Kemal CAN
“Bazı dostlar bana geldiler, dükkanlar kapanıyor dediler. Yok öyle bir şey.” Erdoğan, Vahdettin Köşkü’nde iş insanlarına yaptığı konuşma sırasında böyle diyor. Üç ay önce Malatya’da dertlerini “eve ekmek götüremiyoruz” diyerek anlatmaya çalışan (AKP’li) esnafa da “abartıyorsun” demişti. İktidarın en kararlı ortağı MHP askıda ekmek kampanyası açtığında da, Cuma namazı çıkışında “var mı böyle bir şey, eve ekmek götüremeyen yok” diye sertleşmişti. İçeriden dışarıdan gelen insan hakları uyarılarına, demokrasi çıtasının bu ülkede nasıl yükseldiği söylenerek cevap veriliyor. Kimsenin üzerinde bir baskı filan yok, özgürlüklerin kapıları ardına kadar açıldı. Adalet desen gani. Nerede sıkıntı iddiası, nerede şikâyet olsa, verilen cevap en tepeden geliyor: “Yok öyle bir şey.”
Devletin resmi rakamları, hatta bizzat Cumhurbaşkanlığı açıklamalarıyla dakikalar içinde aksi ispatlanacak açık seçik sorunların yok sayılması yeni değil. Senelerdir, işsizlik yok, pahalılık yok, fakirlik yok. Yolsuzluk yok, kayırma yok. Haksızlık yok, adaletsizlik yok, baskı yok. İşkence yok, kayıplar yok, eziyet yok. Yakın zamana kadar sürdürülen, sayılar üzerinde “çalışarak” uygun delil yaratma gayretlerine de artık son verildi. Rakamları düşük göstermeye filan ihtiyaç yok, her türden sorunu “yok hükmünde” kabul etmek yeterli. Her şeyin “ol” deyince olmasına alışanlar, “yok” deyince yok olmasını da bekliyor elbette. Sadece insanların yaşadıkları sorunlarla sınırlı değil: Sistemde, hükümette, ittifakta ve oy desteğinde de herhangi bir sorun yok. Ama “görülenler, duyulanlar var?” “Yok dedik işte”.
Daha önce birkaç yazıda, iktidar tabanındaki çözülmenin ana sebepleri arasında, somut sorunlarla ilişkisini kesmesinin önemli payı olabileceğini ileri sürmüştüm. Mesela yaklaşık bir yıl önceden bir Gazete Duvar yazısı:
“Erdoğan’ın şahsında toparlanan yeni iktidar stratejisi, yoksullarla ilişkiyi ekonomik içeriğinden sıyırarak neredeyse sadece kimlik eksenli bir alana itti. Hızla otoriterleşen iktidar, sağ popülist reflekslere uygun biçimde yoksullarla fazla araçsal bir ilişkiye doğru çekildi. Yoksul kalabalıklar, kendilerine uzak elitlere (dünyaya) kafa tutan lidere destek sağlamakla ve sadece liderin başarılarından -gerekirse ihtişamından- gururlanmakla, sonra yine bir şeyler sağlayabileceğini ummakla görevlendirildi. Sadece işaret edilen düşmanlarla ilgilenmeleri istendi.”
2018’de kendisini hissettirmeye başlayan ekonomik krizin öncesine çekilen seçimdeki duraklama, 2019’da büyükşehirlerde yerel seçim yenilgisi getiren gerileme ve 2020’de sürmekte olan kısmî erime, sorunlarla ve tabanla kurulan bu yeni ilişki pratiğiyle yakından ilgili. Sorunlara çözüm bulmak veya hikayesini, tabanını dahil ederek tazelemek konusunda tıkanan -hatta tükenen- iktidar, iyice pervasızlaşan inkar politikasında “reform” yapacak gibi görünmüyor. Zaman zaman iktidarın AKP tarafı için gündeme getirilen, “eski (fabrika) ayarlara dönme” meselesinin burada pek işlemeyeceği anlaşılıyor. Yoksulluğu ve yoksunluğu demagojik biçimde temsil ettiği kimliğin özelliği olarak sunma gayreti çoktan terk edildi. Sorun bahsi nifak kabul edilince, inkâr da en iyi sığınak oluyor.
İnsanların kimsenin demecine bakmadan, herhangi bir istatistik verisini kontrol etme gereği duymadan gayet açık biçimde yaşayarak iliklerine kadar hissettiği sorunlara, “yok öyle şey” demek, ilk bakışta saçma sapan bir siyasi gaf olarak düşünülebilir. Aylardır çocuğuna iş bulamayan, çıktığı her alışverişten daha az şey alarak dönen, dükkanını açamayan, siftah yapamayan, ücretini alamayan ve daha önemlisi yakın geleceğin daha iyi olmayacağından emin olan insanlar var. Bu kalabalığın hiç de azımsanamayacak bir kısmı, iktidar partilerine oy vermiş veya hâlâ vermeye yakın duruyorlar. Bu insanların karşısına çıkıp, duyabilecekleri biçimde, yaşanan bütün sorunlar için “yok öyle bir şey” demek akıl işi gibi durmuyor. Açıkçası bunun çok küçük olmayan hasarlarını da yaşıyorlar.
