Fehmi KORU
Rıdvan Dilmen popüler bir futbol yorumcusu; siyasete de yakın duruyor ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a müthiş hayranlık duyuyor, ama sonuçta esas özelliği bu: Futbol yorumcusu…
Kendisinin futbol geçmişini Fenerbahçe formalı olarak yaşadığı akılda tutulursa, maçlar sonrasında yaptığı yorumlar ve yazıları, izlerken gördüklerimizi daha iyi anlamamıza yarıyor.
Futbol bu, tuttuğun takıma fanatik bir bağlılık duyuyor, basit sebeplerle onu gönlünden silemiyorsun; kaldı ki, yıllarca formasını taşıdığın takımı zihninden nasıl atacaksın? Rıdvan Dilmende atamıyor.
Siyaset futbol gibi ele alınırsa…
Siyasete yaklaşımı da futbol tutkusu gibi Rıdman Dilmen’in; değer verdiğini göklere çıkararak diliyle ifade etmekten de kendini alamıyor.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a olan sevgisi, kendisine, “Ben Recep Tayyip Erdoğan beye baktığımda yeşil parkasız bir Deniz Gezmiş görüyorum; demokrat sol görüşlü bir insan görüyorum” cümlesini söylettirdi.
Övmek için yapılmış bir benzetme bu.
Babasının Türkiye İşçi Partisi saflarında (TİP) siyaset yapmış ‘solcu’ biri olduğunu da bu vesileyle öğreniyoruz.
Fanatizm yalnız futbolda yok, siyasette de olaylara tek renkli bakıldığını o sözlere verilen sağlı-sollu tepkilerden anlıyoruz.
Günlerdir, Deniz Gezmiş-Tayyip Erdoğan benzetmesine, hem Tayyip Erdoğan’ı sevenler hem de Deniz Gezmiş’i ‘idol’ bilenler olağanüstü tepkiler veriyor.
Morali bozulduğu için Rıdvan Dilmen’i ekrandan uzak tutacak kadar…
Devlet Bahçeli bile kendisini tutamadı ve tartışmaya “Sahadaki şeytanlığını siyasete taşımasın Rıdvan” tepkisiyle katıldı.
Kimi artık kimliklerinin bir parçası haline dönüşmüş ezeli ve ebedi Tayyip Erdoğan düşmanlığını “Deniz Gezmiş gibi bir kahramanla onu nasıl aynı cümle içerisinde övücü sözlerle anarsın” tepkisi eşliğinde Rıdvan Dilmen üzerine boca ettikleri hakaretlere meze yaptı; kimi de 12 Mart’ın (1971) sislerle kaplı karanlık ortamında darbeye mazeret teşkil eden eylemleri yüzünden darağacında can vermiş (28 Şubat 1972) Deniz Gezmiş’in idam hükmünü günümüze taşıyarak “Sen bizim cumhurbaşkanımızı bir teröristle nasıl mukayese edersin” takazasında bulundu…
O sisli ve karanlık ortamda herkes…
Ne kadar yanlış tavırlar bunlar…
Yanlışlığı şurada: Deniz Gezmiş Türkiye’nin en karanlık dönemlerinden birine ait bir figür; eylemleri ve kendisine atfedilen suçlamalar da o dönemin özelliklerini üzerinde taşıyor.
Gezmiş ve arkadaşlarını idam edenler, 10 yıl kadar sonra, Devlet Bahçeli’nin de içinde yer aldığı partinin (MHP) kadrosunu idamla yargılayacaklardı. Hem de aynı gerekçeyle: Terör…
İşkencelerden geçti MHP’liler; çoğu 10 yıldan uzun bir süreyi cezaevlerinde geçirdi.
Deniz Gezmiş’i idam sehpasına götüren bir darbeydi (12 Mart 1971 darbesi); MHP kadrosunu idam ile yargılayan ve kadrosuna işkenceleri layık gören de bir sonraki darbeydi (12 Eylül 1980 darbesi).
Bu gerçek bile, o karanlık dönemlerde yaşanan olaylarda ismi geçen insanlar hakkında insaflı konuşmayı hak ediyor.
Şimdi Rıdvan Dilmen ve Deniz Gezmiş özelinde süregiden tartışmaya baktığımda bizim geçmişe dönük değerlendirmelerimizdeki bir ortak hatayı fark edebiliyorum.
Vahim bir hata bu.
Tarafgir bir yaklaşımla bakıyoruz yaşanmış olaylara…
Yakın sayılabilecek zaman dilimindekilere de, tarihte yaşanmışlara da…
Sultan 2. Abdülhamit ‘kızıl sultan’ mıydı, yoksa ‘ulu hakan’ mı?’
Vahdettin vatan haini miydi, yoksa milli mücadeleyi başlatsın diye Mustafa Kemal’i kendi kesesinden para vererek Anadolu’ya gönderen bir kahraman mı?
Değişik eğilimden insanlara bu soruları yöneltin, kitlenin derhal ikiye bölündüğünü göreceksiniz…
Oysa tarih insanları bölmez, tersine iyi ve kötü sayfalarıyla herkesin tarihidir o ve birleştirici bir unsur olması gerekir.
Galiba tarihimize ve geçmişte yaşananlara futbol fanatizmini andıracak bir yanlış bakış açısıyla yaklaşıyoruz.
Ve Necip Fazıl…
Bu hafta Necip Fazıl da bir ödül vesilesiyle gündeme geldi ve a o da ne, yine ikiye bölünüverdik.
Necip Fazıl da yetiştiği ve mücadele verdiği dönemlerin özelliklerini şahsında ve eserlerinde taşıyan bir fikir adamıdır; onu yaşadığı zaman diliminin özelliklerini akılda tutarak değil de bugünün ölçüleriyle değerlendirmeye kalkarsanız, –bunu ister övmek ister yermek için yapın– kendisine haksızlık etmiş olursunuz.
İnsanlar yaşadıkları dönemlerin ürünüdürler, bunu asla unutmayalım.
‘Karanlık’ diye andığım dönemler Türkiye’nin darbelerle terbiye edilmek istendiği dönemlerdir. Darbeci zihniyet, her 10 yılda bir, ülkeye istediği biçimi vermek üzere müdahaleye hazırlanırken, bunu, çatıştırma argümanlarını sahneye sürerek gerçekleştiriyordu.
Sağı solla solu sağla vuruşturarak…
Pek çok olayda, sabah sağcı bir militanın elinde solcu bir genci öldürmek için kullanılmış bir silah, akşam bir sağcının canını almak üzere solcu bir militanın eline veriliyordu.
Eylemlerden kimi suçlayacağımızı bilelim…
Deniz Gezmiş’in de şahsen cinayetle suçlanmadığı biliniyor; idam hükmünde ‘cinayet’ yok.
O karanlık dönemlerde iki taraftan 5 binden fazla genç hayatını kaybetti.
Aklımız hep başımızda olmazsa tarihi yeniden tekerrür ettirebiliriz.
Hep yaptığımız gibi.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.06.2025
19.06.2025
16.06.2025
10.06.2025
8.06.2025
5.06.2025
29.05.2025
26.05.2025
22.05.2025
18.05.2025