Fehim TAŞTEKİN
Restleşmelere ve suları test eden hamlelere bakıldığında Suriye’de herkesin final sahnesine hazırlandığını görüyoruz. Ruslar da Amerikalılar da Kürtlerin Ortadoğu’nun en dinamik gücü olduğunun farkında. Hâliyle bu ‘sinir savaşı’ bitmez.
Suriye küçük bir coğrafya olsa da bir dünya savaşını aratmayacak kadar denge ve çatışma unsuru barındırıyor. Bu diyarı akşam yatarken bıraktığı yerde sabah kalktığında bulana aşk olsun!
Evet, belli parametreler var ki ağır bir kaya gibi yerinden oynamıyor. ABD’nin Suriye’nin dişlerini sökmek için üzerine yıkılmış bir savaşın ateşini her fırsatta harlaması gibi… Rusya’nın Ortadoğu’da ayağını basabildiği yegâne yer olan Suriye’yi kimseye kaptırmak istememesi gibi… Ya da Suriye düştüğünde sıranın kendisine geleceğini adı gibi bilen İran’ın Şam’ı yalnız bırakmaması gibi… Ha bir de Türkiye’nin değişmeyeni vardı. Neydi o? “Esad meşruiyetini yitirmiştir, gitmeli!” Gördük ki ‘yanardöner” ittihatçıların amentüsü yokmuş. Parametre parametre değil, telis çuvalı gibi yukardan doldur aşağıdan salsın. Peki, nedir Ankara’nın asıl sabitesi? Sanırım Kürtler! Hayır, kesinlikle Kürtler.
Ya değişkenler? Orası buz pisti gibi; paten izleri birbirine karışıyor.
Mesele, Suriye’nin hangi tepesinde durduğuna göre değişiyor. Fırat’ın batısından yani Kürtlerin tarafından Fırat’ın doğusuna bakanlar ilk etapta şunu görür:
Türkiye ve ‘belli belirsiz ortakları’, IŞİD ile savaş adı altında sadece devir teslim törenlerinin yapılmadığı bir kolaylıkta Cerablus, Rai ve (militanların Melhame-i Kübra’nın yani kıyametten önceki son savaşın yaşanacağı yer diye koştuğu) Dabık’ı aldıktan sonra El Bab’a yöneldiğinde Rusya ve Suriye fazla ses çıkarmadı. Demek ki Kürtlerin ABD ile birlikte çalışmasından rahatsız olan Şam ve Moskova, Rojava’nın Türkler eliyle hırpalanmasını ve bu şekilde YPG-Pentagon ortaklığının bitirilmesini istiyor. Çünkü NATO’daki ortağı Türkiye’yi daha fazla küstürmek istemeyen ABD, TSK’nin havadan ve karadan yaptığı ateşleri durdurma iradesini göstermeyerek Kürtleri ortada bırakıyor. Bu durumda Kürtler mecburen Şam’la ittifaka yönelecek.
Bu tespit bir zaman dilimi için doğru. Ama işaret kazığını oraya sabitlemek de yanıltıcı olabilir.
Şöyle ki, Türkiye, YPG’nin öncülüğündeki Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) IŞİD’den temizlediği Tel Rıfat’a geçen hafta boyunca hamleler yapınca beklenmedik bir karşı hamle geldi. İşaretsiz bir helikopter Türkiye’nin sahadaki ortaklarını vurdu. Bütün resmiyetiyle TSK’nin açıklaması şöyleydi:
“Esad rejim unsurlarına ait olduğu değerlendirilen bir helikopter tarafından, Tall Nayif’de bulunan muhalif unsurlara yönelik ‘varil bombalı’ hava saldırısı neticesinde 2 muhalif şehit olmuş, 5 muhalif yaralanmıştır.”
“Cümledeki beş yanlışı bulun” oyununa namzet bir açıklama!
Niye Tel Rıfat? Ve neden Dabık’a kadar sessizce izleyen Suriye, Tel Rıfat’a gelince müdahale etti?
Tel Rıfat, IŞİD’in elindeki El Bab yolu üzerinde duruyor. El Bab’ın altı Suriye ve Rusya’nın operasyon alanı. El Bab’a varıldığında oyunun kuralları değişecek. Bu bir. İkincisi, Tel Rıfat, IŞİD değil Suriye ordusu ve Rusya’nın da gözettiği, zaman zaman dolaylı olarak yardım ettiği YPG liderliğindeki SDG’nin kontrolünde. Suriye, IŞİD’in yerine alan güçlerin Türk destekli cihatçılar yerine müzakereye açık duran SDG olmasını tercih edebilir.
