Berrin Sönmez
Erdoğan’ın hırsını ve nefsini durdurmanın yegane yolu demokrasi ve eşitlik özlemiyle kavrulanların kendi hırslarını ve nefislerini dizginleyerek ortaklaşmasından geçiyor. Siyasette bu ne kadar mümkündür bilinmez ama denemeye değer.
Bir yangın var ve her yangında olduğu gibi ilk kurtarılacaklar belli. Belli de herkesin kendi öncelikleri, kendince belirledikleri farklı. Yangını söndürmeye değil yangından mal kaçırmaya koşuşturan oportünist muhafazakar politikanın kurtarmak istediği belli ki sadece kendi iktidarı. Parti, dava, yerli ve milli, devletin bekası… Hepsi goy goydan ibaret. Her biri ve daha niceleri Erdoğan ve ailesinin, yakın çevredeki o ilk halkanın ikbaline hâdim.
Ekonomi çökmeden bir seçim daha kazanıp, tahayyül edilen şu abuk sabuk hükümet sistemini resmiyete kavuşturarak kalıcı hale getirme hevesiyle alındı, 24 Haziran seçim kararı. Muradına ererse bundan sonraki seçimler için pek fazla konuşacak meselemiz olmaz. Yönetimde istikrar aldatmacası, kendisinin ve ailesinin kalıcı iktidarını ifade ettiğinden, sonraki seçimler bilinen Ortadoğu demokrasileri gibi yüzde 150 başarı oranıyla kazanılmış ilan edilir. Artık kızını, oğlunu perdenin arkasından önüne mi geçirir yoksa damatlara mı tam yol mu verir, kendi bileceği iş olur, keyfinin kahyası kalmaz. Zira 16 Nisan’da kıl payı ve şaibeli kazandığı anayasa değişiklik referandumuyla tasarlanan hükümet sistemi, böyle kapılar açacak şekilde kurgulanmıştı.
“Türk usulü başkanlık sistemi” değil “Erdoğan usulü” ve usulsüzlüğün sistematize edildiği hükümet sistemi, isme dayalı ihale ilanına çıkmak gibi. Sadece kendisinin karakteri, beklentileri, hırsı, nefsi, yönetme tarzı doğrultusunda şekillendi. Hani 82 Anayasası’nda, vatana ihanet suçunun tanımlanmayışına ilişkin sohbetlerde Kenan Evren kast edilerek “Paşaya böyle bir suç isnat edecek halimiz yok” denildiği rivayet edilir ya onun gibi. Sadece Erdoğan’ın böylesi bir başkanlık seçimini kazanabileceği peşin hükmüyle başkanın yetkilerini denetleyecek, kısıtlayacak denge unsurları tesisini, kendileri için hadsizlik saymış olmalılar. Beş yıllığına anahtar teslim ülke tapusu verilince sonrası, sonrasız diyorduk zaten ve geldi çattı işte.
Şimdi, sözün tam burasında pek çok kişi, vaktiyle AK Parti’yi ve Erdoğan’ı destekleyenlere, tabii bana da hayli kızarlar, biliyorum. Ancak insaf ile düşünüldüğünde Erdoğan öncesinin de bugünlerden farklı olmadığı hatırlanır. Ulusçuluk dayatmasıyla kimliksiz ve kişiliksiz vatandaş yaratan ceberut devlet vardı, öncesinde. O zaman zorba devlet politikalarına itirazın adıydı Erdoğan. Reddedilen, yok sayılan, yok edilmek istenen kimliklerin, siyasal sisteme entegrasyonunun aracıydı. O nedenle sadece aşırı baskıyla sindirilmiş İslamî kesim değil aynı zamanda kimliği yok sayılan Kürtler ve yönetimin demokrasi, eşitlik, adalet çizgisine yerleşmesini isteyen özgürlükçüler de katkı vermişti iktidarına. O zaman olması gereken buydu. Şimdi ise kendinden önceki devlet politikalarının temsilcisi olmuş, hak ve adaleti yok eden Erdoğan’a dur deme zamanı. Kimliksel ve kategorik karşıtlıkla değil aradan geçen on beş yılda başlangıç çizgisinin çok uzağına savrulduğu için AKP ve Erdoğan iktidarına son vermek gerek. Yaşanan bu süreçten edinilmiş kazanımlar yardımıyla mümkün bu da.
Boşa geçmedi AK Partili yıllar. Kimliklerin inkar edildiği uzun süreç sonrası yaşanan kimlik siyaseti yılları, her ikisinin de yanlış yönlerini yaşayarak tecrübe etmemizi sağladı. Aynı zamanda dışlanmış kesimler siyasal alana entegre oldu. HDP’den ihraç edilen vekil sayısı, seçim tarihinin ilan edildiği gün Selma Irmak ve Osman Baydemir ile birlikte 11’e yükselse de artık Kürt siyasetini bu ülke siyasetinin dışına itmeye kimsenin gücü yetmez. Kürt kimliğiyle siyaset yapma hakkı baskılar, hapisler, ihraçlarla yok edilemeyecek bir realite olarak politik atmosferin, hayati tabakası. İslamî kesimin kazanılmış haklarını koruyarak, Alevi yurttaşların bir türlü gerçekleştirilemeyen haklı taleplerini, azınlık statüsündeki yurttaşlarımızın eşit haklara kavuşmasını sağlayacak yeni bir politik akıl üretme becerisini sergileyecek potansiyele sahibiz.
Bu kazanımları işlevselleştirerek önümüze bakarsak sadece altmış gün bile demokrasi ittifakı için yeterli olabilir. Faydacı muhafazakar politikanın karşısına ilkesel ittifakla çıkılabilir. Kısa vadede faydacı politikalar kazanmış olabilir. Ancak uzun vadede illa ki ilke, faydaya galebe edecektir. Sadece AKP’nin değil ondan önceki siyasi tarihimizin büyük ölçüde oportünist politikalar ürettiğini hatırlarsak artık demokratik ilkelerde uzlaşan özgürlükçü yönetim anlayışını yerleştirecek şimdiye kadar görülmemiş yeni bir ittifak modelinin vakti geldi diyebiliriz. Sadece cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimiyle sınırlı kalmayıp, seçim sonrası başlayacak olan ucube hükümet sistemini, tarihe gömecek demokratik ittifak için aslında şartlar hayli elverişli. Önceliği bu garabet sistemden kurtulmaya verecek ilkesel yöntemler geliştirmek için Cumhur İttifakı’nın dışında kalan her partinin ve sivil toplumun dayanışması yeterli olur. Erdoğan’ın hırsını ve nefsini durdurmanın yegane yolu demokrasi ve eşitlik özlemiyle kavrulanların kendi hırslarını ve nefislerini dizginleyerek ortaklaşmasından geçiyor. Siyasette bu ne kadar mümkündür bilinmez ama denemeye değer. Başarıldığı takdirde Erdoğan, aşeren hamile kadın gibi rüyasındaki o şahane meyveyi tam ağzına götürecekken uyanmış olur. Bu ülkenin özgürlükçü kesimi içinse kabus bitmeye, tan ağarmaya başlar.
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları


















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.10.2025
12.10.2025
4.10.2025
21.09.2025
23.08.2025
17.08.2025
10.08.2025
10.08.2025
28.02.2025
31.01.2025