Alper GÖRMÜŞ
Vahap Coşkun, “Korkuyu dağıtmak ve demokrasiyi büyütmek gerek” başlıklı yazısında (Yeni Yüzyıl ve Serbestiyet, 19 Mart), insanların “özgürlük mü güvenlik mi” tercihine zorlanması durumunda “uzun vadede zararlarına olsa da, kısa vadede güvenliği tercih edeceklerini” hatırlattı.
Türkiye toplumu ve siyaseti için bu bir teori değil, pratik: Biz bu hakikati bizzat yaşayarak öğrendik; hem de defalarca...
12 Eylül öncesinde biribirinin kanına susamış iki toplumsal kesim, “can korkusu” ortak paydasında birleşip “kurtarıcı” arayışına girdi ve “kurtarıcılar” geldiğinde, “uzun vade”de başlarına gelecekleri aşağı yukarı tahmin etmelerine rağmen, onlara ortaklaşa sessiz bir onay verdiler.
Bu örneği, “Özgürlük mü güvenlik mi” sorusunun Türkiye’de farklı çağrışımlarının olduğunu hatırlatmak için verdim.
Şunu biliyoruz: “Özgürlük mü güvenlik mi” sorusuna uzun vadede insanlar sadece Türkiye’de değil dünyanın her yerinde “güvenlik” cevabını verir. Fakat bu cevabın içi Türkiye’de mesela ABD’de, mesela Fransa’da olduğundan daha farklı bir biçimde doldurulur. Bu ülkelerde “güvenlik” tercihi, toplumun, ülkeyi yöneten siyasetçilerin belli bir andaki “özgürlük-güvenlik” dengesinde güvenlik lehine yeni düzenlemeler yapmasını kabul etmesi anlamına gelir. Başka bir ihtimal akla gelmez.
Fakat Türkiye’de “güvenlik” tercihi, toplumun siyasetçilere güvenini kaybedip “kurtarıcı” arayışına girişmesi anlamına gelebilir.
Muhtemelen yazının bu noktasında aklınıza tweeter’daki “ordu göreve” hushtag’ı gelecek. Hayır, ben Adalet ve Kalkınma Partisi’ne (AK Parti), icraatından dolayı değil kimliğinden dolayı başından beri düşman olmuş ve ordunun onu devirmeye yönelik somut girişimlerini de alkışlamış, siyaseten hastalıklı insanlardan söz etmiyorum. Sıradan insanların sıradan hassasiyetlerinden ve onların muhtemel sonuçlarından söz ediyorum. Evet: Muhafazakâr partilerden başka bir partiye oy vermemiş, fakat can korkusunun kendisinden başka her şeyi önemsizleştirdiği koşullarda pekâlâ çok farklı arayışlara girişebilecek muhafazakâr sosyolojiden (de) söz ediyorum.
Peki, hızla yaklaştığımızı düşündüğüm “can korkusunun kendisinden başka her şeyi önemsizleştirdiği koşullar” oluştuğunda, Türkiye’nin yakın tarihinde defalarca tecrübe ettiğimiz dinamikler yeniden harekete geçebilir mi?
Türkiye’nin yeni bir şiddet sarmalına girdiği Temmuz 2015’ten kısa bir süre sonra Al Jazeera Türk için kaleme aldığım yazıda, bu soruya “günümüz Türkiye’sinde artık imkânsız” rahatlığında bir cevap verememiştim; eh, bugünün koşullarında hiç veremem.
“Toplumsal algıda tehlikeli dip akıntılar” başlıklı yazıda bu rahatsızlığımı dayandırdığım başka argümanlar da vardı.
O yazının kısaltılmış versiyonunu tam sekiz ay sonra bir kez daha dikkatinize sunmak istedim. Bakalım bugünkü koşullarda yazı nasıl bir tını verecek?
