Fehim TAŞTEKİN
Bugünün verisi; ‘Sarı Yelekliler’ ya da ‘cepleri delikler’ trafoyu sabote ederek neo-liberalizmin büyülü sirkine gölge düşürdü ve sistemdeki arızaları gösterdi. Yarının verisini kestirmek güç. Bir umut belki bu durum yeni bir tarih yazmak için fırsata dönüşür.
Fransa’da Gilets Jaunes (Sarı Yelekliler) hareketi günlük döner kavşak nöbetlerine ve blokajlara ilaveten haftalık cumartesi gösterileriyle beşinci haftasını geride bıraktı. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un ‘teskin paketi’ ve soğuk havanın etkisiyle katılım yarıdan yarıya düştü. Yine de Strasbourg’taki terör saldırısı nedeniyle birkaç gün soğusa da Sarı Yelekliler medya, siyaset ve halkın gündemindeki yerini koruyor.
15 Aralık’ta Paris’te toplanma yerlerinden biri olan Opera binasının önünde bir grup ısınma hareketleri yapıyordu. Sarı yelekleri üzerinde Macron’un fotoğrafı ve ‘Dêgage’ (Defol!) yazılı çıkartmalar vardı. Ellerinde de ‘Vatandaşların Referandum İnisiyatifi’nin (RIC-Référendum d’Initative Citoyenne) belli konularda halk oylamasına imkân verecek yasal düzenleme isteyen bildiriler.
Tekrar tekrar sorduğumuz soru: Akaryakıta zammın geri çekilmesi, asgari ücrete 100 euro zam ve emekli maaşlarından vergi artışından vazgeçilmesi gibi vaatler neden gösterileri bitirmeye yetmedi?
Banliyöde yaşadığını ve kreşte çalıştığını söyleyen bir kadın eylemci şu yanıtı verdi:
“1700 euro maaş alıyorum. 900 euro kira ödüyorum. Vergiler, sigortalar, faturalar, yol masrafıyla bana bir şey kalmıyor. 100 euro hiçbir şey değil. Macron bizimle dalga geçiyor. Şimdi ben sorayım: Eylemler neden bitsin? Macron gitmeli ve halk oylaması düzenlenmeli. Siyaset halkı temsil etmiyor. Karar mekanizmalarında söz sahibi olmak istiyoruz.”
Bir başkası, “Macron’un vaadi 3 milyon kişiyi ilgilendiriyor. Üstelik yetersiz. Bu ülkede 15 milyon çalışan var, onlarla ilgili hiçbir şey söylemiyor” dedi.
Biraz ötede Champs-Êlysêes’ye girmeye çalışan üç kafadar 100 euro banknot basılmış ‘Ulusal Banka’ yazılı pankartla yürüyordu. Bir taraftan da dar gelirlerinin vergi yükünü artıran hükümete, devletin kasasında olması gereken ama büyük şirketlere ve zenginlere bırakılan 80-120 milyar euronun hesabını soran bildiri dağıtıyorlardı. Bildiride bütçe nereye gidiyor kalem kalem sıralanmış. Devletin zenginden feragat ettiği vergi geliri bütçenin birinci kalemi olan eğitime ayrılan payın kabaca 2 katı.
“Neden devam ediyorsunuz?” sorusuna yanıt verenlerin genelde ilk cümlesi: “Eşitlik istiyoruz.”
Akaryakıtla tetiklenen gösterilerde baskın talep ekonomik olsa da beklentiler siyasal boyutlar kazanarak genişliyor. Sarı Yelekliler artık ‘sistem hatası’ veren bir sinyal. Haliyle artık geçerli soru: “Bu iş nereye gidecek?”
SARI YELEKLİLER’İN AÇTIĞI YOL
Altınca haftayı Noel karşılıyor. Macron’un beklediği en büyük Noel Baba hediyesi döner kavşaklardaki ateşin sönmesi olacaktır.
Fakat bu sarsıntı dipten vuruyor. Sokaklar ne kadar tenhalaşırsa tenhalaşsın bir kere Gilets Jaunes’la cin şişeden çıktı.
En azından bu hareket iki şey için ‘kral çıplak’ dedi: “Çalışan kesimler ve orta sınıfın aleyhine işleyen neo-liberalizm iflas etmiştir” ve “Temsili demokraside kriz var.”
Fransız medyası, “Hadi oradan” demeden RIC’ün sanal ortamda 700 bin kişinin imzasını taşıyan ‘doğrudan demokrasi’ önermesinin Fransa ölçeğindeki bir ülkede olabilirliğini tartışmaya başladı. İsviçre pratiği ile RIC’in önerileri arasında kıyaslamalar yapılıyor.
