Kemal CAN
Bu ülkede uzunca bir süredir ölçüsüzlüğün, fütursuzluğun çok özel, hayli gelişmiş örneklerine şahit olundu. Artık öyle bir noktaya gelindi ki, “bundan daha fazla ne olabilir?” sorusu bile gayet makul bulunmaya başlandı. Fakat gerilim üretmek ve her türden pervasızlık için ayakların ereceği bir dip noktasına hâlâ inilmemiş olduğu anlaşılıyor. Belki de öyle bir dip zaten kalmamıştır. Her şeyin daha beteri bulunuyor, söyleniyor ve uygulanıyor. Hep daha fazlasının tahayyülü zorlanıyor.
Önce bu ülkede yaşayan insanların bir kısmının millet, diğer kısmının ise itaate mecbur kalabalık muamelesi görmesi normalleştirildi. Sonra “itaat zaafı” gösterenlerin ödeyeceği fatura, seçilen örnekler üzerinden açık seçik ortaya kondu. Bu kabullendirme sürecinde müracaat edilen araçlarda kitabına uygunluk aranmayacağı anlaşıldı. Zorlama “ikna edicilik” ve normalleştirme için, ölçüsüzlüğün sınırları olağanüstü genişlik kazanmaya başladı.
Varılan noktaya bir bakalım. Ülkenin Cumhurbaşkanı, hukuk reformundan bahsederken “yargı bağımsız” dedikten hemen sonra, başlıyor “şu terörist, bu terörist” diye saymaya. İktidarın diğer ortağı, muhalefet liderleri hakkında tahkikat komisyonu kuruyor, parti kapatma “fezlekesi” yayınlıyor. Mafya eliyle yapılan tehditleri arkalamakta bir sakınca görmüyor. Aynı partinin bir başka yöneticisi, bir grup siyasinin “itlafının” gerektiğinden bahsediyor.
Meclise hesap vermek için gelen atanmış memurlar, milletvekillerine her türlü hakaretin eşliğinde parmaklarını sallayıp ayar veriyor. Yoksulluğun yok sayılması, yolsuzluğun görülmemesi için en utandırıcı örnekler büyük bir rahatlıkla sergileniyor. Kuru ekmekten başkasını yiyemeyenlere “o zaman aç değiller” diyenler, bakan adı geçen bütün soruşturma haberlerine yasak getirenler sıradan vaka oluyor. Herkesin sahip olduğu hakların yerini, izne ve isme bağlı haklar alıyor.
Bütün bu gelişmelerin, yaratılan sistemle, otoriterliğin ulaştığı seviyeyle, bunu var eden koşullarla, kurum-kavramların etkisizleştirilmesiyle ve daha pek çok süreçle beslenen karmaşık bir işleyişi var. Böyle şeylerin mümkün olabilmesi, yapılabilmesi hatta giderek artan biçimde önümüze gelmesi hakkında iktisadi, siyasi, toplumsal hatta kültürel çok sayıda neden ileri sürmek, hepsi hakkında saatlerce tartışmak mümkün.
Fütursuzluk yapabilmenin çok kuvvetli bir psikolojik ayağı olduğunu da görmek gerek. Bütün bunları yapanların, yaptıklarında başlarına bir şey gelmeyeceğine veya kolay atlatılabileceğine ilişkin inançları fazlasıyla güçlü. Elbette yapılanların karşısında yer alanlar ve hatta mağdurlar tarafından, bir umutsuzluk kaynağı olarak bu inancın kabul görmesi de çok önemli. Şartlar veya imkanlardan çok daha fazlasını sağlayan psikolojik kaldıraç, pervasızlığın en güçlü kaynağı.
Son günlerde -yine kadınların gayretiyle- önemli bir gündem başlığı haline gelen taciz ve ifşa tartışmalarında tanık olduğumuz duruma benziyor hadise. Eğer birileri yaptıkları nedeniyle başlarına bir şey gelmeyeceğine, gelse bile bunun kolay atlatılabilir olduğuna inanıyorlarsa, onları durdurmak mümkün olmadığı gibi değişmeleri için bir neden de ortaya çıkmıyor. Bu yüzden, kötülüklerin sadece ifşası değil, ifşanın bir sonucu, yapılanların bir bedeli olacağının görülmesi, gösterilmesi çok daha önemli hale geliyor.