Fakat hemen herkesin hayret verici bulduğu; bu vurdumduymazlık halinin, sorunları yaşayanların da “yok” hükmünde olmasının, “beklenen” büyük tepkiyi neden yaratmaması. Herhangi bir insanın giderek daha acıtıcı biçimde hissettiği bir sorunu “yok hükmünde” görenlerden derdine çare beklemesi mümkün mü? Yaşadığı sorunun parçası haline gelmiş insanların, kendilerini yok sayanlarca temsil edilebileceklerine hâlâ inanmaları normal mi? Bu tabloya, cahillik, küçük çıkar beklentileri ve ideolojik katılık gibi gerekçelerle kolay cevaplar bulmak olası. Elbette iktidarın gerçeklerden kopmuş ve aklı selimini kaybetmiş olduğu da söylenebilir. Ancak bu toplumsal-siyasal dinamiklerin, insanların sıkıştırıldıkları tercih öncelikleriyle daha karmaşık bir ilişkisi var.
İktidar, hâlâ eleştirilerin kaynağını ve “hedefini”, yaşanan sorunlardan daha önemli bir mesele olarak sunabiliyor. Bu durumu en açık biçimde tarif eden yine Bahçeli’ydi: “Ekmek bugün yoksa yarın buluruz ama ya ülkenin bekasını kaybedersek” diye soruyordu. Eleştirmeyi ihanetle eşitlemenin kapısı böyle açılıyor. İster salgın yönetimi, ister işsizlik, ister insan hakları, ister adalet. “Sorunu kim işaret ediyor ve neden bu sorunu göze sokuyor?” “Mesele bu ve bu yüzden sorunların inkarı meşru”. Ekonomik sorunlar konusunda insanların buna kolay ikna olmasını hayret verici bulanların, başka alanlarda benzer tepkiler gösterdiklerini de unutmamak lazım. Örneğin yurtdışından gelen her insan hakkı uyarısına, iktidarla birlikte “kimse bize talimat veremez” diye höykürenler veya Kürtlere yapılan haksızlıklarından söz açanlara, ellerinde metre ile “ama mesafe” diye koşanlar gibi.
Hemen her başlıkta, sorunları çözme iddiasını bir kenara bırakıp, sıkıntıları inkâr konusunda iktidarın geri adım atmayacağı, hatta biraz gaza bile bastığı ortada. Uğradığı zarara katlanılır bir maliyet olarak bakmasını sağlayan da, “endişe” kalkanının hâlâ koruyucu olması. Çünkü sorunların varlığını kabul etmek, devamını da getirmeyi gerektiriyor. “Şıp diye çözeriz”, 19 yıldır iktidarda olanlar için çok efektif bir cevap değil. Ayrıca sorunları kabul etmek ve öncelikli hale getirmek, tabanla ilişkiyi ve tercihleri değiştirmeyi gerektiriyor. Yine 19 yıllık iktidar için “yaptık yine yaparız” demek kolay değil. Bu yüzden, siyaseten saçma gibi duran –önemli kayıplar da yaratan- “sorunları inkâr stratejisi”, sorunların çözümünün sorumluluğunu almanın riskinden hâlâ daha az görünüyor.
İktidarın özellikle son üç yıldır biraz abarttığı inkâr siyaseti, tabanla ilişkisini henüz niceliksel bir kopma aşamasına getirmedi ama niteliksel bozulma iyice ilerlemiş durumda. Taban, seçilmiş körlük veya çaresizlikle henüz bunu fark etmemiş gibi davransa da, iktidarın çatısı çoktan uçtu başka yerlere gitti. Ancak sadece sorunları hatırlatmanın (göstermenin) ve sorunlara sadece “liyakat” bazlı cevap üretmenin muhalefeti yükseltmesi de hayli zor. Son günlerde çok konuşulan, iktidar içindeki çatlak meselesi açısından konuya bakıldığında; asıl büyük çatlağın iktidarın tabanı ile tavanı arasında olduğunu görmek gerek. Bu çatlağın sonuç verecek biçimde büyümesi, insanların sorunlarla ve onu yaratan tercihlerle ilişkisini yeniden kurmaktan geçiyor. Bu çatlak, ittifaktaki yerine üzerinde kafa yormayı daha çok hak eden bir kırık.
Yazarlar
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERBolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTürk-Rus-Çin ittifakı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayÇin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin içerideki ve dışarıdaki dinamikleri 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANGerilimle yönetmek ya da gerilimi yönetmek 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKKıyamet saatini durdurmak 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.08.2025
17.08.2025
17.08.2025
21.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
27.05.2025
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025