Tel Rıfat, Kürtlerin Kobani ile Afrin arasında Cerablus üzerinden başaramadıkları koridor için alternatif bir güzergâhta yer alıyor. Türkiye’nin önceliği de zaten Kürtlerin koridor planlarını bozmak.
Rusya’nın Türkiye’yi oyuna sokan yeşil ışığı, kuzeyde IŞİD’in bulunduğu şeritle sınırlıydı. Rus-Amerikan anlaşması da herkesin bulunduğu bölgede çatışmaları dondurmasını öngörüyordu. Türkiye, El Bab, oradan da Rakka’ya kadar gitmeyi gündemine alınca bu yeşil ışık kırmızı ışığa dönüverdi. Burada Rusya’nın S-300-S400’leri Suriye’ye gönderdiğine dair açıklamasına ve Suriye ordusunun Türk uçaklarının vurabileceğine dair uyarılarını da hatırlatalım ki kırmızı ışığın rengi faş olsun.
Afrin Kantonu’ndan bir yetkiliye “SDG’nin Tel Rıfat’ta ne kadar savaşçısı var? Türkiye yüklenirse Tel Rıfat’tan çekilirler mi” diye sordum. Verdiği yanıtlara göre bölgede Ceyşu’l Suvvar, Cephetü’l Akrad (Kürt Cephesi) ve YPG-YPJ’den oluşan yaklaşık 2 bin savaşçı var. En fazla Arap yoğunluklu Ceyşu’l Suvvar öne çıkıyor ancak YPG-YPJ olmadan bu cephe tutulamaz. Set Şehba’ya kadar giden Türkiye destekli gruplar birkaç kez püskürtüldü. Çatışmalar daha çok Arap köylerinde gerçekleşti. Kürt köylerinde direniş daha fazla olabilir. YPG-YPG varlığı sürdükçe de Türkiye’nin öne sürdüğü grupların bu bariyeri aşması zor.
Elbette Türk hükümetinin, önüne kattığı grupları El Bab’a sokup Halep’i tehdit eder pozisyona gelerek dengeleri değiştirmek gibi bir hayale kapılmış olması muhtemel. Uluslararası koalisyon Musul’a odaklanmışken fırsatları değerlendirmek! Mantık bu.
Bütün bu hikayenin arka planını anlatacak şey elbette Erdoğan’ın Putin’le yaptığı Halep pazarlığıdır. Bu gelişmeler olurken dönüp Halep mutabakatına ne olduğuna bakmalı. Putin, Erdoğan’dan Nusra’nın Halep’ten çıkartılmasını talep ederken aslında Türkiye’yi satranç tahtasında kıskıvrak yakalayacağı bir köşeye itti. Erdoğan, Nusra’yı Halep’ten çıkarma konusunda taahhüt altına girerek iki şey yapmış oldu: Birincisi kendisini El Kaide’nin hamisi durumuna soktu. Bu uluslararası platformlarda Erdoğan’ı sıkıntıya sokacak bir koz. İkincisi aslında yerine getiremeyeceği bir sözü vererek hem Putin’e karşı borçlu kaldı hem de Halep’te oyuna giremedi. El Kaide kendisine destek veren ele teşekkür eder ama kendi gündeminden de kolay kolay sapmaz. Nusra çekildiğinde Halep cephesi çöker. Bunu El Kaide ve müttefiklerine yaptırmak için ilişkinin boyutunun başka bir boyutta olması gerekir.
Erdoğan sözünü yerine getiremeyecekse Putin, Türkiye’nin Suriye’deki operasyonlarına daha fazla derinlik katmasına neden göz yumsun?
Suriye’ye başka bir tepeden bakan da “Halep’e karşılık Kürtler mi” diye sorabilir. Malum Türkiye, Rojava’nın bir statüye kavuşmasını büyük bir tehlike olarak görüyor. Ankara açısından özerkliğin Şam tarafından tanınması senaryoların en kötüsü. Bu yüzden müdahale tehdidinin dozajı sürekli artıyor.
