Hidayet Şefkatli TUKSAL
Sivil toplum dünyasıyla tanıştığımdan beri, ömrümün pek çok saati “hak arama” mücadeleleri içinde koşuşturmakla geçmiştir. Bu koşuşturmalar içinde, kendi kişiliğimin şekillendiği iklimin dışında, başka dünya görüşlerine, hakikat anlayışlarına, tarih okumalarına sahip insanlarla karşılaşmak; onlarla doğal ya da sanal yollar dışında, yüz yüze can cana muhatap olmak, yeryüzündeki serüvenimde benim için büyük bir şans olmuştur. Her karşılaşma bir etki bırakmıştır bende ve dönüştürmüştür. Üzerimde bütün tanıdıklarımın, okuduklarımın hatta dost-düşman herkesin hakkı vardır hülasa... Ancak, bu koşuşturmalar sebebiyle, çocuklarımın aç kaldığı, annesiz kaldığı olmuştur. Büyük bir tutkuyla sevdiğim ilahiyat serüvenim yarım kalmıştır. Derin düşünme, kendimle baş başa kalma ihtiyacım ise ancak uykusuz geceler pahasına kısmen gerçekleşebilmiştir. Bu hengâme içinde, eşim ve ailem ise hep en azla yetinmek durumunda kaldıkları hâlde, manen ve maddeten desteklerini sürdüren gizli kahramanlarımdır. Aslında bambaşka bir tarzda, diyelim ki mesela mezun olduğum, doktoramı yaptığım kendi fakültemin kütüphanesinde, akşama kadar akademik çalışmalarımla büyük bir mutluluk ve tatmin duygusuyla geçireceğim, aldığım yolu görüp hissedebileceğim, evime döndüğümde de eşimle, çocuklarımla ilgilenerek; aile büyüklerime evlatlık-gelinlik yaparak geçirebileceğim bir hayatı sürdürmek yerine, bu kadar yıldır uğraşıp didinmeden sonra, dönüp dolaşıp aynı noktaya geri geldiğimiz bir kısır döngünün Promete kaderli aktörleri durumunda olmak gerçekten çok acı veriyor. Bu kocaman ülkede herkese daha fazla özgürlük ve insan onuru nasip olsun diye, insanlar birbirini daha çok sevsin ve daha az düşman olsun diye, uçlar arasında mekik dokumaktan yorulmuş bedenlerimiz ve zihinlerimiz, şu geldiğimiz noktada yaşadığımız büyük hayal kırıklığını artık taşıyamaz durumda inanın.
Açlık grevinin bir insanın hayatına maliyetine hasbelkader şahit olmuşlardanım ki, iyileşmesi yılları bulsa da, Allah’ın bir lütfu olarak büyük ölçüde iyileşmiş bir vakadan bahsediyorum. Ama onu ilk gördüğümde, bir deri bir kemik cılız bedeni, yürüyemeyen ayakları ve hafıza kaybı sebebiyle bomboş bakan gözlerini hiç unutmuyorum. Annesini hatırlıyorum en çok, oğlu müdahale aşamasına geldiğinde örgütten daha hızlı davranarak oğlunu doktorlara teslim edebilmek için, sessiz bir panter gibi başında bekleyen ve gözlerini ondan hiç ayırmayan, uykusuz ve yorgun annesini... Şimdiki açlık grevlerinde de en çok anneler geliyor aklıma... Büyük bir işkence bu, en büyüklerinden... Bu yüzden gene koşuşturuyoruz çeşitli ekipler hâlinde... Kürt siyasetinin, meşru hak taleplerini kriz siyasetine dönüştürmesine, “Hayatı uğruna ölünecek kadar çok seviyoruz!” gibi absürd bir cümle üzerinden ölümcül eylemler yapmalarına şerh koyarak uğraşıyoruz. Kendilerini Türkiye milletvekili olarak görmelerini ve o sorumlulukla davranmalarını beklediğimiz BDP’lilerin Başbakan’ın restine restle karşılık vermeleri ve taleplerinin dozunu durmadan yükseltmelerini, kendi adıma “ölümcül bir kriz siyaseti” olarak gördüğümü burada bir kez daha belirtmek istiyorum. Başbakan’ın da sürekli ajite eden, Kürt siyasetini restleşmeye zorlayan üslubunu aynı şekilde “ölümcül bir kriz siyaseti” olarak okuyorum. Fillerin kavgasında nasıl olsa ezilecek olanlar ancak çimenler olunca, karşılıklı dayılanmalar o kadar zor olmuyor tabi... En ilkelinden, en ataerkilinden bir horoz dövüşü bu! Ama bugün bir arkadaşımın dediği gibi, annelerin çocuklarına sahip çıkması gerekiyor. Anneler çocuklarının bu filler kavgasında ezilmesine izin vermemeli, kaçırmalı çocuklarını bu kavga histerisinden... Anneler bu gösterinin bir parçası olmayı reddetmeli ve inisiyatif almalılar. Bu erkek siyasetine müdahil olmalı, eylem yapmalı, kendi aralarında dayanışmalılar. Yolları kesmeli, trafiği felç etmeli, alışveriş yapmamalı, bu anlamsız savaştan taraflardan birinin yanında yer alarak değil, bizzat savaşa kavgaya karşı çıkarak kurtarmalılar çocuklarını... Benim görebildiğim kadarıyla, çocuklarının kaderleri kendi ellerinde.
Açlık grevlerinin bitirilmesi için çeşitli imza kampanyaları ve etkinlikler düzenleniyor. Ancak bu kampanyaların bazılarında, sadece hükümeti muhatap ve hedef olarak alan bir yaklaşım sözkonusu. Bana da imza atmam için gönderdiklerinde, bu eleştirilerimi iletiyorum ve metinde değişiklik olmazsa imza atmıyorum. Neden Kürt siyasetine, PKK’ya, BDP’ye çağrıda bulunmuyorsunuz diye de soruyorum. Aldığım cevap, ama onlar hükümet değil, bizim muhatabımız hükümet olmalı diyorlar. Peki diyorum, hem açlık grevlerinde hem de saldırılarda Kürt siyasetinin rolünü görmezden gelen bir dil tutturup, her şeyi hükümetten beklemek ne kadar adil, ne kadar yapıcı? Genellikle bu soruya tatmin edici bir cevap alamayarak, ya çok şaşırıyorum, ya da öfkeleniyorum. Oysa bakıyorum yurtdışından gelen açıklamalarda, her iki tarafa da aynı şekilde çağrı yapılıyor, şiddet içeren yöntemleri terk edip diyaloga girmeleri tavsiye ediliyor. Bizimkiler neden tek tarafa yükleniyor, neden bu tutumun taraflardan birine angaje olmaya ve onları cesaretlendirmeye dönüştüğünü anlamazmış gibi davrandıklarını anlamıyorum doğrusu.
Son sözüm de iki tarafın siyasetçilerine olacak. Eğer, “nasıl olsa ayırırlar” diye bize (BİZ= STK’lar, inisiyatifler, gruplar, akademisyenler vb.) güvenerek kavga ediyorsanız, bu “BİZ” çok yoruldu, haberiniz olsun! Yakında kendi kendinize kalabilirsiniz...
Yazarlar
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.04.2021
28.03.2021
12.12.2020
23.11.2020
2.01.2020
13.10.2020
29.09.2020
21.09.2020
13.09.2020
5.09.2020