Ahmet TAŞGETİREN
Devlet Bahçeli grup kürsüsünden “Öcalan gelsin DEM grubunda konuşsun” dediğinde acaba süreç içinde Öcalan’a “Kürt liderliği” gibi bir pâye verileceğini hesap etmiş miydi?
Bir süreç ilerliyor, insanlar oraya – buraya gelip gidiyor ama garip biçimde işin merkezinde Öcalan yer alıyor.
Öcalan bir açıklama yapacak, Suriye’de bir şeyler olacak, Türkiye’de bir şeyler olacak. Bu arada Irak da sürece dahil. Çünkü Öcalan’ın kurguladığı formülün, tüm bu alanlardaki “Kürt ilişkileri”ni düzene koyması bekleniyor.
Bahçeli’nin çıkışının daha ilk planda Öcalan’la ilişkileri meşrulaştırdığı söylenebilir. (Bir yandan Türkiye çapında siyasi alanda terör bağlantılı operasyonlar sürerken…)
DEM cenahı artık rahat “Sayın Öcalan” diyor.
Bazı MHP’liler bile “Sayın Öcalan” demeye başladı, dil sürçmesi akışında.
Öcalan’ın sadece “Silâhlar sussun” demeyeceği kesinleşmiş gibi. Ya da sadece “Silâhlar sussun” demesinin hem alandaki beklentiye uygun düşmeyeceği hem de Kürt siyasetinin var olduğunu ısrarla ifade ettiği “Kürt sorunu” alanını es geçmiş olarak görüleceği muhakkak.
Öcalan’a gidip gelenler Türkiye ayağı için “Barış” öncelikli değerlendirmeler yapıyorlar, o da “silâhlar sussun”a denk gelmiş gibi gözüküyor ama meselâ Suriye söz konusu olduğunda Öcalan’dan daha somut değerlendirmeler ve öneriler geliyor.
Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan ve Ahmet Türk ile birlikte İmralı heyetinde yer alanlardan. O meselâ, Mezopotamya Ajansı’na verdiği mülâkatta, Suriye Kürtleri için Öcalan’ın şöyle düşündüğünü söylüyor:
“Öcalan, Suriye’nin toprak ve devlet yapısı olarak bütünlüğü ile Kürtlerin demokrasi temelinde bu bütünlük içinde yer almasını önemli buluyor. Devlet içinde devlet olamayacağı gibi tersinden oradaki Kürtlerin Arap milliyetçiliği içinde erimeleri de elbette beklenemez.”
Buradaki “Arap milliyetçiliği içinde erime”ye konan rezerv, “Türkiye’deki talepler” açısından da dikkat çekici değil mi?
Bu arada bölgenin netleşmediğine, sürecin buna bağlı olarak belirsizlikler taşıdığına ilişkin tespitler de önemli. Bu noktada Öcalan’ı farklı görüyor Sırrı Süreyya, şöyle diyor:
“Şu anda ne ABD’nin, ne İsrail’in, ne İran’ın, ne Türkiye’nin ne de Suriye sahasındaki diğer aktörlerin nasıl bir yol alacağı netlik kazanmış durumda. Şam’daki yeni iktidarın da ne yapacağı, nasıl bir Suriye kurgulayacağı net değil. Öcalan tam da bu belirsizlik sürecinde bir kez daha kendi Ortadoğu projeksiyonunu bir öneri olarak ortaya koyuyor. Belki de bu açıdan en net olan, Öcalan’ın pozisyonu.”
Sırrı Süreyya Önder, Öcalan’ın Kürtler’in zaman zaman “güvenlik” ile “özgürlük” arasında tercih yapma durumunda kaldıklarını, “Konfederalizmi bu ikilemde bedel ödenmemesi için önerdiğini” belirttikten sonra, Türkiye’de “Devlet aklı”nın da bu noktada netleşmediğini ifade ediyor. Önder’in mülâkatından şu ifadeleri aynen almak isterim:
“İktidar, bizim atfettiğimiz anlamda "devlet aklını" devreye sokup, belirsizlik karşısında Kürtlerle barışacak ve Ortadoğu’da bu şekilde mi temel aktör haline gelmeye çalışacak, yoksa “kadife eldiven içindeki demir yumrukla” Suriye’de Kürtlerle sert bir çatışmaya mı girecek? Şu anda ulaşılmak istenen temel nokta bu iki seçenek arasında karar kılmak…. Bence hâlâ bu konuda net bir karara varılmadığı için Türkiye’de süreç net değil.”
Öcalan ile bir ilişki başladığı kesin. Bunu devlet başlattı. Bahçeli inisiyatif kullandı, Erdoğan biraz geriden – temkinli ama destek verdi.
Öcalan ile görüşülen çerçeve sadece “silâhlar sussun, toprağa gömülsün”den çok öte. Bu çok açık. Bu, sadece DEM dünyasındaki (ki gelen mesajlara bakıldığında buna Selahattin Demirtaş’ın da dahil olduğu söylenebilir) “Önder Öcalan” duygusallığının yansıması değil, işin mahiyeti – çerçevesi gereği çok öte. Şimdi İmralı Heyeti Barzani’yi, Talabani’yi de ziyaret edecek. Belli ki Öcalan’ın görüşleri oralara da taşınacak. İmralı Heyeti, bir tür Türkiye Cumhuriyeti Heyeti gibi de misyon üstlenmiş gözüküyor. Öcalan Sırrı Süreyya’ya “Sykes-Picot bitti, gelin yeni durumu görüşelim” diyor adeta…
Ankara’nın bütün bunları “İmralı’daki” ile görüşecek pozisyona gelmesi ilginç. Pozisyonlar denk mi? Ya da kim güçlü durumda? Meclis henüz seyrediyor. DEM bile, halk oyu ile seçilmiş karakterine rağmen etkinliği sınırlanmış halde ve gözünü İmralı’ya dikmiş durumda. Bunu Bahçeli’nin geliştirdiği meşruiyet sağladı.
Bütün bunlar iyi mi kötü mü? “Temkinli iyimserlik” demiş süreç için Sırrı Süreyya Kürt halkı açısından… Bahçeli’nin “Devlet aklı”nı arkasından sürüklediği süreç Türkiye için ne vadediyor? Türkiye de “temkinli iyimserlik” içinde olursa iyi mi? Meclis bir an önce sürece müdahil olsa iyi olacak. Devlet Bahçeli’nin inisiyatifi tüm Meclis için yeterli mi?
TÜSİAD’IN VESAYETİ Mİ?
TÜSİAD’da Türkiye’nin sorunları dile getirildi ve iktidar cenahı “vesayet” tepkisi gösterdi. Kısa değerlendirme şu: TÜSİAD’ın vesayeti mi kaldı? Bir soruşturma açıp Silivri tehdidi yaparsınız, yeni TMSF düzenlemesinin verdiği yetkiyle bir kayyım atarsınız, Devlet Denetleme Kurulu üzerinden gidersiniz olur biter. En güçlü vesayet kime ait bugün? Bu kadar güç ile hâlâ “vesayet” söylemini seslendirmek traji-komik kaçmıyor mu? “İç cepheye ne oldu?” diye sormuş dün Karaalioğlu. Sahi “İç cephe”yi azalta azalta nereye varacağız?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.06.2025
22.05.2025
18.05.2025
13.05.2025
10.05.2025
8.05.2025
1.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
19.04.2025