Aydın ENGİN
Yılı tam hatırlayamam. Herhalde 1960’ların ortasıydı. İstanbul Fatih’te derme çatma bir bekar-öğrenci odasında bir Türk ve bir Kürt yıpranmış bir İngilizce-Türkçe sözlükte ilginç ve pek -hatta pek fazla- yalın bir “ulus” tanımına rastladılar:
Ulus: Devleti olan halk...
Kürt heyecanlandı ve sözü kaptı:
- İşte bu kirvem, işte bu!.. Biz dört ülkeye serpilmiş, dört ülkeye parçalanmış bir halkız. Bir devletimiz olması hem hakkımız, hem düşümüz...
- Hani marksisttin sen? Bu... Bu milliyetçilik...
- Hayır değil. Dört ülkede de zulüm görüyoruz; aşağılanıyoruz. İnsan muamelesi göreceğimiz, aşağılanmayacağımız bir devlet düşü görmek milliyetçilik değildir. Milliyetçiliğin daniskasını, dahası ırkçılığın dik âlâsını Türkiye, Irak, İran, Suriye yapıyor. Türkiye’de ana dilimizi konuşmamız bile yasak. Bilmiyor musun? Suriye’deki Kürtlerin nüfus cüzdanları bile yok. Biliyor muydun?
Bilmiyordum.
(Ah Necmettin Büyükkaya, Diyarbakır zindanında 12 Eylül faşizminin yok ettiği kirvem... Yokluğunun acısı bir yana, hasretin de kavurucu. Bugünlerde sana danışacağım, aklına başvuracağım o kadar çok soru var ki...)
* * *
Almanya’nın en kuzeyinde topu topu 55 bin kişilik bir azınlık yaşar. Danca (Danimarka’da konuşulan dil) konuşurlar. Almanya’daki yüzde 5’lik seçim barajı onlar için geçerli değildir. Sayıları bir milletvekili çıkarmaya yetmez ama onlar Federal Parlamentoya 1 temsilci yollarlar. Okullarında eğitim Danca ve Almancadır. Dilleri, müzikleri ve Danimarka ile her türlü bağları Federal Anayasa’nın güvencesi altındadır.
Yılını tam hatırlayamam. Herhalde 1980’ların ortalarıydı. Kuzey Almanya’dan gelmiş, Frankfurt üniversitesinde fizik okuyan, geçimini sağlamak için akşamları taksi şoförlüğü yapan Alman yurttaşı bir “Dan” ile bir Türk taksi şoförü, durakta sıra beklerken sohbet ediyorlardı.
Türk sordu:
- Dan’sınız siz. Niye Danimarka’ya bağlanmıyorsunuz? Yani niye bağlanmak istemiyorsunuz?
Dan omuz silkti:
- Ne değişecek ki? Yani Danimarka’ya bağlansak fazladan ne gibi haklar elde edeceğiz; hayatımızda, yaşam standartlarımızda ne değişecek ki ?
Türkün bu cevaba söyleyecek sözü yoktu.
Sustu.
* * *
Almanya’nın “Dan”ları ayrılıp soydaşları Danimarka’ya katılmayacaklar.
Peki Türkiye’nin Kürtleri?
Peki Suriye’nin Kürtleri?
Peki İran’ın Kürtleri?
Irak’ın kuzeyinde (Güney Kürdistan) bir Kürt devleti kuruldu. Adı Kürdistan Bölgesel Yönetimi ama kulak asmayın. Kerkük petrolleri sorunu çözülür çözülmez Barzani başkanlığındaki Güney Kürdistan’da bağımsız bir Kürt ulus-devleti ilan edilecek. Daha şimdiden parlamentosu var, hükümeti var, bayrağı var, sınırları var, sınırlarda kendi denetimi var, peşmergelerden oluşan ordusu var. İlkokuldan üniversiteye Kürtçe eğitim yapılıyor. Dört ülkeye dağılmış Kürtlerde “Güney Kürdistan”ın durumu böyle.
