Cihan AKTAŞ
Son haftalar bir Haziran günleri dejavusuyla geçti. İran’da, sandıkta hile yapıldığı için sokakları doldurmuştu insanlar, 4 yıl önce. (Bana `Lara-Larissa”yı, yani bir soğuk savaş stratejisi çağrışımlı öyküyü yazdırtan günler...) İstanbul ise günlerdir, “sandık tek ölçü değildir” kanaatini yansıtan ya da sandığı kaale almadığı izlenimi veren söylemlere karşı eylem ve toplantılara sahne oluyor. Bütün bu sahneler bölgenin iki büyük Müslüman ülkesinin demokratik gelişme tecrübelerinin yeni aşamalarının imtihanları olarak irdelenmeye değer.
Sokak ve meydan hareketlerini küçümsemeyen, eylemcileri harekete geçiren saikleri büsbütün dış güçlerin eseri saymayan bir siyasallık, özgürleşme ve kalkınma arasındaki anlamlı dengeyi kurmada elbet başarılı olacaktır.
İran siyaset geleneğinde “kalkınmacı” ya da “özgürlükçü” temaların ağırlık kazandığı iki hat her zaman etkisini hissettirir. 1997 yılında Mir Hüseyin Musavi ve Rafsancani tarafından desteklenen “reformist” Hatemi, bireysel ve toplumsal özgürlükler alanında vaadleriyle cumhurbaşkanı seçildi. Ayetullah Humeyni’nin 1989’da vefatından sonra, Rafsancani’ye rağmen muhafazakar politikaların ağırlık kazandığı iki dönem, reformist hareketin teorik oluşumuna ivme kazandıran, “kalkınmacı”, fikir özgürlüğü alanında ise baskıcı politik söylem ve pratiklerle geçmişti. Hatemi dönemleri ise reform bekleyen kitleler için hayal kırıklığı getirdi. Siyasi kurumlar öylesine tahkim edilmişti ki Hatemi ve ekibi asla tam anlamıyla hükümet edemedi, derin devlet buna izin vermedi. Reformist hükümetler döneminde, “dini devleti korumak için sandıkta hile de yapılabilir” şeklinde fetvalara sahip olan muhafazakarlar, kaybetmeye yüz tuttukları iktidarı daha güçlü bir şekilde elde etmeye dönük çalışmalarını başlatacaklardı.
1998’de uzun bir aradan sonra Tahran’a gittiğimde, birkaç yıl öncesine göre halkın daha kendisiyle barışık, mutlu, muhalif kesimlerin ise “İslami devlet”le uzlaşmaya gönüllü olduğu izlenimini edinmiştim. Bunun hiç kolay olmayacağını ayrıştırma politikalarıyla geçen yıllar gösterecekti. “İstiklal, özgürlük, İslam Cumhuriyeti” şiarlarıyla yapılan devrimin ardından çıkan savaşla birlikte, Irak savaşı sürecinde bir de terörist eylemlerle karşılaştıkça soğuk savaş yıllarına özgü bir kabuk edinen devlet, siyasette önceliğini dış düşman tehditi üzerinden savunma olarak öne sürmeye ve bunu yaparken d eülke içindeki “katılım eşitliği” sorununu askıya almaya devam edecekti.
Reformist hareket bir bakıma devrimin paranteze alınmış “özgürlük” boyutunu gündeme getirmeye çalışıyordu. Daha sonra eklemlenmeler ve kurumsallaşma alanındaki zaaflar yüzünden yer yer anlamını şaşırsa da, devrim içinde devrimdi. 1990’larda zengin bir kültürel açılım ve siyasi teori zemini oluşturan Keyan (Kökler) dergisi etrafında düşünce üreten yazarlar, 2000’lerin ortalarına kadar sürecek olan reformist gazete zinciriyle bir basın özgürlüğü mücadelesi verdiler. Siyasal partilerin kurulması, medya ve kadın meseleleri alanında mevcut problemler karşısında bir özgürleşme için dini referansları açımlamaya çalıştılar.
Hatemi cumhurbaşkanı olarak görev yaptığı iki dönem boyunca hoşgörü ve uzlaşma gibi kavramlar etrafında sürdürdüğü söyleşiler ve desteklediği kültürel faaliyetlerle halk arasında mevcut bölünmeyi aşmaya gayret etse de kurumsal engeller yüzünden icraatta bulunamamış, ülke zarar görmesin diye de çatışma yolunu tutmaktan kaçınmış saygıdeğer ve güler yüzlü bir cumhurbaşkanı olarak hatırlanıyor bugün. Hatemi’yi takip eden yıllarda ise hayal kırıklığı yüklenmeye devam eden siyasal, kültürel ve toplumsal tepkiler bazen “sessiz itiraz” bazen “faal sükunet” ve aydınlar bağlamında da –siyasete bir küskünlükle konulan mesafe açısından-“Heideggerize olma” şeklinde tanımlamalarla açıklanıyordu.
