Mensur Akgün
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turu Türkiye ile daha yakın çalışacağı düşünülen Ersin Tatar’ın galibiyetiyle sona erdi. Resmi olmayan sonuçlara göre Tatar yüzde 51.74 oy alarak rakibi Mustafa Akıncı’yı geride bıraktı. Türkiye’nin Maraş inisiyatifi olmasaydı da muhtemelen sonuç değişmeyecek, Tatar yine Cumhurbaşkanı seçilecekti. Maraş siyasi fay hatlarının hareketlenmesine, Kıbrıs’ta oldum olası var olan Türkiye kuşkusunun belli ki güçlenmesine neden oldu.
Umarım Ersin Tatar’ın Cumhurbaşkanlığı dönemi Türkiye’ye karşı hissedilen duygusal kırgınlığın dinmesine, Türkiye’nin de KKTC’ye karşı daha duyarlı davranmasına yol açar. Zaman zaman unutulsa da, Kıbrıslı Türklerin tek gerçek dostu Türkiye. Sorunları çözülecekse Türkiye’ye rağmen değil Türkiye ile birlikte çözülecek. Ekonomilerini ayakta tutmak için destek gelecekse Türkiye’den gelecek. Güvenlikleri ve esenlikleri garanti altına alınacaksa Türkiye tarafından alınacak
***
Benzeri Türkiye için de geçerli. Türkiye’nin de Kıbrıs Türklerini yabancılaştırma, duygusal anlamda kaybetme lüksü yok. İki tarafın da Kıbrıs sorununu çözüme kavuşturmak için çalışması, ortak bir vizyon benimseyerek hareket etmesi şart. Sanıyorum yeni Cumhurbaşkanı’nın toplum lideri sıfatıyla ilk yapması gereken işlerden biri kendisini temsil edecek müktesebata hakim bir müzakere heyeti kurması olacaktır. Cumhurbaşkanlığına seçilmesini telefon açarak kutlayan GKRY lideri Nikos Anastasiadis şimdiden buluşma teklifinde bulundu bile.
Buluşma teklifi Anastasiadis’in bir iyi niyet jesti de olabilir, dünyaya Tatar’ın uzlaşmaz olduğunu göstermek için yaratmaya çalıştığı bir fırsat da. Bu buluşma sosyal konuşma ve tanışmayla atlatılsa bile arkası gelecek, müzakerelerin başlaması için zemin olup olmadığı adadaki BM temsilcileri ve muhtelif üst düzey ziyaretçiler tarafından araştırılacaktır. Rum tarafının Tatar’dan yeni bir “Denktaş” çıkartmak, uzlaşmayan tarafın Türkler ve Türkiye olduğunu göstermek istemeyeceğinin hiçbir garantisi yok.
Tatar da benim gibi çözümün artık birleşmeyle, federasyonla olmayacağını düşünse dahi bunu kendisi değil başkası söylemeli. O, bana öyle geliyor ki, müzakerelerde gelinen noktadan başlayarak ileriye götürmek için çaba harcamalı. Rum tarafının ve AB’nin Fransa gibi kategorik Türkiye ve KKTC karşıtı ülkelerinin işini kolaylaştırmamalı. Tek yapılması gereken BM’den takvim istemek, iyi niyetle müzakere edilmesine rağmen uzlaşılmadığı halde ne olacağının tespitini talep etmek. Bu da Kıbrıs Türklerinin en doğal hakkı.
Nihayetinde 1968’den bu yana müzakere edilen bir sorundan, 1963’te tamamen çökmesine rağmen çöktüğü kabul edilemeyen bir devlet yapısından, zorunlu müdahaleyle bölünmüş bir ülkeden söz ediyoruz. Günümüze değin her türlü başkanla ve müzakereciyle her türlü yöntem denendi. BM Genel Sekreterleri arabulucular atadı. AB üyeliğinin cazibesi ve Jean Monnet mitolojisi bile çözüm için yardımcı olmadı. Rum tarafı tarihin en kapsamlı ve masraflı planlarından birini 2004’de yapılan referandumda reddetti, statükoyu tercih etti.
Ve hala bu tercihi devam ediyor. Tam uzlaşıldı derken Rum tarafı Crans-Montana’da olduğu gibi bir bahane bulup masadan kaçıyor. AB üyeliğinden kaynaklanan asimetrik gücünü birleşeceğini, aynı vatanı paylaşacağını söylediği Türklere karşı kullanıyor. Ancak sorun türevleriyle birlikte biz ve Kıbrıslı Türkler kadar kendilerini de yoruyor. Ayrıca unutmayalım ki, donmuş çatışmalar aslında pek de donmuyor, hiç beklenmedik bir anda beklenmedik şeylere yol açabiliyor. Hatta yönetilmek için çıkartılan krizler kontrolden çıkıp savaşa dönüşebiliyor.
***
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de askeri gücünü devreye sokması, Irak, Suriye, Libya, Katar, son olarak da Dağlık Karabağ’da ciddiye alınması gerektiğini ispatlaması ve tabii ki KKTC’de yeni bir liderin işbaşına gelmesi müzakerelerin sadece başlamasına değil aslında bir şekilde sonuçlanmasına da gerekçe oluşturuyor. Kısacası Kıbrıs çözüm bekliyor. Çözüm olmazsa Rumlar rahat edemeyecekleri gibi, başta Maraş olmak üzere toprak ve mülkiyet “tavizlerinden” de yararlanmayacaklar. 1963’den bu yana attıkları her adım ters tepti, bundan sonra tepmemesi için de hiçbir neden yok.
Çözümün ille de birleşmeyle olması gerekmiyor. Bir zamanlar Anastasiadis’in de diline dolanan gevşek federasyon gibi bir konfederasyon ya da iki devletin önce barış içinde bir arada yaşayacağı, sonra da AB içinde ya da başka bir şekilde fonksiyonel entegrasyona gideceği model üstünde de konuşulabilir. Girne göçmeni bir ailenin çocuğu olan Michalis Stavrou Michael’in daha 2009 yılında Palgrave’den çıkan “Kıbrıs Sorununu Çözmek: Müzakere Tarihi” kitabında vurguladığı gibi ortada yapısal bir sorun var, çözümü yeni parametrelerin düşünülmesini gerektiriyor…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.06.2025
11.05.2025
12.02.2025
29.01.2025
8.01.2025
25.12.2024
15.12.2024
27.11.2024
6.11.2024
20.10.2024