Murat BELGE
Bir süreden beri “Batı dışında bir ‘sivil toplum’ modeli” olup olmadığı tartışılır. Bu tartışmayı da bir yanından “Modernleşme batılılaşma mıdır?” tartılmasına bağlamak mümkün belki “mümkün”den öte, gerekli de. Çünkü “modernleşme” dediğimiz şeyin, “sivil toplum”la dolaylı ve dolaysız ilişkileri var.
Ben de yıllardır bu tartışmalar üstüne düşündükten sonra, gerek “modernleşme”nin, gerekse “sivil toplum”un Batı dışında modelleri olabileceğini ve zaten olduğunu düşünmeye başladım.
Şöyle bir nokta var: Batı’nın tarihi, sözünü ettiğimiz bu olguların her yerden önce orada filizlenmesine birçok imkân hazırlayan bir tarih olmuştur. Bu nedenle zaten öncülük Batı’nın elindedir. Ve bu gelişmelerle Batı arasında sanki bir “özdeşlik” ilişkisi kurulmuştur. Ve gene bu nedenle, bunların “Batı-dışı” örnekleri eksik ya da bozuk görünmekte, bu da hem “sivil toplum”, hem de “modernleşme”nin yalnız Batı’ya özgü fenomenler olduğu inancını güçlendirmektedir.
Oysa Batı kendisi de, aslında, “modernleşmiştir”. Sanayi Devrimi öncesi ve sonra Batı iki ayrı dünyadır. Birinden öbürüne geçiş de, evrimsel süreçlere özgü kaçınılmazlığı olan bir şey değildir. Zaten olurken de, değişimi yaşayan kuşaklara, hayatın doğallığını bozan, yabancı ve dışsal bir dinamik, bir müdahale olarak görünmüştür.
“Savaş” kavramının önem hiyerarşisinde en tepede oturduğu bir dünyada, örneğin Osmanlı’nın Batı’yla karşı karşıya geldiği öncelikli alanın “harp meydanı” olduğu koşullarda, Batı’nın “modernliği”nin insanlara “top tüfek üstünlüğü” olarak görünmesinin anlaşılır nedenleri vardı. Bugün dahi böyle gören, böyle düşünenler çoğunlukta. Bu “top tüfek üstünlüğü” nereden geliyor, diye düşünce de, başta sanayileşme, gene böyle maddi etkenler, Batı’nın hegemonyasını destekleyen etkenler olarak görülüyordu. Bu maddi etkenleri bir gerçeklik haline getiren “teknoloji”nin bilimlerdeki (belki Kopernik’ten başlayarak gelen doğa bilimleri) açılımın sonucu olduğu, bilimlerdeki bu açılım ve bu gelişmenin, Batı Avrupa’nın desantralize yapısında düşüncenin özgürleşmesi sürecinin sonucu olduğu, gelişen sivil toplumun bu tür bir, özgürleşmeye zemin sağladığı, aynı kolaylıkla görülmüyordu. Tam tersine, Batı’nın bu gelişmesine ve kazandığı üstünlüğe gıpta ederek aynı yere varmaya çalışan ülkeler, örneğin Osmanlı-Türkiye toplumu, bunu başarmak için “merkezî disiplin”i temel alan, toplumsal örgütlenmeyi bir “tümen örgütlenmesi” çerçevesinde gören “toplum mühendisliği” projelerine doğru yönlendiler.
Böyle bir “modernleşme”nin sonuçları da ortada.
Dolayısıyla ve özet olarak, “modernleşme”nin temel dinamiği, olmazsa olmaz koşulu, bence, insan düşüncesinin önündeki kısıtlamaların kaldırılmasıdır. “Buna böylece inanmakla yükümlüsün” diye önümüze sürülen bir ideoloji, her “kutsallık” iddiası, kısıtlamadır. Kısıtlamalara, karşı verilecek mücadele de, kısaca, “demokrasi mücadelesi”dir.
Ama, “modernleşme”nin, sözgelişi, nükleer silâh sahibi olmak demek olduğu düşünenlerin sayısı dünyada hâlâ bir hayli yüksek. Genel olarak, toplumların kaderini belirleyecek kararların verildiği kademeleri tutanlar da, böyle düşünmeye yatkın olanlar. Onlara göre özgür düşünce, ne yapıp edip erişilmesi gereken hedef değil, kendi hedef belirledikleri şeyi yapmalarını güçleştiren bir ayakbağı. Böyle olunca da, modern silâhlarla donanmış ilkel bir toplum olmanın ötesine geçilemiyor.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- “Ölmek”
9.06.2025 - Zamanı Kendine Uydurmaya Çalışmak
23.05.2025 - Siyaset savaş değildir
21.05.2025 - Vatanperver katil
12.05.2025 - Barış isteyen de var, istemeyen de
5.05.2025 - Gerçeklik Saygısı
22.04.2025 - İmamoğlu ile açılan kapı
31.03.2025 - Küsme zamanı değil
17.03.2025 - AKP’nin “politika yapma” üslubu
10.03.2025 - Reel-Sosyalizm ve Kürt Sorunu!
7.03.2025
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
Ro$ev sîtav
QANATÊ KURDO* VE NAZIM HIKMET. Günlerden birgün Qanaté Kurdo ve Nazim Hikmet Moskovada bir masada bulu$urlar. Qanatê Kurdo, Nazima derki; sen uluslararasi taninan bir $airsin.. Sen Vietnam, yunanistan, Ermeni..vs için $iir yaziyorsun da, niye Kürtler içinde yazmiyorsun.. Nazim hikmet kizginligini yenemeden, masayi yumruklayarak derki; biz yunanlarin, Ermenilerin, Rumlarin, Kürtlerin hakkini verelim.. peki Türkiye ye ne kalir.! (Tosinê Re$îd. Dunya tv). Aha derdimiz böyledir i$te.. Bugün bile, hala birçok kesim N. Hikmeti Kürdistan davasina kar$i savunmaktadir.. Ayni $ekilde bugün de, ülkemizde uluslararasi alnda da taninan kurumlar ve ki$iler de Müslümanligi, Kizilba$lara kar$i böyle savunmaktadirlar.. *QANATÊ KURDO Kürdologdur, Sovyetlee birligin de ya$ami$tir.