayan tam da budur. Üstelik Türkiye, Osmanlı’dan devreden bir aristokrasiye de sahip değildi. Türkiye göçlerle oluşan bir toplum olduğu için, siyasi veya kültürel bir aristokrasi iddiasının toplumda dikiş tutturabilmesi de zordu.
Kemalistlerin, dindarları öteleyen radikal kültürcülüğü, merkez sağın “dine hürmetkâr ama İslamcılığa mesafeli” tutumuna büyük bir alan açtı. 1950’lerden bu yana merkez sağ, toplumla Kemalistler arasında oluşan kültürel mesafeyi çok iyi kullandı. Bu kültürel mesafe, merkez sağa, “milletin hakiki evlatları oldukları” iddiası üzerine bina edilen bir iktidar stratejisi oluşturma şansı verdi. Bugün AKP’nin de maharetle kullandığı bu strateji, “sağın alternatifinin bile sağ olarak” algılandığı bir iklim yarattı.
Sadece Kemalistlerin değil, genel olarak solun da, toplumla sağlam bağlar kurabilmesinin önündeki en temel sorun, sözkonusu kültürel mesafe algısıdır. Solun bazı kesimleri, bu kültürel mesafe engelini aşmak adına, içinde devrimci ve ilerici özler barındırdığı inancıyla “Halk İslam’ıyla” bağlar kurmaya çalıştı. Ne var ki bu çabalar, öngörülemeyen bir şekilde yine yukarıda bahsedilen “sağcı iktidar stratejisinin” ekmeğine yağ sürdü. Solun mesajları tarihsel nedenlerle Aleviler arasında daha kolay alıcı bulduğu için, sağcı siyasetçiler, Alevi olmayanlar üzerinden başka bir “Asli Milli Unsur” tasavvuru geliştirdiler.
Sonuçta, Aleviler de toplumdaki büyük kültürel yarılmada, solun ve Kemalistlerin yanına ötelendiler. Böylece sağ için makbul vatandaşlar, “Sünni-Hanefi Türkler” olarak belirginleşmeye başladı. Yoksul bir Sünni Türk’ün her şeye rağmen sağa oy vermesinde, bu kültürel temelli “Biz ve Onlar” yarılmasının belirleyiciliği hafife alınamaz.
AKP, bu yarılmanın kendi tarafına dindar Kürtleri dâhil etmeye yönelirken, “öteki Kürtleri” de diğer tarafa ötelemeye çabalıyor. Ne var ki Kürt siyasetçiler, iki alan arasındaki bağları korumaya çabalayarak, kültürel mesafe tuzağına düşmemeye gayret ediyorlar.
Bu kültürel yarılmanın, devletçi- otoriter sağa fazladan güç getirmemesi için solun mütedeyyinlerle arasındaki ilişkileri onarması gerekiyor. Ama asıl değişim, Sünni- Hanefi- Türk çoğunluğun içerisinden oluşan itirazlarla mümkündür. Ancak içeriden bir çatlamayla, sağcılık ve İslam arasında kurulan bu sentez, aşılmaya başlanabilir.
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.04.2024
15.12.2019
26.07.2019
18.12.2017
27.09.2017
19.09.2017
10.08.2017
27.07.2017
10.07.2017
26.06.2017