Kemal CAN
Geçtiğimiz aylarda üzerine epey yazılıp çizilen “Bir Başkadır” hakkında yazma arzumu ifade ettiğimde, Tanıl Bora “Birikim Haftalık” için sipariş vermişti. Bu ricayı yerine getiremedim ama geçen sürede, dizinin kışkırttığı ‘konuşma” ve temas arzusunun, “geçtik oraları” iddialarının tam tersine doğru ilerleyen gelişmeler başka konuda yazma ihtiyacı yarattı. Bu gelişmelerin başında, iktidar cephesinden gelen reform dedikoduları ve bunlar etrafında yapılan tartışmalar var. Tartışmalara paralel olarak yürüyen, “ittifakın geleceği” ve “yeni vesayet” temaları ayrı başlıklar olarak sayılabilir.
“2020 Kutuplaştırma Araştırması” verileri de, bir başka kışkırtıcı neden. Kutuplaştırma, ötekileştirme, temas ve tahammül sorunları meselesinin sadece yüzeyde etki gösteren, failinin iktidar olduğu bir zorlamadan ibaret olduğunu düşünmek, yarattığı kalıcı bozulmayı görmeyi, kabul etmeyi biraz zorlaştırıyor. Bir durum tespiti olmaktan çok yapanın sorumlu olduğu kötücül bir eylem olarak tarif edilmesi gereken “kutuplaştırma”, özellikle genç nüfustan başlayarak belirli bir gevşeme yaşıyor ama meselenin kalıcılaşma istidadındaki bir “kutuplaşma” haline gelmesi riski hiç az değil.
Nefesi çok çabuk kesilen reform çıkışına yüksek bir ön talep ve erken siparişler gelmişti. Erdoğan’ın söyledikleri daha havada asılıyken, epey ileri iddialar hızla ortaya döküldü. Paranın kokusunu alan piyasalar müspet cevap verdi. Daha çok Arınç’tan bahsedildi ama aslında Adalet Bakanı, Cemil Çiçek, İhsan Arslan gibi iktidar içinden başka isimler de mevzuya girdi . Senelerdir bıkmadan usanmadan “yeni bir durum’” muştulayan ve ilginç biçimde buna alıcı bulabilen “iktidara yakın” dış çember hemen harekete geçti. Kürt sağından da “Erdoğan’ı biz MHP’ye ittik” nedametleri dile geldi. Ancak gaz çok çabuk kesildi.
Bahçeli’nin kesici ve süpürücü atağıyla, “reform” işinin çerçevesinin serbest tartışmaya konu edilmeyeceği hemen görüldü. Elbette mecburiyetler, arayışlar ve ihtimaller üzerine söylentiler devam etti ve ediyor. Gizli temaslar, bilinse sarsıntı yaratacak zemin yoklamalar, sürprizli hazırlıklar hakkında tevatür muhtelif. Genelkurmay’da yakını olan arkadaşının söylediği “kesin bilgilerle” askerliğin kısalacağının koğuşlarda yayılma hızına benzer bir dinamik halen işliyor. Bunlar, bazen “umut tükenmedi”, bazen de “tehlikeli tuzak” etiketiyle gündeme getiriliyor. Bu arada bazı şeylerin sahiden olması da pekâlâ mümkün.
Bence, sadece Bahçeli o kadarına izin veriyor diye değil, iktidar ittifakının tamamı ve Erdoğan da böylesini münasip bulduğu için, Dimyat’a pirince gitme niyeti zayıf. Adına “reform” denecek şeyler yapılacaksa bile bunun mevcut iktidar terkibiyle yapılması daha güçlü olasılık. Bütçe görüşmelerindeki hükümet tavrı, Bahçeli’nin zorlayıcı hamlelerinden rahatsız olması beklenen Erdoğan’ın kısa bir aradan sonra enerjik biçimde geri döndüğü kutuplaştırma dili, meclisten çıkartılmaya çalışılan “STK’lara kayyım” yasası ve son olarak AİHM kararlarına verilen tepkiler, hiç flu olmayan bir resim çiziyor.
Nerede bu rahatsızlar?