Rojava’yı kuşatma stratejisine yönelik ABD’nin tutumu bir kenara Rusya da ortada bir hile yoksa “Halep’e karşılık Rojava” gibi bir denklemin içine kolayca girmez. Bir kere Türk-Rus yakınlaşmasına rağmen Rusya, ABD’nin Suriye’ye sirayet etmesini engellemek için Kürtleri yakın planda tutuyor. Üstelik Ankara’nın hiç hoşlanmayacağı bir yoldan. Belki Türkiye’nin YPG mevzilerini vurmasına Kürtlerin çaresizlikten Şam eksenine kaymasını sağlamak ve pozisyonunu zayıflatmak gibi bir beklentiyle göz yummuş olabilir. Bilmiyoruz. Ancak öyle olsa bile bu, Rusya’nın Kürtleri göz ardı ettiği anlamına gelmez. Mahmut Bozarslan’ın Al Monitor’da yayımlanan yazısına bakılırsa Rusya Dışişleri ve Savunma Bakanlığı’ndan bir heyet Himeymim Üssü’nde Kürtlerle Suriyeli yetkilileri buluşturdu. Ruslar masaya anayasanın yeniden yazılması, Suriye’nin federatif bir sisteme geçmesi, Suriye Arap Cumhuriyeti’nin ismini Suriye Demokratik Cumhuriyet olarak değiştirilmesi, YPG-YPG ve Asayiş’in bölgenin doğal yapıları olarak görülmesi gibi önerilerle geldi. Bunlar Kürtlerin ‘Hayır’ diyebileceği şartlar değil. Peki, Suriye tarafı ne diyor? Belli değil. Belli olan şu: Rusya, Kürtleri, Şam eksenine çekecek bir müzakere süreci için çabalıyor. Bu hamle Suriye’de güçler dengesini de etkileyecek bir boyuta sahip. Eğer müzakereler ilerlerse o zaman dönüp “Sayın Putin ile görüştüm. Artık Halep halkını huzura kavuşturalım dedim” diyen Erdoğan’a bir kez daha bakmalı. A’dan Z’ye alfabenin hangi harfine denk gelir bilmiyorum ama Erdoğan’ın alternatif planında buna yer yok. B, C, ya da her ne ise Türkiye’nin özerk yapıları çökertip Esad’a kemiksiz bir Rojava teslim etmekten başka bir alternatif düşünebildiğini sanmıyorum. Bunun Rusya’nın da seçeneği olduğuna dair hiçbir işaret yok.
Hâl buysa Putin neden Erdoğan’ın oyun oynamasına göz yumuyor? Muhtemelen Putin’in yaptığı Türkiye’yi Suriye sahasında kale değiştirmeye itmek. Rusya Federasyon Konseyi Savunma ve Güvenlik Komitesi Başkan Yardımcısı Franz Klintseviç’in Türkiye’nin Rusya, İran, Irak ve Suriye arasında kurulan istihbarat paylaşım havuzuna dahil olduğunu açıklaması pek manidar. Bu doğruysa Batı ile papaz olup Doğu ile dans eden Türkiye, Putin’in oyun sahasına çoktan girmiş demektir. Bu, “Dostum Erdoğan”dan “Adamım Erdoğan”a doğru ilerleyen bir hikâyeyi andırıyor ama bir oyunun içinde başka bir oyunun perdesi açıldığından vaziyet hâlâ çok sisli.
Kürtlerin şansı iki küresel güç arasında denge unsuru hâline gelmeleri. Bu bakımdan ‘Kemiksiz Rojava’ düşleyenlerin planları ABD’ye de ters. Rojavalı yetkililer, ABD’nin Ankara’yı yatıştırma gereği duysa da Kürtlerden şu aşamada vazgeçemeyeceğinden emin. Amerikalılar ağırlığını koyarak Türkiye’yi Menbic’e giderken nehrin önünde durdurdu. Amerikan Özel Kuvvetleri’nin Tel Ebyad’da ABD bayrağı asmasının tek mesajı vardı: Fırat’ın batısı Kürtler için kırmızıçizgiyse Fırat’ın doğusu da Türkiye için kırmızı çizgidir.
Amerika da oyununu böyle oynuyor.
Restleşmelere ve suları test eden hamlelere bakıldığında Suriye’de herkesin final sahnesine hazırlandığını görüyoruz. Obama giderayak kaza yapmadan dosyayı yeni başkanın kucağına bırakmak niyetinde. O yüzden tercihi Türkiye’yi de Kürtleri de Rusları da idare etmekten yana. Yeni başkan kim olursa olsun Amerikan kurumsal yapısı, şapkalarından birini Kürtlerin podyumuna attı bir kere. Ruslar da Amerikalılar da Kürtlerin Ortadoğu’nun en dinamik gücü olduğunun farkında. Hâliyle bu ‘sinir savaşı’ bitmez.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.08.2025
28.07.2025
21.07.2025
13.07.2025
9.07.2025
23.06.2025
18.06.2025
29.05.2025
10.03.2025
6.03.2025