Atilla YAYLA

Atilla YAYLA
Atilla YAYLA
Tüm Yazıları
Demokrasi ve terörle mücadele
12.03.2016
1482

 Önce bir noktanın altını kalınca çizelim. Terör daha çok demokratik ülkelerde karşılaşılan bir problem. Anti demokratik ülkelerde terör diye bir sorun neredeyse yok. Buralarda toplumsal gruplar veya dar örgütler devlete ve toplumun çeşitli unsurlarına karşı silahlı saldırılar gerçekleştirmiyor. Daha doğrusu gerçekleştiremiyor.  Bu tür olaylar nadiren vuku buluyor ve failler bazı durumlarda bütün yakınlarıyla birlikte yol ediliyor. Bunun sebebi açık: Anti demokratik ülkelerde hak ve özgürlükler bulunmadığı gibi insan haklarına dayalı, onları tanıyan ve koruyan bir hukuk sistemi de çalışmıyor. Bu yüzden, devletin kendisi yerleşik bir terör örgütüne dönüşüyor. Silaha dayanmasa dahi her fiilî muhalefeti eziyor ve yok ediyor. Tüm potansiyel muhalefeti imkânsız hâle getiriyor. Silahlı eylemlere kalkışanlarıysa adeta buharlaştırıyor.

     Terör örgütleri faaliyetlerini sürdürebilmek için demokrasilerdeki hak ve özgürlüklere muhtaç. Seyahat özgürlüğü, teşkilatlanma özgürlüğü, ifade özgürlüğü, yerleşme özgürlüğü bunların başlıcaları. Bu yüzden terörizm ile demokrasi arasında ilginç bir ilişki var. Özellikle ideolojik terör açısından bakıldığında demokrasi ile terör arasında bir bağ olduğu görülüyor. Demokratik hak ve özgürlükler arttıkça ideolojik terör daha rahat hareket zemini buluyor ve artma potansiyeli kazanıyor.

     Etnik temelli terörle demokrasi arasındaki ilişki de iki yönlü: Demokrasi eksikliği bir bakıma teröre dönüşebilecek şiddeti meşrulaştırabiliyor diğer taraftan terör örgütlerinin toplum içinde hareket alanını genişletiyor. Bu yüzden etnik terör örgütleri rejimlerin demokrasiden uzaklaşmasını çok seviyor. Bunu sağlamaya çalışıyor.

     Bütün bunlara rağmen terörle mücadele adına demokrasiden vazgeçemeyiz. Demokrasiyi teröre kurban edemeyiz. Kısa vadede terörle mücadelede dezavantaj zannedilen demokratik haklar, özgürlükler ve süreçler uzun vadede terörle mücadelenin en büyük aracına dönüşür.

     Terörle mücadelenin ahlâkî bir boyutu da var. Teröristler genelde kendilerinin daha üstün bir ahlâkî zeminde olduğuna inanır ve halk kitlelerine bunun böyle olduğunu göstermeye çabalar. Oysa devletin terörle mücadelede başarılı olması ahlâklı ve meşru bir zeminde kalabilmesine ve terörle mücadelenin toplum tarafından onaylanmasına bağlıdır. Bu yüzden demokratik meşruiyetten uzaklaşması, ölçüsüz ve orantısız şiddet kullanması, sivil mağdurlar yaratması devletin ve terörle mücadele eden güvenlik güçlerinin halk nezdindeki meşruiyetini ve desteğini aşındırır.

     Aslında PKK da bu yolu kullanmaya çalışıyor. Eylemleri ve saldırılarıyla devletin aşırı reaksiyon göstermesini sağlamak istiyor. Bundan sivil halkın zarar görmesini, halk kitlelerinde rahatsızlık doğmasını ve böylece hem saflarına katılacak insanların sayısının artmasını hem de meşruiyetinin güçlenmesini bekliyor. Bereket versin Türkiye devleti bu tuzağa en azından son zamanlarda çok fazla düşmedi.

     Terörün ve terörle mücadelenin yeni boyutlar kazandığı bugünlerde ortalık şaşırtıcı fısıltılardan geçilmiyor. Çeşitli çevrelerde önümüzdeki günlerin büyük olaylara gebe olduğu söyleniyor. Neler olacağını göreceğiz. Ancak, kesin olan husus şu: Türkiye bahara yeni demokratikleşme adımlarıyla girmeli. Basit ama kronikleşmiş problemleri çözme yönünde bir irade göstermeli ve bir icraat programını mümkün olan en kısa zamanda hayata aktarmaya başlamalı.  Böyle bir program sadece genel hak ve özgürlüklerin gelişmesini sağlamakla kalmayacak terörle mücadeleyi de kolaylaştıracaktır.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar