Her taşın altında arıyorlardı. İçimizi karıştırmak isteyen gizli parmaklar, pazar günü Ankara Çubuk'ta ortaya çıktı. Bir tek onlar bulamadı.

Başsavcılık, Kılıçdaroğlu'na saldıranların terör ve örgüt bağlantılarını  soruşturuyor.

Fakat...

Görünmez kaos lobilerine nefes aldırmayan zinde 'tertip' avcıları, bu kez 'oyun'u yakalayamadı. Kör göze bile görünür olduğu halde.

İç savaş tezgahlarına karşı her daim tetikte ve uyanıktılar güya...

Karanlık elleri daha görmeden tanıyor, şer koalisyonlarının kirli planlarını hazırlık aşamasında henüz gerçekleşmeden teşhis ediyorlardı.

Oysa...

Gözlerinin önünde planlı bir saldırı gerçekleşti. Ama 'doğal tepki' gibi sunma gayretine yalnız o avcılar giriyor.

Organize ve göz göre göre bir linç girişimi yaşandı. Ama sadece onlar arasında faili haklı, mağduru suçlu çıkaranlara rastlanıyor.

Korktukları tehlike fiilen uç verdi; başını ezmeye ilk koşması gerekenler geçiştirmeye, önemsizleştirmeye çalışmasın mı!...

Sen sabah akşam hayali kaos baronlarını suçüstü sobele, sanal hain ve provokatör kovala, soyut beşinci kol öcülerinin tepesine bin...

Hatta 'içimizdeki Haçlılar' yaftasıyla yat kalk, sözüm ona emperyalizmin maşalarına karşı mücadele ver, bölücü düşmana hizmet eden piyon ve uşaklardan dem vur...

Ve hatta kardeşi kardeşe kırdırmama, milleti karşı karşıya getirip birbirine düşürmeme nöbetleri tut...

Sonra da ürkütücü bir kıvılcım çakılsın, birlik ve beraberliğimize kasteden bir fitne ateşlensin, ama su yerine benzin dök, söndürmeye koşacağına körükle. Yok mu bir gariplik!

KIŞKIRAN VE KIŞKIRTAN

Saldırgan, 'galeyana geldim' diyor. Fakat saldırıya uğrayanı, galeyana getirmekle suçluyorlar. Sığındığı evde diri diri yakılmaktan canını zor bela kurtardığına bile aldırmadan...

Kışkıran, demokratik protesto hakkını kullanmış. Provokatörler yönlendirmemiş, halk kendiliğinden lince kalkışmış. Kılıçdaroğlu, 'ne yaptım da vatandaşları bu kadar kızdırdım, yumruğu yemeği niye hak ettim' diye düşünmeliymiş.

Saldırganı kendi üstüne saldırttığı için müstahak yani, beter olsun, az bileymiş Kılıçdaroğlu'na.

Ortada şehit cenazesini istismar, terörle mücadeleyi siyasete alet etmek filan görmüyorlar.

Meşru siyaseti gayrimeşru, demokratik muhalefeti terörist, rakibi düşman, seçimi savaş gibi gösteren kara propaganda, halkı dolduruşa getirmemiş.

Ana muhalefet liderine vurmak, toplumsal barış ve düzeni bozmayan demokratik bir tepki biçimi sanki.

Saldırıyı mazur, meşru ve haklı bulup anlayışla karşılamaya çağırıyorlar.

Bizzat kurban, şiddeti davet etmiş. Karalama medyası hedef göstermemiş. Kendi kendini hedefleştirmeseymiş o da.

Hafifletmek, aklamak ne suç fiilini övme, ne suça teşvik, ne de suçlunun sırtını sıvazlama kapsamına giriyor o yüzden.

KURMA KOLUNA DUR DENMEYECEK Mİ?

Sabrı taşıran, muhalefetmiş. Maruz kaldığı taşkınlıktan da o sorumlu. Ateşle oynamasaymış...

Birlik ve dirliğimizi  tehlikeye atan Çubuk'taki provokasyon,  Cumhur İttifakı'nı desteklemeyerek bekamıza tehdit oluşturduğu için CHP'nin eseri sanırsınız.

Ayrıştırıcı dil ve nefret söylemi, kanunda halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçu olarak tanımlanmıyormuş gibi...

Sandıkta patlasın diye seçmen muhalefete karşı ha babam doldurulurken, dikkat edin sokakta patlamasın diye uyarmıştım.

Sandığa saklanmasını istediğiniz öfke, orada kalmayıp kontrolden çıkabiliyor işte.

Seçmen kızıştırma cazgırlıkları, Çubuk'ta infaz çığırtkanlığına dönüşmedi mi? Ayran kabartan bu kurma kolunu durdurmak için, illa kan mı çıkması bekleniyor?