Kemal CAN
Erdoğan, “Atı alan Üsküdar’ı geçti” lafını 2017 referandumundan hemen sonraki tartışmalar sırasında söylemişti. YSK o zaman da kritik bir rol oynadı, milyonlar seviyesinde mühürsüz oy geçerli sayıldı, ciddi itirazlar dikkate alınmadı. Yine Erdoğan’ın söylediği oldu ve anayasa değişikliği onaylanmış kabul edildi. İktidar, fiili duruma acil bir anayasal çerçeve ve kalıcı bir ezici destek yaratma peşindeydi. 2015 yılında blok tercihini açıklayan Bahçeli’nin sağladığı “mutlak ve daimi çoğunluk” garantisiyle, azınlıkta kalacak herkesi sonsuza kadar itaate mecbur bırakacaklarına inanıyorlardı. Kafa kafaya biten referandumdan sonra, seçmenin anayasa değişikliğini onayladığı, artık başka türlü yönetileceğimizi kabul ettiğimiz söylendi. Zaten uygulamada olan kişiselleşmiş, merkezileşmiş anti-demokratik sistem ve anti-politik zemin tescil edilmiş ilan edildi.
Fakat “evet için artı bir oy bile yeter” ve “atı alan Üsküdar’ı geçti” denmesine neden olan, ihtiyacın ikinci kısmında, yani ezici toplumsal destek arayışında işlerin hesaplandığı gibi gitmemesiydi. Muhalefetin gayreti sandıkta sonucu kopartmaya yetmedi belki ama iktidar partilerinin oylarını alt alta toplamanın da bir siyasi karşılığı olmadığı anlaşıldı. 2013 yılındaki Gezi protestoları sırasında, “yüzde 50’yi evde zor tutuyorum” diyen Erdoğan, sadece kendi partisinin iki yıl önce aldığı oyu kastediyordu. 2017 referandumundan sonra atı alıp Üsküdar’ı geçmesini sağlayan yüzde 50 + 1 oy ise ittifak, Allah’ın lütfu darbe girişimi, olağanüstü hal, YSK ve daha pek çok zorlama ile güçlükle sağlanabilmişti (hatta sağlanamamıştı).
2017 Referandumunun sayısal sonuçlarını hatırlamak, yenilenecek İstanbul seçimiyle ilgili öngörüler açısından önemli. Koç Üniversitesi’nden Nezih Onur Kuru, 2017 referandumunun önceki sandık sonuçları arasında en doğru karşılaştırma zemini olduğunu söylüyor ve blok potansiyellerinin bu verilerle daha açıklayıcı olduğunu iddia ediyor. Evet-hayır oyları üzerinden Binali Yıldırım ve Ekrem İmamoğlu’nun sınırlarının daha doğru çizilebileceğini ileri sürüyor. 2017’de katılımın yüzde 88.7 olduğu İstanbul’da, evet oyları 4 milyon 480 bin, hayır oyları da 4 milyon 730 bin civarındaydı. 31 Mart seçimlerinde yüzde 84 civarındaki katılımla iktidar da muhalefet de, 4 milyon 160 bin ile bu oyların epey altında kalmış durumda. Soru, bu potansiyel seviyeleri bulup bulamayacakları.
Oy verme nedenleri ve seçmen motivasyonu açısından 31 Mart ile önemli benzerlikleri olan referandumdaki evet ve hayır oylarını baz alarak yapılacak bir projeksiyon, gerçekten 23 Haziran olası seçim sonucu hakkında daha sağlıklı fikir verebilir. Mesela, yine Kuru’nun yaptığı karşılaştırmaya göre, İmamoğlu’nun yoksul semtlerde hayır potansiyeline daha fazla yaklaştığı görülüyor. Yine önemli bir tespit: 31 Mart’ta seçime katılmayanların büyük çoğunluğunun iktidar seçmeni olduğu görüşünün de doğru olmadığı. Bu konuda ayrıntı için Medyascope.tv’deki programı öneririm.
31 Mart sonuçlarının iktidar tabanındaki tercihler açısından 2017 referandumuna daha çok benziyor olmasının en önemli sebebi, ikisinde de “kim” sorusuna değil “nasıl” sorusuna cevabın önde olması. Burada bir parantez açarak bir yanlış anlaşılmayı peşinen engellemem gerekir: İmamoğlu’nun kişisel performansıyla seçmende yarattığı etki de, “kim” sorusundan çok “nasıl” sorusuyla ilgili. İmamoğlu’nun duruşu, kim olduğundan -veya ait olduğu çevreden- çok nasıl bir politik aktör istendiğine referans veriyor. Onu sevenler veya alerjik bulmayanlar, aynı zamanda nasıl bir kişilik ve duruş beklediklerini söylüyorlar. 2017 referandumunda da seçmenin -özellikle de iktidar tabanının- bir kısmı kimlik ve siyasi aidiyetinden nispeten bağımsızlaşarak tercih yaptı. Oysa 2011’den itibaren seçimlerin çoğu, Bekir Ağırdır’ın söylediği gibi kimlik sayımı şeklindeydi.