2005 seçimlerinde Ahmedinejat’ın güçlü görünen iki adayın, Rafsancani’nin ve Galibaf’ın karşısında seçimleri kazanması bu nedenle bir şaşkınlığa sebep olsa da fazla sorgulanmamıştı. “Bu reformistler seçim kazansa da iş yapamayacak, buna izin vermezler” kanısı yaygındı toplumda. Özellikle liberal ve solcu aydınları hedef alan –zincirleme- cinayetler sürerken “reformist hareketin beyni” olarak bilinen Said Haccaryan’ın uğradığı suikast, derin devletin ülke meselelerini reformist gündeme teslim etmeme konusundaki kararlılığına dair ciddi bir uyarı etkisi yaptı. Savaş cephelerinde bacağını yitirmiş bir gazi olan Haşim Agaceri’nin siyasal sisteme getirdiği eleştiri yüzünden “yeryüzünde fesat çıkartma” suçuyla birkaç yıl hapiste yatması, bu dönemin aklımda kalan sarsıcı uyarı örneklerinden biri.
Şaibeli Haziran 2009 seçimleri, geçen yıllar içinde parlak sözler sarf etmeyi sevmekle birlikte mesaisini polemiklerle tüketen Ahmedinejat’ın bir proje olduğu inancına güç katmıştır. Reformistler 2009 yazı boyunca seçim sonuçlarına itirazlarını bildirmeyi devam ettiler. Akşam saatlerinde o dönemde yaşadığım Saadet Abad semtinde, evlerin damlarından “Allah-u Ekber” nidaları yükselirdi. İslami hayat tarzını benimseyen insanlar sansür ortamında uydu kanalıyla hiç güvenmedikleri, atılan parazitlerle silikleşen BBC gibi televizyonların haber ve tartışma programlarına kulak kesilmeye çalışmanın acıklı şaşkınlığını yaşadılar. Musavi’nin seçmenleri oylarının çalındığına muhakkak gözüyle bakıyorlardı. Muhafazakar kurulların elemelerinden yılmış kesimler sandığa küsmüş görünüyorken, Mir Hüseyin Musavi’nin adaylığı coşkulu bir seçim kampanyasıyla desteklenmemiş miydi?
Muhafazakarların meclis ve hükümet halinde (ve bağlı bütün kurumlarla birlikte) iktidarda olduğu sekiz yıl boyunca siyaset nükleer enerji hakkı üzerinden savunma amacına kilitlendi. Her zaman çok sesli bir şekilde gündemde bulunan dış düşman tehditine dayalı resmi söylem, bu bağlamda özgürleşme taleplerine dönük meşru kısıtlama sebepleri öne sürmekte hiç güçlük çekmiyordu. En küçük bir protesto gösterisi dış güçlerle, Turuncu Devrimler’le, Soros’la, ülkenin önde gelen liberal yazarlarıyla ilişkilendiriliyor, aykırı bir eleştiri Celal Al-Ahmed’in “Garpzede”leri hanesine kaydedilmenin ya da “İslam karşıtlığını” öne süren çıkarımlarla derin devletin sesi olduğu söylenen Keyhan gazetesinin manşetleriyle hedef kılınmanın gerekçesine dönüşüyordu.
14 Haziran seçimleri, bu nedenle de bir dejavu deneyimi etkisi uyandırıyor. Hiçbir zaman devletin adayı kazanmıyor sandıkta; hile hurdaya başvurulmamışsa tabii. Devlet Celili’yi desteklerken, çok da şans verilmemiş olan Ruhani, Hatemi desteğini bildirince sürpriz bir şekilde seçimin galibi oldu. Rehber Hamaney’in Hatemi’ye karşı Natık Nuri’ye desteğini açıkça ortaya koyduğu 1997 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçimlerini akla getiriyor gelişmeler. Bu kez tek fark, kendisinin de eseri olan Ahmedinejat/Meşai tezgahından usanan devletin, reformist aday konusunda yeterince tedbirli davranmaması belki. Ne de olsa seçimin favorisi, Tahran’ın çalışkan belediye başkanı Galibaf’tı.
1997 seçimlerinde olduğu gibi İran halkı “kalkınmacı” adaylara karşı “özgürlük” temasını öne çıkartan adaya oy verdi.
Tahran’daki arkadaşlarımın yazdığı mesajlara bakılırsa, kalabalıklar seçim sonuçları ilan edildikten sonra sokaklara ve meydanlara aktılar ve 2009 seçimlerinde yaşadıkları hayal kırıklığını hatırlatan buruk, öfkeli haklılık duygusunu bu kez coşku içinde yansıttılar. “Mir Hüseyin, çalınan oylarını geri aldık” şeklinde olanı öne çıkıyor, ajansların da kaydettiği sloganlar arasında. Bir bakıma Mir Hüseyin Musavi ev hapsindeyken “fikriyatı” seçim kazanmış oldu.
http://www.dunyabulteni.net/?aType=yazarHaber&ArticleID=19118
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.03.2021
9.08.2019
16.01.2019
4.02.2018
28.08.2018
15.08.2018
28.07.2018
19.07.2018
21.10.2017
21.09.2016