Pelin CENGİZ
Akşehir Gölü…
Eber Gölü…
Kuyucuk Gölü…
Meke Gölü…
Dipsiz Göl…
Bunlar Türkiye’nin son 50 yılda kaybettiği göllerden sadece birkaçının ismi.
Türkiye’de son 50 yılda 36 göl kurudu.
İklim krizi, toprak, hava, su kirliliği, insan kaynaklı yoğun ve yanlış kullanım sebebiyle su kaynakları her geçen gün yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor.
Özellikle Türkiye’nin güney ve orta kesimlerinde yer alan Burdur, Isparta, Antalya, Afyon ve Konya’nın güneyindeki Göller Bölgesi kuruma riskinin en yüksek olduğu bölgeler arasında yer alıyor.
Burdur’da 1960’larda 14 olan doğal göl sayısı şimdi sadece beş.
Yarım asır içinde 36 göl yok edildi.
Geri kalan az sayıda göl ise kuruma riski altında.
Göllerin yanı sıra sulak alanlar da hızla kayboluyor.
Dünyadaki tüm bitki ve hayvan türlerinin yüzde 40’ı deltalar, lagünler, bataklıklar, göller ve sazlıklar gibi sulak alanlarda yaşıyor ya da üremek için bu alanları kullanıyor.
Yeryüzünün en zengin ve üretken ekosistemleri olan sulak alanlar, kendine özgü doğal yapılarıyla sudaki kirliliği azaltıyor, karbon tutuyor, suyun akışını düzenleyerek insanları taşkın, sel, fırtına gibi doğal afetlerden koruyor, aynı zamanda insanlara geçim ve beslenme kaynağı olarak dünya genelinde milyarlarca dolara eşdeğer ekosistem hizmeti sunuyor.
Tüm bunlar bilinmesine ve Türkiye’deki göllerle sulak alanların tehdit altında olduğuna dikkat çekilmesine rağmen salgın günlerinde ne devlet ne de sermaye talan planlarını devreye sokmaktan geri durmuyor.
Geçtiğimiz aylarda Gümüşhane’deki Dipsiz Göl’ün başına gelenleri günlerce konuştuk, sonra ne oldu, elde var büyük bir hiç…
Hatırlarsanız, Gümüşhane Valiliği’nin izniyle, define saplantılı “adı açıklanmayan” bir kişinin başvurusu üzerine suyu boşaltılan 12 bin yıllık Dipsiz Göl göz göre göre yok edilmişti.
Dipsiz Göl, Dipsiz Göl olalı 12 bin yılda ne depremler, ne doğa olayları, ne savaşlar gördü ama böyle talancı, böyle doğa düşmanı görmedi.
Malum, iktidarın gözü epeydir Burdur’daki Salda Gölü’nde.
Bu kez de millet bahçesi saplantısıyla Salda Gölü’nün beyaz kumulları, iş makineleri ve kamyonlarla girilip kazılarak tahrip edildi. Kazının ardından alanda 1 metrelik kot farkı oluştu.
Tüm Türkiye’nin gözlerinin önünde gerçekleşen bu vandallığa tepki yağdı. Geriye hafızalara yer eden iş makinelerinin kazdığı derin çukur ve lastik izleri kaldı.
Şimdi Türkiye’nin başka bir gölü daha tehlike altına girmek üzere…
2005 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla "Gala Gölü Milli Parkı" Türkiye’nin 36’ncı milli parkı olarak ilan edildi.
Trakya’nın kuş cenneti olarak bilinen Edirne’nin Enez ilçesi sınırları içinde yer alan Gala Gölü Milli Parkı, 3 bin 90 hektarı sulak alan ve 3 bin hektarı da ormanlık alan olmak üzere 6 bin 90 hektarlık bir alandan oluşuyor.
Gala Gölü Milli Parkı’nda 46 türü yerli, 27 türü kış göçmeni ve 90 türü yaz göçmeni olmak üzere 163 kuş türü mevcut. Tespit edilmiş 16 balık türü var. Gölün çevresinde çeltik tarımı yapılıyor.
