Enver SEZGİN
Genç arkadaşımla sözleştiğimiz üzere bir öğleden sonra buluştuk. Ruken’in (bu adı ben koydum) annesiyle görüşecektik. “Ev biraz uzakta” dedi. “Olsun, yaya gitmiyoruz ya” dedim ben de.
On beş dakika sonra evin önündeyiz. “Anne” kapıyı büyük bir misafirperverlikle açıyor. Çay ikramına kadarki süre karşılıklı hâl hatır sormalar ve biraz da havadan sudan konuşmayla geçiyor. Derken daha “esaslı” konulara geçiyoruz. Daha doğrusu “anne” konuşuyor, ben dinliyorum. Yüzünde en ufak bir korku ve tedirginlik izi yok.
“Devlet bizden ne istedi” diye soruyor.
“Yirmi yıldır uğramadığımız haksızlık, görmediğimiz eziyet kalmadı. Bu mu kardeşlik?”
Ruken, on bir kardeşin en büyüğü. Yoksulluk daha o doğmadan ailenin kaderi olmuş. Bu yüzden okula gidemediği gibi, evin tüm yükü annesiyle onun sırtına yüklenmiş. Amcası bir öğleden sonra mahalle meydanında öldürüldüğünde henüz dört yaşındaymış Ruken. Bu cinayete bir anlam verememiş. Amcasını kim neden öldürsün ki? O yıllar Batman’da faili meçhul cinayetlerin en çok işlendiği yıllardı. Korkunun kol gezdiği yıllar... İki yıl sonra bir diğer amcası gözaltına alınıyor. Ruken, annesiyle birlikte amcasını ziyarete gidiyor. Onu perişan bir durumda görüyor. Dayanamayıp, ağlayarak amcasına sarılıyor. Karşılığında küfür ve hakaret görüyor. Yetmiyor, bir iki de dipçik darbesi yiyor.
Kerpiçten bir evleri var. Onu satıp “rüşvet ” karşılığında amcayı kurtarmaya çalışıyorlar. Lakin rüşvet para etmiyor. Tüm çabalara rağmen tutuklanmasına engel olamıyorlar. Uzun bir yargılama sonunda amca yardım ve yataklıktan ceza alıp üç yıl dokuz ay cezaevinde kalıyor.
Artık bir evleri de yoktur. Üç ailenin tüm yükü Ruken’in babasının sırtında kalıyor. Çaresiz üç aile kiralık bir evde yaşamaya başlıyorlar. Sorunlar artıyor. Yük ağırlaşıyor. Ancak baskı ve zulümde bir hafifleme olmuyor.
Bir gün birkaç polis evi basıyor. Ev şöyle adamakıllı aramadan geçiyor. Sonra orada karakol kuruyor polis. Tuvalete gitmek bile yasak. Sabah polisler çekip gidiyorlar. Tüm bunlar Ruken’in ve kardeşlerinin gözleri önünde oluyor.
Zulüm devam ediyor.
Bu kez sıra Ruken’in babasına gelmiştir. Art arda üç kez gözaltına alınıp türlü işkencelerden geçiyor. Son seferinde “öldü” diye sokağa bırakılıyor. Varsın kayıtlara faili meçhul cinayet diye geçsin, bir eksik bir fazla... Şuncacık bir şans Ruken’in yüzüne gülüyor da adamcağız ölmüyor. Lakin tedavisi uzun sürüyor.
Otuz kişi aynı evi paylaşıyor. Bir yandan devletin baskısı öte yandan artan yoksulluk, bütün bunlar üç ailenin belini büküyor. Çaresizler. Ruken etrafında gördüğü haksızlığı ve baskının nedenini anlamaya çalışıyor.
Tüm bunları aile bireyleri ve arkadaşlarıyla birlikte sorguluyor. Kafasındaki sorulara yanıt arıyor.
“Bu kadar haksızlık niye?”
Ailesine yıllar boyu zulmedenlere karşı kızgınlık duyuyor.
Nefret biriktiriyor.
Bu baskılara karşı çıkmanın yolu nedir diye düşünüyor.
Çıkış yolu arıyor. Kendince buluyor da..!
“Dağa” çıkacaktır.
Aldığı kararı sadece bazı arkadaşlarıyla paylaşıyor.
Ve bir gün alıp başını gidiyor. Annesi kızının sesini ancak on yedi gün sonra duyuyor.
Bir telefon: “İyiyim, merak etmeyin.” O kadar.
“Anne” sınırın ötesine çocuğunu bir kez olsun görmek umuduyla bir yolculuk yapıyor. Lakin eli boş eve dönüyor.
Tam on altı yıl geçer; çocuğundan ne bir ses ne de bir haber vardır...
İşte bu anne şimdi gözlerimin ta içine bakarak, “Şu birkaç aydır kimsenin ölmemesi bile bize barışın ne kadar gerekli olduğunu gösterdi” diyor. “Silahların patlamaması önemlidir. Ama yeterli değildir” diye de ekliyor.
Bu sözler de onun: “Gerçek bir barıştan söz edeceksek, hani nerede çocuklarımız? Çocuğum eve döndüğünde barışın geldiğine inanabilirim.”
Soruyorum: “Şu an da kapı açılıp da kızınız içeri girerse ne yaparsınız?”
“Uzun yıllar önce kaybettiğim ve bir an bile aklımdan çıkarmadığım kızımı tüm sevgimle kucaklarım. Sonra da on altı yılın hasretiyle...”
Ve buradan bir başka hikâye:
Elfo Ülper, Uludere nüfusuna kayıtlı ve 1934 yılı doğumlu bir kadın. 2005 yılında oğlu ile birlikte gözaltına alınıyor. Yargılama sonucunda örgüt üyeliği ve patlayıcı madde bulundurmak suçundan on sekiz yıl, dokuz ay hapis cezasına çarptırılıyor. Şu anda Batman Cezaevi’nde olan bu yaşlı kadın yürümekte zorluk çekiyor. Avukatı Nuri Mehmetoğlu uzun uğraşlar sonucu Batman Bölge Devlet Hastane’sinden yüzde elli özürlü raporu alıyor. Rapor hiçbir işe yaramıyor. Avukatı, “Adli Tıp yetkilileri kâğıt üzerinde kararlarını veriyorlar. Oysa hasta olan hükümlüyü cezaevinde görürlerse karar değişir” diyor.
Elfo Ülper yetmiş dokuz yaşında ve yürüyemiyor. İçeride geçirmesi gereken yedi yılı daha var. Şayet bu süre içinde ölmezse...
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e duyurulur.
http://www.taraf.com.tr/enver-sezgin/makale-batman-izlenimleri-3-baris-kurt-anne-icin.htm
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2016
13.04.2016
2.02.2016
16.02.2016
9.02.2016
26.01.2016
13.01.2016
30.12.2015
23.12.2015
8.02.2015