‘Toplumsal algıda tehlikeli dip akıntılar’ (Al Jazeera Turk, 24 Ağustos 2015)
Siyasetçiler, 7 Haziran’daki kritik seçimlerde seçmenin ‘uzlaşma’ mesajı verdiği hususunda uzlaştılar ama bir hükümet oluşturmayı beceremediler. Bu durumun seçmende yarattığı öfkenin en çok hangi partiyi vuracağını hesap etmek zor. Fakat olan bitenin şimdiden bütün siyasetçileri ve siyaseti vurduğu apaçık bir gerçek.
(...)
Çok açık ki, toplumsal algıda, ‘eski Türkiye’den’ çok iyi tanıdığımız bir siyaset ve siyasetçi alerjisi kök salıyor.
Bir yüzünde ‘yeniden siyaset alerjisi’ bulunan madalyonun öbür yüzünde ise askerlerin, ‘Ergenekon-Balyoz’ davalarındaki bazı ihlalleri istismar ederek geliştirdikleri ‘mağduriyet’ algısı üzerinden yürüttükleri, toplum nezdinde yeniden prestij kazanma çabaları var.
Belirli koşullar oluştuğunda, ‘itibarsız siyaset-itibarlı asker’ denkleminin ne tür sonuçlar üretebildiğini hepimiz tecrübelerimizden biliyoruz: Toplumun güvenlik kaygılarının başka her şeyi arka plana ittiği koşullarda bu kaygılar katalizör işlevi görüyor ve toplum, bir süreliğine de olsa demokratik olmayan usullerle yönetilmeye razı olabiliyor.
Toplumdaki siyasetçi ve asker algıları bugün elbette darbe dönemleri öncesindeki kıvamında değil, fakat oraya doğru ivme kazandığı çok açık. Yine, toplumdaki güvenlik kaygılarının, madalyonun iki yüzünün tepkimeye girmesine elverişli koşulları yaratmak üzere hızla olgunlaştığı da meydanda...
Karanlıkta ıslık çalmaktansa, karanlıkta nelerin boy vermekte olduğunu ortaya çıkarmak üzere karanlığa bir ışık tutmak çok daha hayırlıdır... Buradan itibaren, görebildiğim ve sezebildiğim kadarıyla önümüzdeki karanlığa böyle bir ışık tutmaya, toplumdaki asker ve siyasetçi algılarının yeniden değişmeye başladığını göstermeye, yani iddiamı temellendirmeye çalışacağım.
Kirli siyasetçiler, temiz askerler
Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek’in notlarının geniş versiyonu niteliğindeki İmaj ve Hakikat: Bir Kuvvet Komutanının Kaleminden Türk Ordusu başlıklı kitabımın işaret ettiği temel nokta şuydu: Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), içinden çıktığı toplum kadardır; ne daha kirlidir ne daha temizdir.
Oysa, TSK’nın 2000’li yılların başlarına kadar topluma başarıyla şırıngalanan imajı bambaşka bir imajdı ve bu, darbelerin meşruiyet kaynaklarından biri olarak işlev görüyordu. Kitabın önsözünde bu ilginç paradoksu şöyle anlatmıştım:
“Türkiye’nin gerçek bir demokrasi olmayan ‘kendine has’ vesayetçi demokrasisi temel olarak iki algı üzerinde yükseliyor:
a) Kendi çıkarından başka hiçbir kaygısı olmayan, kişisel hesapları uğruna rakipleriyle didişmekten başka bir şey düşünmeyen sivil siyaset sınıfı algısı.
b) Sadece ülkenin ve milletin âli menfaatlerini düşünen, bu uğurda bütün kişisel kaygılarından uzaklaşmış askeri sınıf algısı...
Toplumun kirinden-pasından münezzeh, bambaşka bir kategori oluşturduğuna inanılan Türk Silahlı Kuvvetleri, işte bu ‘ahlâki üstünlüğü’ nedeniyle gerektiğinde sivil siyasetçileri görevden uzaklaştırıyor, ülkeyi bir süre yönettikten sonra, nispeten gevşek bir vesayet düzeyini korumak koşuluyla kışlasına çekiliyordu.”