Geçen hafta Gala Gölü Milli Parkı ile ilgili önemli bir gelişme yaşandı. Gala Gölü’nün harita ve koordinat plan değişiklikleri onaylandı.
Resmi Gazete’nin 11 Nisan 2020 tarihinde yayımlanan 31096 sayısında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kararıyla Gala Gölü Milli Parkı’nın sınırlarında değişikliğe gidildiği açıklandı.
2932 sayılı kararda şunlara yer verildi:
“Edirne ili sınırları içerisinde bulunan Gala Gölü Milli Parkı sınırlarının ekli harita ve koordinat listesinde gösterildiği şekilde değiştirilmesine, 2873 sayılı Mili Parklar Kanununun 3’üncü maddesi gereğince karar verilmiştir.”
Harita ve koordinat plan değişikliğinin ne amaçla yapıldığı merak konusu.
Bu değişikliğin arkasındaki niyet, bu bölgenin “ekoturizme açılması ve daha iyi tanıtılması” gibi geniş bir tanımla ifade bulmuş. Doğal bir alanı kullanıma açmak için belli ki, “ekoturizm” sihirli kelimesine başvurulmuş.
Ekoturizm denince bütün kapılar bir anda açılır, herkesin onayın alır sanıyorlar.
Oysa ekoturizmin doğal alanlara ve çevreye en az geleneksel turizm kadar zarar verdiği bilinen bir gerçek.
Diğer yandan, koronavirüs salgınının oluşmasında doğaya verilen zararların etkisi ortadayken, böylesi günlerde bile devletin bu tür kararlar alabiliyor olması akılla izah edilebilir gibi değil.
Plan değişikliğinin amacı, “Gala Gölü Milli Parkı’nın sahip olduğu kaynak değerlerinin uzun dönemde korunması, bilimsel araştırmalara dayalı olarak koruma ve kullanma dengesi içinde sürdürülebilirliğinin sağlanması, alan üzerindeki baskı ve tehditlerin giderilmesi, doğa dostu uygulamalar ile yöresel ve bölgesel ekonominin geliştirilerek eğitim tanıtım ve yönetim faaliyetlerinin desteklenmesidir” şeklinde ifade ediliyor.
Bölgenin “kontrollü” kullanıma açılacağı belirtiliyor.
Siz son yıllarda koruma/kullanma dengesinin korumadan yana kullanıldığı en az bir tek örnek gösterebilir misiniz?
Niyet her ne olursa olsun, Türkiye’de yok edilmiş onlarca göl ve sulak alan varken, üstelik bir salgın hastalıkla mücadele ediyorken, ekonomik, toplumsal ve sosyal pek çok sorunu çözmemiz gerekirken, bu değişikliklerin sırası mıydı?
Harita ve koordinat değişikliğiyle milli park sınırları içine seyir terası, otoparklar, idari binalar, kafeterya gibi yeme içme alanları, tuvaletler, sosyal alanlar, yöresel ürünlerin satılacağı pazar yerleri kurulması planlanıyor.
Tüm bunların gerçekleşmesi halinde araç ve insan trafiğinin milli park içinde nasıl bir yoğunluk yaratacağını tahmin etmek zor değil.
Aslında bir bakıma buraya henüz adı konmamış bir millet bahçesi yapılacağını da söylemek mümkün.
Üstelik, yerel yönetimlerin bu gelişmelerden haberi yok.
Sonuç olarak, salgın mücadelesinin verildiği günlerde bu kararı alabilenlerin referansları arasında Dipsiz Göl’ün boşaltanlara, Salda Gölü’nün eşsiz kumunu kazıyanlara göz yummak bulunuyor.
Önümüzdeki günlerde Gala Gölü’nü daha fazla konuşmaya başlayabiliriz, hazırlıklı olmakta fayda var.
Yazarlar
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları














































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.03.2025
29.12.2024
14.10.2024
27.09.2024
23.08.2024
26.07.2024
21.05.2024
13.02.2023
10.02.2023
15.11.2022