Doğu Kürdistan’da İran, dinsel bütünlüğü (hepsi Şii) öne çıkarıp etnik kimliği yok sayıyor. Şah döneminden kalma “Kürtlük iddiası Şia’yı parçalamak isteyen bölücülerindir” diyen resmi politika mollalar iktidarında da aynen sürüyor. Üstelik 22 Ocak 1946’da kurulan ilk ve şimdilik son Kürt devleti olan Mahabad Cumhuriyeti’nin aynı yılın 17 Aralık’ında İran ordusu tarafından kanla yıkılmasından bu yana Tahran yönetimi ile Doğu Kürdistan Kürtleri arasında kapanması neredeyse olanaksız bir kan davası var ve sürüyor.
Yani İran, kendi Kürtleri’ne “Ya bize boyun eğersiniz, tanıdığımız haklarla yetinirsiniz ya da bize boyun eğersiniz, tanıdığımız haklarla yetinirsiniz” demekte. İtirazları askeri yöntemlerle cevaplamakta. Yani İran’daki Kürtlere, Kürt ulus-devleti için mücadele etmek dışında seçenek bırakmamakta...
Batı Kürdistan’da da durum çok farklı değil...
İdi.
Suriye Kürtlere yurttaşlık hakkı bile tanımıyor; seçmen olmalarına bile olanak vermiyor; Baas ile iktidar paylaşımında küçük de olsa bir pay sağlamayı reddediyordu.
Bugün Batı Kürdistan’ın Kürtleri PYD (Hani PKK’nın Suriye kolu denen silahlı örgüt) önderliğinde Güney Kürdistan’daki büyük ağabey Barzani’nin koruyucu kanatları altında Esed rejimi ile bağlarını hemen hemen kopardılar. Kamışlı’daki devlet dairelerinde artık Suriye değil PYD bayrakları dalgalanıyor.
Ne kaldı?
Kuzey Kürdistan kaldı. Yani Türkiye’nin Güneydoğusu. Nüfusça en büyük Kürt bölgesi. Barzani’nin saygın ama siyasal olarak etkisi çok sınırlı olan, buna karşılık Tayyip Erdoğan ve takımının onca çırpınmasına rağmen, Mustazaf Der’lerlerle filan kolkola dinsel yönelimleri kullanarak etkisini kırmaya çalışmalarına rağmen, 30 yıldan beri dağı taşı bombalayarak ezmeye çalışılmasına rağmen PKK’nin belirleyici siyasal ve askeri güç olarak öne çıktığı Güneydoğu Anadolu, Kürtlerin diliyle söylersek Kuzey Kürdistan...
Hani AKP’li İçişleri Bakanının Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının oylarıyla seçilmiş BDP’li milletüvekilleri için “Zavallılar” diyebilme zavalllığına düştüğü; hani Tayyip Erdoğan’ın “Oslo görüşmeleri”nin buyruğunu kendisi vermemiş gibi “Terör örgütü ile müzakere yok” nakaratını durmaksızın tekrarladığı; hani değişim diye yolan çıkan CHP’nin Genel Başkanının daha dün “Terör örgütü ile görüşme olmaz” fetvasını yinelediği; hani 1999’da bağımsız Kürt devletihedefi yerine Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde “eşit haklı yurttaşlık” hedefini öne çıkaran ve bunu Türkiye’deki Kürt siyasal hareketine kabul ettiren Öcalan’ın aylardır dünya ile bağını keserek barışçı çözümün en ciddi olanağını bilerek isteyerek dinamitleyen devlet politikasının sürüp gittiği Güneydoğu Anadolu’da...
* * *
Eğer kaynayan kazan Ortadoğu’da bir gün bir Kürt ulus-devleti kurulursa, ki olayların gelişmesine bakarsak bu ciddi bir olasılık, o devletin yönetimindeki Kürtler “Bereket Suriye, İran ve Türkiye devletini yönetenler, mesela Federal Almanya’nın kuzeydeki Dan’lara tanıdığı hakların çok azını bile kendi Kürtlerine tanımadılar. Yoksa bu bizim çiçeği burnunda Kürt ulus-devletimizin kurulması çok zor olurdu” diyecekler ve İran mollalarına, Suriye’nin Baas yönetimine ve Türkiye’nin AKP Hükümetlerine ironik bir teşekkür yollayacaklar...
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2022
29.01.2022
28.01.2022
18.01.2022
17.01.2022
3.01.2022
24.12.2021
13.12.2021
6.12.2021
4.12.2021