Melih ALTINOK
Eylül ayının sonunda Başbakan Ahmet Davutoğlu ile yaptığım bir röportajda şunları söylemişti:
“Kimileri kamu düzeni ile Çözüm Süreci arasında ters orantı kuruyor. Çözüm Süreci’nin sanki kamu düzenini ihlal eden bazı uygulamalara sessiz kalmayı gerektirdiği gibi yanlış bir kanaat var. Yani birileri yol kesecek, baraj yapan araçları yakacak hâlâ bölgedeki çocuklarını dağa götürecek. Bunlar da Çözüm Süreci dolayısıyla sessizlikle karşılanacak. Bu olmaz. Açıkçası bunun bir limiti var. Buna izin veremeyiz.”
Davutoğlu’nun bu açıklamasını takip eden günlerde Kobani protestoları başladı. Ve ne yazık ki tablo acıydı. Sokağa çıkanlar 30’u aşkın insanı öldürdü, yüzlerce okulu, müzeyi, aracı kundakladı, iş yerlerini yağmaladı. Bu vandallık sonucu öğrencilerin eğitim emekçilerin ve esnafın da çalışma hakkı engellendi…
Bu gelişmeler üzerine, hafta başında toplanan Bakanlar Kurulu’nda yeni güvenlik paradigması masaya yatırıldı. Yapılan açıklamalara göre hükümet “Almanya modeli” üzerinde çalışıyor.
ALMANYA MODELİ NEDİR?
Almanya’da kamu güvenliğini etkin şekilde sağlamak için polise tanınan yetkilerin ağırlığını önleyici tedbirler oluşturuyor. Örneğin polis terörle mücadele kapsamında ‘önleyici’ soruşturmalar yapabiliyor. Olağanüstü durumlarda ve aciliyet söz konusuysa hakimin izni alınmak şartıyla kişisel bilgisayarlara giriş yapılabiliyor. Yine acil durumlarda Federal Emniyet Teşkilatı Başkanı hakimin izni olmaksızın müdahale etme yetkisine de sahip. Polis, kimi durumlarda ev sahibinin iznini almadan arama yapabiliyor. Güvenlik güçleri, kamu güvenliğini tehdit söz konusuysa, hakkında kuvvetli suç şüphesi bulunan kişinin özgürlüğünü, hakim kararı öncesi geçici olarak kısıtlayabiliyor.
Geçmişin deneyimleri şüpheleri besliyor
Türkiye halkının kolektif hafızası, 90’lardaki çatışma ortamının oluşturduğu insan hakları ihlalleriyle dolup taşıyor. Yargısız infazlar, işkence, keyfi gözaltılar o yıllarda vaka-i adiyedendi. Dolayısıyla halkın kahir ekseriyeti kamu güvenliğinin etkin şekilde sağlanmasını talep etse de, “polis devletine dönüş kaygısı” çok da yersiz değil. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç kaygıları ifade eden eleştirilerle ilgili şunları söylüyor:
“Biz birçok düzenleme yaptık, niçin güvenlik güçlerimizin daha güçlü olması için bir iç güvenlik yasası veya reformu yapmayalım? Hukuk dışında bir uygulamaya, hele hele 90’lara Türkiye’yi geri döndürmek istiyorsunuz sözlerine gerek yok. Son yaşanan olaylar başarılı olsaydı bırakın 90’ları daha eskilere Türkiye dönerdi. TCK 2005 yılında tamamen yenilendi. Çözüm sürecinde bugün çok iyi noktada olsaydık, sonuçlanmış olsaydı TMK’ya güle güle diyecektik ama bu olaylar gösterdi ki hayır o noktada değiliz.”
Kamu güvenliği algısı
Hükümetin, iki yıldır yürüttüğü Çözüm Süreci’ndeki performansı, sıfır tolerans sözünü tam olarak yerine getiremese de sistematik işkenceyi engellemiş olması ve toplumsal olaylara müdahalede Avrupa ortalamasını yakalaması kaygıları kısmen gideriyor. Ancak polisin yetkilerini artıran her düzenlemede, siyasal iradenin iyi niyetinden azade güvenlik bürokrasisinin “güç fetişizmi alışkanlığı” çok iyi hesaplanmalı. Emniyet görevlilerine tanınan yetkiler, çok ama çok sıkı bir denetim mekanizmasıyla dengelenmeli. Bu tartışmanın kara noktasını oluşturan “keyfiyet” mevzuu küçümsenmemeli. Ve hepsinden önemlisi uygulayıcıların, halk anlamına gelen “kamu” kavramını 90’lardaki gibi kendilerine yontup “devlet” olarak yorumlamaları “yasalarla” engellenmeli. Bu da ancak işkenceye verilecek cezaların suçlulara rücu edilmesi ve soruşturma yetkisinde tek söz sahibinin mülki amirler yerine yargı mercileri olmasıyla sağlanabilir.
Kim güvenliğinin sağlanmasına itiraz edebilir ki!
Tabii ki bu çarpık kamu algısı yalnızca resmî yetkililerin mustarip olduğu bir sorun değil. Ahali de “kamu güvenliği” deyince “devlet güvenliğini” anlıyor. Oysa kurumsallaşmış batı demokrasilerinde kamu güvenliği öncelikle halkın talep ettiği bir kavramdır. Zaten çağdaş demokratik anayasalarda da bu kavram, devletin halk için üstlenmesi gereken bir “sorumluluk” olarak tanımlanır.
Tıpkı Avrupa demokrasilerinde ve ABD'de olduğu gibi, kamuya karşı işlenmiş suçların cezası ağırlaştırılmalı, halkın canına ve malına kastetmek resmî-sivil herkes için bedeli ciddi şekilde ödenecek bir fiile dönüştürülmelidir.
Kim, kendisinin, ailesinin, çocuğunun, malının, yatırımının, psikolojisinin öngörülebilir yasal bir çerçevede etkin şekilde korunmasını istemez ki. Haklısınız, başkalarının canına kastedenler ve sokaktaki vandallıklarıyla milliyetçi kamuoyunu “nerede bu polis” dedirtmeye çalışan barış-çözüm sabotajcıları hariç.
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.06.2022
17.05.2021
11.05.2019
10.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
22.04.2019
17.04.2019
8.02.2019