Elbette herkesi boşa düşürecek oyunlar kurulması ihtimali ve bazı senaryolar hala gündemde. Ancak yakın dönemde neler olabileceği hakkındaki fikir temrinlerinden daha bariz bir hakikat var: Ne iktidarın içindeki ne dışındaki memnuniyetsiz kalabalığı, “sahici reformlar” için –iddia edildiği gibi– güçlü bir tazyik oluşturuyor. En azından, bu konuda cesaret verici bir liderlik veya teşvik edici bir zemin yok ve olanlar da kolayca görmezden gelinebilecek kadar cılız. Bir şeyler olacağı fikrini besleyen ana argüman, “Erdoğan’ın sıkışmışlığı” olmaya devam ediyor ama değişimi iten bir dinamiği tarif edebilen yok.
Meseleye eklenen ittifakın geleceği ve muhtevası tartışmalarına da özel olarak değinmek gerek. Yaygın görüş, Bahçeli’nin Erdoğan açısından da rahatsız edici bulunan bir cendere yarattığı şeklinde. Buna “Bahçeli vesayeti” adını verenler de var. Bahçeli’nin veya biraz daha genelleştirerek iktidarın milliyetçi-ulusalcı kanadının rollerini biraz abartılı ifade ettikleri, bunun birtakım alternatif arayış endişeleriyle tetiklendiği yolunda iddialar var. Bunların tamamı genel anlamda doğru. Ancak bu görüntünün kesinlikle bir ittifak çatlağı ile sonuçlanacağı öngörüsü için fazla aceleci olunduğu söylenebilir.
Emin olmamakla –kim olabilir ki– birlikte benim kişisel kanaatim; bu gerilimli görüntünün, kıskacı daraltmak kadar yüksek barajlar sayesinde hareket imkânları yaratmakla da ilgili olduğu. Fakat bu olasılıklar veya denklemin bilinmezlerinden daha açık olan hakikat: İktidarın taşıyıcı tabanı veya aslında kutuplaştırmanın hedef kitlesinin artık iyice birbirine benzeyen bir “homojenleşme” yaşadığı. MHP’nin baskın rolünden rahatsız bazı AKP’liler olabilir ama iktidar seçmeninin tamamının hatta kahir ekseriyetinin kendini sürüklenme ve zorlama içinde hissettiğinin işaretlerini görmüyoruz.
Gelelim Bilgi Üniversitesi tarafından üçüncüsü (2015, 2017, 2020) yapılan kutuplaştırma araştırmasının sonuçlarına: (https://www.turkuazlab.org/ilgili-projelerimiz/turkiyede-kutuplasmanin-boyutlari-2020/) Araştırmanın en önemli bulgularından biri, siyasal tercihlerin artık kimlik haline dönüşmeye başladığı şeklinde. Gelişen bu kimliklerin “ötekiler” hakkındaki kanaatleri ve tasavvurları da fena halde rahatsız edici. Örneğin cevap verenlerin neredeyse yarısı (%48), rakip (veya kendisine en uzak) siyasi çevrelerin telefonlarının dinlenmesini gayet makul buluyor. Yüzde 40 civarında bir oran, “onların” yürüyüş, gösteri yapmasını hak olarak görmediği gibi asla doğru bulmuyor. En uzak siyasi çevrelere ilişkin sıfatlar da son derece sertleşmiş durumda.
Özellikle iktidar seçmenlerinin kendilerine atfettikleri üstün özelliklere karşı, uzaklarındakilere bakışlarındaki aşağılama iyice koyulaşmış. Bunca yılın ardından bunun mağduriyet öfkesine bağlanması artık zor. Araştırmada yıllar itibariyle nispi bir gerileme gösterilmiş olsa da, temassızlık ve tahammülsüzlük endişe verici düzeyde. Bırakın başkalarının hakları ya da demokrasinin gereklerini, bir arada yaşamanın asgari zemini artık sorunlu görünüyor. Kutuplaşma ve kimlik havuzları son beş yılın mahsulü değil ancak kışkırtmaların sonuçsuz kalmadığı, sanılandan daha etkili olduğu anlaşılıyor.