Yükselen isyanla yelkenlerini şişirmeye can atan Ulusal Birlik’in (RN) lideri Marine Le Pen, “Demokrasimizin kilidini açar” diyerek destek verdi. Le Pen’e göre plebisit için 500 bin imza yeterli. Radikal solda Boyun Eğmeyen Fransa’nın lideri Jean-Luc Mélenchon da halk oylamasından yana. Mevcut yasal düzenleme halk oylamasına gitmek için milletvekili ile senatörlerin beşte biri (185) ve seçmenlerin yüzde 10’unun (4.5 milyon) imzasını gerektiriyor. Bu düzenleme zaten plebisiti imkânsız kılmak için yapılmış. Bu konu epey zamandır gündemde. Ifop ve Contribuables Associés’in 2011’deki anketine göre halkın yüzde 72’si halk oylaması sistemine destek verirken yüzde 12’si karşı çıkıyordu. Sarı Yelekliler’de bu oranın çok daha yüksek olduğu anlaşılıyor.
‘Doğrudan demokrasi’, yerelleşme eğilimini güçlendirirken doğal bir sonuç olarak AB projesini zayıflatabilir. Sonuçta AB’ye içerden gelen eleştiriler, ulusal haklar ve egemenliğin Brüksel’deki kurumlara devredilmesi üzerinde dönüp duruyor. O yüzden Brexit’ten sonra AB projesini kurtarmaya kafa yoranlar, Avrupa Parlamentosu’nun bütçe ve yürütme üzerinde etkili gerçek bir parlamentoya nasıl dönüştürülebileceğini tartışıyor.
Doğrudan demokrasi talebini besleyen temel unsur temsil organlarına inancın aşınması. Sadece parlamenter sistem değil siyasi partiler, sendikalar, meslek örgütlerine karşı yaygın güvensizlik Sarı Yelekliler’i karakterize ediyor. General Charles de Gaulle istikrarsızlık ve parlamenter sistemdeki verimsizliği bitirmek için yetkileri cumhurbaşkanına bırakan Beşinci Cumhuriyet’i ilan etmişti. Bugün sokaktan yükselen itiraz bu sistemi hedef alıyor.
Sistem alarmının diğer tarafında ekonomik model var. Avrupa genelinde merkez sol partiler yıllardır neo-liberal politikaların ikamesinde sağdaki fütursuzluğu aratmadılar. Fransa’da hem merkez sağ (Cumhuriyetçi Parti) hem merkez sol (Sosyalist Parti) birlikte battı. Bunlar Euro’nun iki yüzü. Macron’un şahsında tecessüm eden yeteneğine, rekabetçiliğine, azmine ve şeytanlığına güvenenin yürüyebildiği neo-liberal kulvar sonunda ‘Aşağı Fransa’dan kırmızı kart gördü. Macron geçen yıl küresel CEO’ları Versailles Sarayı’nda ağırlayıp ‘cezbeden Fransa’ vaat etmişti. Bu vaadin alt ve orta sınıflara düşen payı acımasızdı: Çalışanların haklarına budama, işten çıkarmaları kolaylaştırma, tazminat haklarını geri alma, büyüklere kıyak vergi paketleri, servet vergisine son verme, temel hizmetleri kısma, stratejik tesisleri özelleştirme vs. Bunlarla neo-liberalleri sarhoş ederken ‘Aşağı Fransa’yı da uyandırmış oldu.
AŞIRI SAĞIN PUPA YELKEN OLMASI
Şimdi neo-liberalizmin S.O.S verdiği yerde yerelliğe tutunan aşırı sağın yükselmesi çok temel bir kaygı. Alternatif hissi yaratamayan solun en büyük açmazı da burada.
‘Aşağı Fransa’ özü itibariyle daha gelenekçi, daha Fransız, daha ‘beyaz’ ve evrensel değerlerle ilgisi ise işine geldiği kadar. AB ile soğukluk da bu frekansta başlıyor. Solun diğer büyük açmazı da burada. Göçmenler, yabancılar, entegrasyon, çevresel dönüşüm gibi popülist kaygıları kızıştıran sorunlarda halk oylamasının doğru bir yol olup olmadığı hep tartışma konusu olageldi.
Sol, aşırı sağla aynı dalga boyuna düşerken AB değerleriyle ilgili temel bir sınava giriyor. Elit solun Sarı Yelekliler ile ilgili başından koyduğu rezervin işaret ettiği nokta burasıydı. Benim Paris’te konuştuğum Sarı Yelekliler aşırı sağın bu dalgada yelkenlerini şişireceği öngörüsünü paylaşmıyor. Elbette taşranın havası biraz farklı.