Referandum, bir kimlik seçimini zorlamadığı için bir grup iktidar seçmeni hangi blokta yer alması gerektiğini değil de, aklına yatmayana, iyi görünmeyene, hoşuna gitmeyene göre karar verdi. Kimin yönetmesini istediğine değil, nasıl yönetilmek istemediğine göre pozisyon aldı. İstanbul özelinde düşünürsek, referandumda evet oyu 4 milyon 480 bin civarında ve hayır oylarının yaklaşık 250 bin gerisindeydi. İktidarı muhalefetin gerisine düşüren, anlattıklarına ikna olmayan tabanındaki küçük ama etkili tavır değişikliğiydi. Cumhur ittifakı bir yıl sonraki 24 Haziran seçimlerinde ise oylarını 200 bin (yaklaşık yüzde 2) artırarak 4 milyon 640 bine çıkarttı. Çünkü Erdoğan ve İnce’nin yürüttüğü kampanya, seçmeni yeniden “kim” sorusuna cevap vermeye zorlamıştı. İktidar seçmeni, ekonomik kriz riskine, iyileşmemiş ve iyileşme umudu artmammış tabloya rağmen kimlik alanına, blok tavrına geri döndü.
31 Mart seçimini referandumla ya da 24 Haziran ile karşılaştırmak hangi dinamikleri ölçmek istediğinize göre farklı sonuçlar verebilir. Eğer kimlik blokları arasındaki kaymalara ve katılığa bakılırsa, çok haklı olarak ciddi -neticeyi değiştirecek- bir oy hareketi olmadığı sonucu çıkartılabilir. Ancak, oy verme davranışları ve seçmenlerin karar süreçlerindeki değişimi anlamak istiyorsanız, bloklar arasındaki oy hareketlerinden daha fazlasını görmeye çalışmak gerekir. Bu yüzden, kimlik sayımından kaçma imkanı veren, başka parametrelerin devreye girebildiği, pasif tutumla ders verme refleksleri gösterilen referandum gibi, yerel seçim gibi teraziler başka ağırlıkları tartabilir.
Referandumda önemli bir direnç potansiyeli ile karşılaşmış olmasına rağmen, 24 Haziran’da aldığı “güven verici” sonuçla konsolidasyon kabiliyetine ve yöntemine inancı tazelenen iktidar, 31 Mart kampanyasında kendi seçmenine ve muhalefete bir homojenlik atfederek girdi. Yıllardır iktidar ve muhalefetin birbirleri için yaptığı toptancılığı sürdürmeyi tercih etti veya mecbur kaldı. Kendi seçmeninde hangi kimlik evrenine ait olduğundan başka soruların oluşmaya başladığını görmedi, görmezden gelebileceğini düşündü. Hakkı Özdal’ın gazeteduvar’daki “İmam hatip bahçesinde Manuş Baba” yazısı iktidar seçmenini oluşturan yüzde 50’nin blok içinde önemli bir çatışma ve değişim yaşadığını gösteriyor.
İktidar bloku yüzdeler üzerinden sapasağlam yerinde duruyor gibi görünürken, kimyası hızla bozuluyor. Söylenen her söze, atılan her adıma, arkadan gelen tefsir ve tevil ile takviye yapmak artık yetmiyor. Zaten bunu yapabilecek donanımda bir ekip de kalmadı. Ekonomik kriz, sadece maddi şartlar veya “mide” üzerindeki etkisiyle değil, ilişki ve ilişkilenme biçimi açısından da sıkıntı üretiyor. “Yüzde 51 alan her istediğini yapar” düşüncesi, “yüzde 51’i veren her yaptığımızı onaylar” diye tamamlamaya kalkılınca çözülme hızlanıyor. Bu anlamda 31 Mart, referandumda itiraz ettiklerini yapmakta ısrarlı olanlara bir cevap. Ve kıyas yine böyle kurulursa iktidarın şansı daha düşük.
Yazarlar
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERBolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTürk-Rus-Çin ittifakı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayÇin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin içerideki ve dışarıdaki dinamikleri 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANGerilimle yönetmek ya da gerilimi yönetmek 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKKıyamet saatini durdurmak 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.08.2025
17.08.2025
17.08.2025
21.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
27.05.2025
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025