Üzüm üzüme bakarken
Araştırmanın dikkatle incelenmesiyle daha değişik çapraz sonuçlar üretilebileceği açık. Çalışmanın bilimsel koordinatörü Prof. Dr. Emre Erdoğan, katıldığı medyascope yayınında, kutuplaşma yüzünden ittifak tabanlarındaki benzeşmeye dikkat çekiyor. Özellikle AKP ile MHP tabanlarındaki aynılaşmanın bir süredir bariz hale geldiğini, açıkça ölçülebilir olduğunu söylüyor. Yapılan güncel tartışmalara bu veri penceresinden bakılınca, sadece araştırma bulguları değil yaşanan pratik gelişmelerin seyri de, sayısal gerilemeye rağmen hâkim eğilimin hegemonyasının zayıflamadığını gösteriyor.
İktidar bloku, –daha çok MHP’ye atfedilen– yüksek faşizan bir momentin etkisine girmiş görünüyor. Dışarıdan yorumlayanların bir kısmının aksi iddialarına rağmen, iktidarın (özellikle Erdoğan’ın) kendi yoklamalarından çıkarttığı sonucun da böyle olduğu anlaşılıyor. Belki bir tür akraba evliliği sonucunda, dominant kötü genetiğin ağır bir patolojiyle açığa çıkmasından söz edebiliriz. “Merkez-çevre sosyolojisinin” kendiliğinden üreteceği demokrasi talebine ilişkin anlatı çökeli uzun süre olmuştu. Şimdi de Bahçeli etkisini, bu “sosyolojiyi” (hatta Erdoğan’ı) bozan bir dış enfeksiyon gibi tarif etme yaklaşımı revaçta.
Hınç, rövanş, öfke ve linç toplamını siyasi bir rota, ana iktidar motivasyonu haline getiren dinamik, etkilenme ya da teslim alma-olma ilişkisinden çok, hastalıklı genetik örtüşme gibi duruyor. İttifaklar düzeninin ortaya çıktığı ilk zamanlarda AKP tarafından kolayca yutulacağı söylenen MHP’nin, giderek iktidarın belirleyicisine dönüşmesi, taban ve siyaset dinamiklerine rağmen bazı mecburiyetler sayesinde işlemiş olabilir ama bu buluşmanın dönüştürücü etkisi olmadığını düşünmek çok gerçekçi değil. Mesela Çakıcı bile, Erdoğan’ı devlet başkanı, Bahçeli’yi Cumhur İttifakı lideri olarak tarif ediyor.
Bu dönüşme-dönüştürme ilişkisini, Erdoğan’ın rotası –sineye çektikleri– yerine Bahçeli söyleminden okumak da mümkün. HDP’lilerle “sıcak” tokalaşmadan “flu görüyoruz” düzeyine, oradan da “itlaf edilecek haşerat” aşamasına yapılan yolculuk bir manevra değil. Benzer tabloyu “ekmek için Ekmelettin” hamlesinden “milli güvenlik sorunu CHP” için tahkikat komisyonu kurmaya varan yolculukta da izleyebiliriz. Bu söylem değişikliğinin iktidarın siyasi hattını belirlemedeki etkisi üzerinde yeterince duruluyor ama bunun her düzeyde ve özellikle de taban seviyesinde içselleştirilmesi biraz fazla hafife alınıyor sanki.
Etkilediği seçmen sayısı azalan kutuplaştırma söyleminin gücünü sürdürmek için doz artırmak zorunda kaldığı doğru. Bir azınlığın, sessiz rahatsızların üzerinde gürültülü bir tahakküm kurduğu da söylenebilir. Temel sorun alanlarında iktidar tavanının tabandan hızla uzaklaştığı, güçlü orijinal kanalların zayıfladığı da ortada. Fakat kutuplaştırmadaki niceliksel gevşemeye rağmen, söylemin yıkıcılık düzeyi ve kabul sınırları aşırı ilerlemiş-genişlemiş durumda. İttifakların siyasal işleyiş üzerinde yarattığı etkiler yanında siyasi kimlikleri biçimlendirmede de bozucu fonksiyonuna biraz daha kafa yormak gerekecek.
BİRİKİM
Yazarlar
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERBolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTürk-Rus-Çin ittifakı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayÇin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin içerideki ve dışarıdaki dinamikleri 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANGerilimle yönetmek ya da gerilimi yönetmek 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKKıyamet saatini durdurmak 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.08.2025
17.08.2025
17.08.2025
21.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
27.05.2025
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025