Vahap COŞKUN
Uzunca bir ara oldu. Son yazının üzerinden epey bir vakit geçti, köprülerin altından çok sular aktı. Ancak çıkılan yoldan geri dönmek de olmaz. Onun için Orbay’ın anıları üzerinden bahsini ettiğimiz resmî ideoloji derslerini tamamlamak lazım. Ama önce biraz hatırlatma ve toparlama yapmalı.
Orbay’ın yaşadıklarından hareketle başlıca üç ders çıkarabileceğimizi söylemiştim. Birincisi, geçmişte çok nazik makamları işgal etmeniz ve kudretli olmanızın size resmî ideoloji karşısında daimî ve mutlak bir koruma sağlamayacağıdır. Bağlılığınız sorgulanmaya başlandıktan sonra kısa bir süre içinde zirveden en dibe itilebilirsiniz.
İkincisi, resmî ideolojinin gücünü tahkim etmek için yerel veya kısmî bir sorunu genel bir fırsat olarak kullanma becerisidir. CHP iktidarının Şeyh Sait İsyanı’nı gerekçe gösterip bu hadiseyle uzaktan yakından bir alâkası bulunmayan TCF’yi kapatması ve kendine muhalif gördüğü tüm mahfillerin üzerinden geçmesi, bunun mümtaz bir misalidir.
Liderin dokunulmazlığı
Gelelim üçüncü ve son derse; bu da liderin dokunulmazlığıdır. İktidar birçok hatâ yapabilir, hayatî yanlışlara düşebilir, kasten kötülükler edebilir -- ama lider asla bunlardan sorumlu tutulamaz. Hatâyı yapan, yanlışa düşen ve kötülüğü eden hep başkalarıdır. Liderin olan bitenlerden ya haberi yoktur, ya geç bilgi edinmiştir, ya da menfiliği önlemeye gücü yetmemiştir. Eğer doğru yoldan bir sapma varsa, bunun müsebbibi lider değil, onun çevresinde yuvalanmış şer odaklarıdır.
Orbay da bunu yapar; başına gelenlerden öncelikle İsmet İnönü ve Recep Peker olmak üzere “Atatürk’ün etrafını” sorumlu tutar, liderin kendisini ise -- tabiri caizse -- temize çeker. Anlatalım: Orbay’ın çilesi TCF’nin kapatılmasıyla nihayete ermez; kapıda kendisini bekleyen çok daha ağır bir imtihan vardır: İzmir Suikastı (*). Orbay, Mustafa Kemal’e suikasta teşebbüs etmekle itham edilir. Hayatta kendisini en fazla üzen ve rencide eden olay budur.
“Suikast denen sapıklık”
Zira bunu yaşamı boyunca “en nefret ettiği şeyle suçlanmak” olarak niteler. Ona göre suikast, bir sapıklıktır.
“Bütün ömrüm boyunca, namertçe ve sefilce bir hareket saydığım suikast denen sapıklığın herhangi bir tezahürüne nerede ve ne zaman şahit oldu isem, daima nefretle red ve men eylediğimi beni yakından tanıyanların hepsi pekâlâ bildikleri gibi, bilhassa beni bu hususta ithama kalkanların, herkesten iyi bilmemelerine imkân yoktur. O kadar ki içlerinde teşebbüs ettikleri suikastlar, tarafımdan muhalefetle men edilmiş olanları bile vardı.” (Cilt 2, s. 196)
Suikasta teşvik suçlamasına maruz kaldığında Orbay yurt dışındadır. Anayasaya aykırı bir şekilde yasama dokunulmazlığından mahrum kılınır ve hakkında tevkif müzekkeresi çıkarılır. Kendisine Londra Büyükelçiliği görevlilerince tebliğ edilen bu müzekkere üzerine Orbay, Meclis Başkanlığına bir mektup yazar.
Mektubunda, bir süreden beridir ülkede vicdan ve fikir hürriyetinin boğulduğunu, kanunsuz bir topluma doğru gidildiğini ve daha önce vatandaşlara yönelen saldırıların artık Meclise yöneldiğini anlatır. Siyasî hasımlarından ve şahsî düşmanlarından oluşan İstiklâl Mahkemesi’nin tutuklanma kararını bir tuzak olarak yorumlar ve uymayacağını söyler.
“Çünkü: Masuniyetine kasem ettiğim Teşkilat-ı Esasiye Kanununun ihlâline bilerek muvafakat suretiyle yardım etmeyi, vatan ve milletime karşı hıyanet telakki ederim.” (Cilt 2, s. 199)
Meclis Başkanı Kâzım Bey, Orbay’ın mektubuna kısa bir yanıt verir. Türkiye’de “hürriyet-i kelâmın mukaddes ve müemmen” (ifade özgürlüğünün kutsal ve teminat altına alınmış) olduğunu belirtir. Orbay’dan İstiklâl Mahkemelerinin adaletine güvenmesini ister. Ona, mahkemenin huzuruna çıkmaktan kaçınmamasını tavsiye eder. Ve yargılama bittiğinde masumiyetinin ortaya çıkmasını temenni ettiğini bildirir.
