Etyen MAHÇUPYAN
Laik kesimin tarih sahnesine çıkışı Tanzimat sonrasında sekülerleşmenin bir gelişmişlik nişanesi haline gelmesiyle oldu.
Cumhuriyet bu epeyce amorf bireyselleşme serüvenini, yönetim kadrosunun meşruiyetini ve hayatiyetini sağlayacak bir zümreleşmeye dönüştürdü. Söz konusu laiklik, siyasi alanda Osmanlı dönemindeki Müslümanlığa benzer bir işlev yapıyordu. İntisap eden kişinin eski kimliği geride kalıyor, devlet imkanlarına daha yakın ve/veya kendisini devlet ideolojisinin parçası olarak hisseden bir ‘yumuşak’ cemaatleşmenin parçası olunuyordu. O kadar ki kendi sosyolojik zeminlerini görmezden gelme ve reddetme pahasına, ‘devlet düşmanları’ bile laik kesimden çıktı. Solculuk, devlet imkanlarını kimliksel olarak kullanma fırsatına sahip olanların, aynı devleti ideolojik açıdan daha ileriye taşıma idealinin ve eylemciliğinin adıydı. Dolayısıyla laik kesim kendisini ‘laik kimlik’ etrafında değil solculuk dünyası içinde kimlikleştirdi. En liberal ve kapitalist olanlar bile bir bireysel hayal olarak ‘solcu’ idiler. Devletin ve rejimin sahipleri ise zaten kendilerini ‘ilerici’ saydıkları için solda yer aldıklarını düşündüler. Devletle sol arasındaki çatışma, ‘iyi çocukların yanlış eylemciliği’ bağlamında tanımlanıyor, solcular ise aynı çatışmayı ‘yanlış sistemin iyi yöneticilerine’ karşı yapıyordu. Aksi halde solun her fırsatta askeriyeye yanaşması, militarizme yaslanarak darbe araması, ardından da aynı solcuların pirupak, tertemiz ‘kamusal melekler’ olarak hatırlanması izah edilemez.
İslami kesimin siyasete dahil olması bu kendi içine kapalı idealizmi sarstı. Bizatihi ‘laik kimlik’ etrafında bir ruhdaşlık ve buradan hareketle bir siyasallaşma doğdu. AKP ve daha somut olarak Tayyip Erdoğan karşıtlığı, söz konusu yeni kimlikleşmenin harcını oluşturdu. Laik kesimin önemli bir bölümü için böylece hem ‘birey’ olarak kalmak, hem de bir siyasetin parçası olmak mümkün hale geldi. Gerektiği için CHP’ye oy vermekteydiler, ama aslında CHP’li değillerdi... AKP’nin her yaptığının yanlış olmadığını görmekteydiler, ama yıkılması için taraf olmanın kişiliklerini beslediğinin de farkındaydılar.
Gezi olayları, bu kesimin ruhsal bir sıçrama yaşamasını mümkün kıldı. Bir anda kendi ‘çocukları’ üzerinden geniş bir siyasi mücadelenin paydaşı ve kurmay erkanı haline geldiler. Gezi’nin politik okumasının Gezi’yi politik yapacağını sandılar. Gençlerin üslup reddiyesinin ima ettiği özgürlük talebinden hareketle, bizzat eylemlere özgürleştiricilik atfettiler. Oysa Gezi’nin ilk üç günü sadece bir sıkışmışlığı ve varoluş arayışını ifade ediyor. Kısacası sosyolojik arkaplanın ne denli siyasetsiz kaldığını ve kendisine kamusal alanda kanal açamadığını ortaya koyuyor. Buradaki enerjinin nereye, hangi zihniyete doğru evrileceği ise meçhul ve bu ülkenin, özellikle de laik kesimin ve solun tarihine bakıldığında iyimser olmak için fazla bir neden gözükmüyor.
Belki de bu duyguyla yaşananlar ayıklanıp yeniden kurgulanıyor. Örneğin çatışma keskin bir ideolojik ve sembolik karşıtlık üzerine oturtuluyor: Gençlerin ‘yeni’ olduğu, yani ebeveynlerin eski gençliklerine benzemediğinin altı çizilerek, sosyolojik damarın dışına çıkılıyor. Bunun karşısına da ‘diktatör’ konuyor. Her şeyiyle eskiye ait olan bir despot... Böylece laik kesim geleceği temsil eden muhtemel bir siyasetin hakiki aktörü olarak resmedilirken, ‘diktatör’ öteki kesimin tüm üstü örtük bağnazlığının ve ‘genetik eksikliğinin’ taşıyıcısı olarak mahkum ediliyor. İkinci olarak Gezi, onu saran yanlışlıklar ve kötülüklerden tümüyle azade kılınarak saf ve temiz bir ruh olarak sunuluyor. Şiddet, küfür, taksim denklemden çıkartılıyor ve ayıklama sonucu Gezi’ye ulaşılıyor. Yaşanan Gezi’den bir ‘Gezi’ idealizmi yaratma konusunda son derece güçlü bir psikolojik ihtiyaç var... Bu bağlamda eylemin ve ortak düşmanın ürettiği ilişkisiz cepheleşme halinin ‘çoğulculuk’ olduğu söylenebiliyor. Gezi’dekilerin zekası yüceltilirken, küfür ve hakaretin gerçekte zekanın yetersizliğini gösterdiği, zeka takıntısının akıllı davranışı engelleyebileceği üzerinde durulmuyor ve bunun açık örnekleri görülmüyor. Nihayet ‘Gezi’nin bizatihi ‘iyiye’ dönüşmesi ile birlikte eylemlerin ve eylemcilerin eleştirisi ‘ayıp’ haline geliyor ve bu yönde marazi bir mahalle baskısı kuruluyor...
Sol aktivizm bu tutumu siyaset sanıyor... Postmodern aktivizm ise bizatihi sosyali siyaset sanıyor. Bu kadar sanı varken, geniş cemaatin meseleyi ‘yeni’ kahramanlar yaratarak ve karanlık diktatörün varlığından medet umarak yaşatması epeyce anlaşılır bir durum gibi gözüküyor.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları













































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2025
25.10.2025
15.03.2025
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024