Eylemlerde öne çıkan simgelerden hareketle Sarı Yelekliler fazla Fransız bulunuyor. Gösterilerde Fransa bayrağı ve ulusal marş La Marseillaise’in öne çıkması, RIC’ün Macron’a reddiyesini Versailles Sarayı’nın yakınında Fransız Devrimi’nin sembolik noktalarından biri olan Jeu de Paume Salonu’nun önünde okuması ve cumartesi 5 kadın eylemcinin cumhuriyetin sembolü Marianne pozuyla Champs-Elysées’de polisin karşısına dikilmesiyle tamamlanan simgesellik bu tür halk hareketinde doğal bir karşılık. Bunlar meşruiyete gönderme yapan referanslar. Bundan otomatik olarak Sarı Yelekliler’in faşizan damarları şişirdiği sonucu çıkmaz. Fakat ‘ulusal’ partiküllerle yüklü havayı en iyi emen de aşırı sağ.
Ifop’un mayısta düzenlenecek Avrupa Parlamentosu seçimleri öncesinde yaptığı anket biraz fikir veriyor. Buna göre Le Pen’in Ulusal Birlik’ine (RN) destek yüzde 24’e çıkıyor. Macron’un partisi Cumhuriyet Yürüyüşü yüzde 18’le ikinci, Cumhuriyetçi Parti yüzde 11 oyla üçüncü, Mélenchon’un Boyun Eğmeyen Fransa’sı (FI) yüzde 9 ile dördüncü, Yeşiller (EELV) yüzde 8.5 ile beşinci ve geçen dönem iktidarda olan Sosyalist Parti (PS) yüzde 4.5 ile altıncı sırada.
RN ile birlikte AB karşıtı cephenin oyu yüzde 33’ü buluyor. Solun toplam oyu bunun üç puan altında.
Kestirilemeyen şey ‘Sarı’ dalga bu süreci ne yönde etkiler? Kendisi bir alternatife dönüşebilir mi? Yoksa günün sonunda büyük ödülü aşırı sağ mı kapmış olacak?
Şu an Sarı Yelekliler’de hakim olan refleks genel bir değişim dinamiğini tetiklemeye dönük. Sistemle iç içe geçmiş partiler ve sendikalara prim vermedikleri gibi kendi aralarından bir lider seçmeyi reddediyorlar. Hükümetin satın alabileceği ya da manüple edebileceği bir temsil organı da istemiyorlar. Katılım ve ortaklığı öne çıkartıyorlar. Lidersizlik ya da klasik anlamda örgütsüzlük güçsüzlük emaresi sayılsa da burada hükümeti şaşırtan ve aciz bırakan karşılarında pazarlık edecekleri bir liderliğin olmaması. Sarı Yelekliler basitçe diyor ki “Bizim adımıza konuşacak temsilciler istemiyoruz. Hükümet karşısında temsilciler istiyor; bizi çerçevelemek ve gömmek için! Düşünüyoruz, tartışıyoruz, organize oluyoruz. Halk için halkın gücü. Temsilci ya da sözcü seçersek bu bizi pasif kılar.”
Sarı Yelekliler’in Belçika ve Hollanda gibi ülkelerde de karşılık bulması sorunun Avrupa çapında tartışılmasını gerektiriyor.
Bugünün verisi; ‘Sarı Yelekliler’ ya da ‘cepleri delikler’ trafoyu sabote ederek neo-liberalizmin büyülü sirkine gölge düşürdü ve sistemdeki arızaları gösterdi. Yarının verisini kestirmek güç. Bir umut belki bu durum yeni bir tarih yazmak için fırsata dönüşür. Bunun aşırı sağa terk edilemeyecek kadar değerli bir ivme olduğunu düşünen endişeli kesimler az değil. Ne kadar iyimser olabiliriz, bu iş nereye gider, bilmiyoruz. ‘Amma’, ‘lakin’, ‘fakat’, ‘velakin’ diye şerhlerin çok düşüleceği ve gelgitlerin çok olacağı bir süreç.
Araya Noel’in girmesiyle sönümlense bile tik tak yeniden tetiklenecek bir dinamizm ve potansiyel hâlâ duruyor. Buna uygun uzun soluklu bir tartışma kaçınılmaz. Bu sadece Avrupa’nın meselesi de değil. Benzer semptomlar dünyanın her yerinde görülüyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
18.06.2025
29.05.2025
10.03.2025
6.03.2025
3.03.2025
27.02.2025
24.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
7.02.2025