“Bağiler Heyeti”
Kâzım Bey’in cevabî mektubundan hayrete düşen Orbay, bu kez çok daha sert bir mektup gönderir. Anayasanın alenen çiğnendiğini “Türkçe bilen herkesin anladığını” söyler. İstiklâl Mahkemesini “bu ismi gayri meşru bir şekilde kullanan kanun dışı bir bağiler heyeti”olarak tanımlar. Kendi hayatını da tehlikede gördüğü için korkudan onları gerçek bir mahkeme gibi sunan Meclis Başkanının tavsiyesiyle bağlı olmadığını belirtir:
“Fakat sizin tavsiye buyurduğunuz gibi, hunhar ve gasıp bağilerden mürekkep ve her birinin gözünü hırs ve ihtiraslarının kanı bürümüş gayri meşru bir heyet ile bunların müzahirlerine karşı böyle bir mecburiyetten hamdolsun müstağniyim.” (Cilt 2, s. 207)
Orbay mektubunda hakkındaki iddialara da ayrıntılı cevaplar verir, her birini tek tek çürütür. Gayesi kendisini savunmak değildir. Çünkü ne kendisini savunmasını gerektirecek bir hatâ yapmıştır, ne de “eşkıya yatağı” olarak nitelediği bir heyetin kararlarına değer vermektedir. Başına gelenleri tafsilatlı olarak açıklamasındaki maksat, hâkim cübbesi giymiş bu eşkıyanın ve onlara yardım eden hükümet üyelerinin yaptıkları anayasa darbesi hakkında “milletin mukadderatının yegâne hâkimi olan Büyük Millet Meclisi âzâlarını”bilgilendirmektir.
Düzmece dâvânın sonu
Tamamen düzmece olan bu dava Orbay’ın uzun bir müddet sürgünde yaşamasına neden olur. Bu arada bir genel af çıkar; dostları Orbay’dan bunu vesile kılıp dönmesini ister; ancak Orbay affın “haysiyetine sürülen bu çamuru tamamen ref ve izale etmediğini” belirterek dönmeyi reddeder. Ne var ki aile büyüğünün vefat etmesi ve kardeşlerinin artık ailenin başına onun geçmesi yönündeki ısrarlarına daha fazla direnemez ve İstanbul’a döner.
Dönem değişmiştir. Önce Kastamonu mebusluğuna seçilir; sonrasında Londra büyükelçiliğine atanır. Ancak dış politikadaki anlaşmazlık ve Hariciye’de işlerin yürüme biçiminden duyduğu rahatsızlık yüzünden büyükelçilikten de istifa eder ve siyasi hayatını noktalar.
Bütün bunlar olup bittikten sonra da Orbay, Mustafa Kemal’e suikastle suçlanmasına, suçlanabilmesine hâlâ hayret eder. Mustafa Kemal’e olan sevgisini şöyle anlatır:
“Kâzım Karabekir, Ali Fuat, Refet… İçimizde memleketi kurtarmağa ve milleti selamet yoluna ulaştırmağa en kabiliyetli ve liyakatli olduğuna kat’i şekilde inanarak, kendisini baş bilip bütün kalbimiz ve varlığımızla bağlandığımız Mustafa Kemal’e olan bu en samimi duygularımızın kaynağı vatan ve millet sevgisi idi ki, bizim hâlâ bu sevgi ile meşbu olan yüreklerimizde her şeye rağmen ne olursa olsun, şahsi menfaatler, ihtiraslar, ikbal düşkünlükleri gibi daima yabancısı olduğumuz, memleket hesabına zararlı bulduğumuz eğilimler yer almıyordu. Gerçek işte bu idi.” (Cilt 2, s. 247-248)
Mustafa Kemal’in de bu gerçeği bilmesi gerektiğini söyler Orbay. “Mustafa Kemal’in emniyeti bahis mevzuu olunca vatan ve milletin selamet ve emniyeti derecesinde kıymet vererek, icabında kendi hayatımı siper etmekte tereddüt etmediğimi kendisinin herkesten iyi bilmesi icap ederdi.”
Öyleyse Mustafa Kemal’e suikast teşebbüsünde bulunmak gibi akıl almaz bir suçlamaya nasıl muhatap olmuştu? Mustafa Kemal neden bu saçmalığın önüne geçmemişti? Orbay, burada da faturayı Mustafa Kemal değil onun yanındakilere keser:
“Ben kendisinin memleketi kurtarmak için en yüksek kudreti haiz bulunduğunu bilerek, öteki açık sözlü ve açık yüzlü, samimi arkadaşlarımız gibi kendisiyle tam bir anlaşma halinde fikir ve gaye ortaklığı ettim. Ne kadar yazık ki, sulhun akdinden sonra, etraflarında peyda olan, kendilerine inanarak, samimiyetle değil fakat mideleriyle bağlı menfaat düşkünü kimselerin yavaş yavaş tesirleri altında kaldıklarını üzülerek görmeğe başladık.”(Cilt 2, s. 224-225)
Ezcümle Orbay, başına bunların geldiği vakitte iktidarının zirvesinde bulunmasına rağmen yaşadıklarından Mustafa Kemal’e hiçbir pay çıkarmaz. Ona göre tüm bunların müsebbibi, paşa değil onun etrafına çöreklenmiş olan kötü niyetlilerdir.
Dünden bugüne çok şey değişmemiş gibi…
* 1926’da TCF mensuplarının isimleri, Mustafa Kemal’e bir suikast girişimine karıştırılır. Reisliğini Ali Çetinkaya’nın yaptığı İzmir İstiklal Mahkemesi; suikast teşebbüsünün düzenleyicileri olduğu iddiasıyla eski İstanbul mebusu İsmail Canbolat, İzmit mebusu Ahmet Şükrü ve eski Lazistan mebusu Ziya Hurşid hakkında idam kararı verdi. Adnan Adıvar, Rauf Orbay ve Rüştü Paşa hapis cezasına çarptırıldılar. Kazım Karabekir, Ali Fuat ve Refet Paşalar ise delil yetersizliğinden ötürü beraat ettiler.
Yazarlar
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025
28.03.2025
19.03.2025
16.03.2025