Caydırıcılık, yazılı veya sözlü kurallarda yanlışın iyi tarif edilmesinden, suçun iyi tanımlanmış olmasından çok, bunun sahici bir bedeli olduğunun anlaşılmasıyla ilgili. Kötülükle mücadele cesaretinin sürebilmesinin anahtarı da burada zaten. Kötü şeyler yapanların, yaptıklarının mesele edilmekten vazgeçilmeyeceğini ve ellerindeki bütün imkanlara (alışkanlıklara) rağmen bu eşiği “bedelsiz” geçemeyeceklerini, bedeli ölçtükleri tartıların değişebileceğini anlamaları, “bedeli” cezadan fazla ve derin yapan şey.
Ceza sistemi, -hukuk sembolü olarak terazinin seçilmesinden de anlaşılacağı üzere- kaçınılmaz olarak ölçülebilir ve hesaplanabilir sınırları işaret ediyor. Elbette uygulamadaki “cezasızlık”, “keyfilik” ve “hile” yoluyla bu terazinin “doğru” tartması –gerçekte gözleri bağlı bir kadının elinde olmadığı için- son derece sorunlu. Ancak kötülük, suç ve hatta yanlışlıklarla ilişkili olarak ödenecek “bedelin”, tartılabilir ve hesaplanabilir cezadan fazla –hatta cezasızlık barajına rağmen- sonuç yaratabilmesi, öznelerin de terazinin de değiştirilmesiyle mümkün.
İktidar sahipleri, belirli bir zaman aralığında, şartların sağladığı imkanlarla ve yaratılmış özel zeminle kendileri için konforlu bir alan yaratabiliyor; zarar görmeyecekleri, hesaplanabilir, “günün sonunda” kârlı çıkabilecekleri bir terazi kurabiliyorlar. Benzerleriyle kurdukları tahterevallilerdeki “yaptırımları”, “acımadı ki acımadı ki” diye karşılayabiliyor, aldıkları beleş desteklerle hesaplanabilir ve yönetilebilir kılıyorlar.
Cumhurbaşkanı'nın yalnız kendisi değil çalışanlarına bile, gözünün üzerinde kaşın var diyen evinden alınırken; itlaf çağrısı yapanlar, tehdit savuranlar dava arkadaşlığı sayesinde gayet rahat uyuyorlar. Bakan soruşturuluyor haberi kişilik hakkı gerekçesiyle yasaklanırken, Tahir Elçi’nin töreni “terörist cenazesi” diye etiketleniyor. Doğruları söylemek yargılanırken, gerçekleri saklayarak hayatlar riske sokuluyor. Bir taraftan en yakıcı sorunlar yok sayılıp dile getirenlerle alay ediliyor, diğer yandan en palavra dertler hayati meseleler haline getiriliyor.
Bu tablonun nasıl kurulduğunu, adım adım nasıl ilerletildiğini hep beraber izledik. Yapılabildiği için yapılmaya devam edilenlerin sınırları defalarca aşıldı. Bunları yapanlar daha fazlasını yapabilme cesaretini, ödeyemeyecekleri bir bedelle karşılaşmayacaklarına duydukları güvenden alıyor. “Uyku kaçırtacak” bedel yaratmanın yolu teraziyi, olmazsa da özneyi değiştirmekle mümkün. Yani ifşanın “söylediniz de ne oldu” diye kullanılmaya yaramaktan çıkıp bir bedel haline gelmesiyle.
Anketler, alan çalışmaları, en az şeyi anlatmalarına rağmen en çok ilgiyi gören bilgiler olmaya devam ediyor. Dış politika meseleleri kayıp-kazanç denklemine oturtularak hesaplanıyor. Ekonomiye, kontrol edilen rakamlar ve piyasalar penceresinden bakılıyor. Siyasi süreçler, kısa dönemli sonuçlarla, tartışmalı terazilerle ölçülmeye devam ettikçe, “bedel” yaratacak özne zorlanmadıkça, “yapılanların yanlarına kâr kaldığı” fikri diri kalıyor.
Kadınların taciz-ifşa denkleminde zorladıklarına bakalım. Onlara söylenen git savcıya şikayet et, davası görülsün varsa suçu cezasını alsın. Mesele sadece bu teraziye bırakılınca olanı biliyoruz. Ancak mücadele, bedel ödetecek özneyi genişletince (yayınevinden okura kadar) ve teraziyi de tartışmaya başlayınca, “bedel” değişiyor. Benzer bir durum, “git seçimi kazan” terazisine sıkıştırılan siyaset için de geçerli aslında. Siyaset, hayatın öğreticiliğine daha çok müracaat etse keşke.
Yazarlar
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERBolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTürk-Rus-Çin ittifakı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayÇin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin içerideki ve dışarıdaki dinamikleri 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANGerilimle yönetmek ya da gerilimi yönetmek 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKKıyamet saatini durdurmak 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.08.2025
17.08.2025
17.08.2025
21.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
27.05.2025
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025