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AK Parti / AKP) çok yüksek oy oranlarına dayanan kuvvetli hükümetlerinin başta ekonomi, demokrasi ve Kürt sorunu olmak üzere çeşitli alanlarda sağladıkları başarılar sayesinde siyaset kurumuna giydirilmiş olan deli gömleği önemli ölçüde parçalandı. Toplum, sorunların siyaset ve siyasetçiler tarafından çözülebileceğine inanmaya başladı. Fakat 2011-2012’den itibaren bu inançta birtakım kırılmalar baş gösterdi.
Anti-siyaset odaklarının toplumun zihnine yeniden girebilmelerini sağlayan ilk gelişme, bazı iktidar siyasetçilerini töhmet altında bırakan 17-25 Aralık oldu. AK Parti’nin soruşturma sürecini Meclis’te kesmesi, ‘siyaset’e dair kuşkuları büyüttü, güveni azalttı.
Haziran seçimlerinin ardından siyaset sınıfının sergilediği performans ise yeni ve daha büyük bir kırılmaya yol açtı: Zihninin bir yerlerinde zaten anti-siyaset tortuları taşımakta olan toplum, bu defa bütün siyasetçileri kapsamak üzere ‘bunlar böyledir işte’ diyen iç sesini uzun yıllar sonra ilk kez yeniden duydu... Bu kadim duygunun, ülkenin bir kan gölüne döndüğü koşullarda yeşermeye başlamasının o duyguya nasıl bir ivme kazandıracağını ayrıca hesaba katmak gerekir.
(...)
O esnada asker imajı
Toplumdaki siyaset ve siyasetçi algısı hızla ‘negatif’e dönerken, bir kuvvet komutanının yolsuzluktan hapse mahkûm edilmesiyle (2002) başlayıp siyasete kaba müdahale girişimleri ve darbe davalarıyla devam eden süreçte hayli yara almış asker imajı hızla ‘pozitif’e dönüyor.
(...)
İçinde bulunduğumuz dönemin bu açıdan en önemli vechelerinden biri de, son 7-8 yılda askerlere büyük bir haksızlık yapıldığının neredeyse hâkim toplumsal duygu haline getirilebilmiş olmasıdır. Askerler, bu algıdan, bundan böyle kendilerine kolay kolay bir şey yapılamayacağına dair yüksek bir özgüven duygusu peydahlamış görünüyorlar. Bir örnek olarak, tutuklanıp hapis yatan, sürecin sonunda da TSK’ya geri dönen bir albayın, emeklilik onayını beklerken henüz birkaç gün önce emekli olmuş Genelkurmay Başkanı’na hitaben yazdığı şu alaycı satırlara bakabiliriz:
“Sevgili Necdet, emeklilik onayımın gelmesine çok az kaldı. Devir teslim töreninde yaptığın konuşmanın bazı satırlarına cevabımı onayım gelir gelmez vereceğim ve emin ol gerçekten sabırsızlanıyorum. Ama yine de şunu söylemek isterim ki Necdet, sen yoksan ben de yokum ve artık buralarda duramıyorum. TSK’nın sensiz tadı tuzu kalmayacak.”
Sonuç olarak:
Türkiye bir kez daha ‘itibarsız siyaset’ ile ‘itibarlı asker’ denkleminin tepkimeye girmek üzere olduğu bir tarihsel momentin başlangıcında... Tepkimenin her zamanki katalizörü ‘güvenlik kaygısı’ da bütün azametiyle üzerimize çökmüş durumda.
Dümdüz söyleyeceğim: Böyle bir Türkiye’de ‘askeri vesayet bitti artık’ deyip rehavete kapılmak çok büyük bir siyasi hata olacaktır.
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları




























































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025