Atilla YAYLA
Çevrecilik, tabiatı korumaya çalışmak anlamına geldiği ölçüde, asil ve anlamlı bir duruş. İçinde yaşadığımız eko-sistemin temel dinamiklerinin onarılamaz biçimde tahrip olması beşeriyetin bekasını tehlikeye sokar. Ancak, eko-sistemimizin yaşamaya uygunluğunu koruması bir yandan insanın kontrolü altında olmayan tabiat şartlarına, bir yandan da insanın faaliyetlerine bağlı.
Çevrecilik hareketi 1960’larda hızlandı ve güçlenerek zamanımıza ulaştı. Temel vurgusu, çevreyi korumak için insanın üretim ve tüketim (ve hatta üreme) faaliyetlerinin gözetlenmesi, düzenlenmesi, sınırlanması ve engellenmesi. Çevreci hareket içinde ılımlı denebilecek akımlar yanında, insanı dünyadaki herhangi bir canlı seviyesinde gören ve insanın dünya üzerindeki “hegemonyasının” sona erdirilmesini talep eden radikal akımlar da var.
Çevreci hareketlerin bazıları tezlerini bilimsel olarak ispatlamaya ve insanları ikna etmeye çalışmakta. Böylece ciddî ve dikkate almaya değer çalışmalar ortaya çıkmakta. Diğer bazı çevreci hareketler ise insanları korkuya, paniğe itecek dehşet ve kıyamet senaryoları geliştirmek suretiyle mesafe almaya gayret etmekte.
Bu çizgideki kişiler ve gruplar bir anlamda felaket tellallığı yapıyor. Felaket senaryolarını kitaplarda (ve filmlerde) hikâye ediyor. Bu doğrultuda epeyce geniş bir külliyat ortaya çıktığı söylenebilir. Bir süre önce bu senaryoları/kitapları ele alıp değerlendiren ilginç bir kitap yayınladı. Kitabın yazarı Ronald Bailey, adı Kıyametin Sonu, yayıncısı ABD’de Cato Institute.
Çalışma R. Carson’un Silent Spring’inden (Sessiz Bahar) Roma Kulübü’nün The Limits to Growth’una (Büyümenin Sınırları) kadar yakında gerçekleşecek çevre kıyametleri kehanetinde bulunan kitapların/yazarların izini sürüyor. Aradan yirmi yıl geçtikten sonra beşeriyetin yaşamaya devam ettiğine, uygarlığın çökmediğine, yani kehanetlerin boşa çıktığına işaret ediyor.
Çevre kıyameti kitaplarının en iyi bilinenlerinden biri Stanford Üniversitesi’nden biyolog P. Ehrlich’ın 1968’de bestseller olan Population Bomb’uydu (Nüfus Bombası). Ehrlich sınırlanmayan nüfus artışının birkaç yıl içinde yiyecek arzını aşacağını ileri sürdü. Ona göre, tüm insanlığı besleme mücadelesi kaybedilmişti, 1970’lerde dünya kıtlıklarla karşılaşacak ve milyonlarca insan açlıktan ölecekti. Yazar artan nüfustan öylesine tedirgindi ki, insanlığı büyüyen bir kanserli ura benzetti. Ancak, Ehrlich’in kehanetleri gerçekleşmedi. Bugün daha çok sayıda insan daha iyi besleniyor.
Gerek Ehrlich gerekse aynı kafadaki diğerleri neden böyle abartılı ve zayıf temelli kehanetler yapmaya girişiyor? R. Bailey’e göre bunun ana sebebi insan zekâsını ve yaratıcılığını hafife almaları. Yazarın ifadesiyle, insanlar meradaki otları tüketip ölümü bekleyen ceylan topluluğu değil. İnsanlar daima daha fazla yiyecek üretmenin yollarını aradı. Bitki yetiştirmedeki gelişmeler bir Yeşil Devrim ortaya çıkardı ve yiyecek üretimi katlanarak arttı.
R. Bailey’e göre benzer bir durum diğer ekolojik alanlarda da söz konusu. ABD’de kanser oranları düşüyor. Gittikçe daha fazla toprak tarıma kazandırılıyor. Artan zenginlik kirlenmeyi azaltıyor. Temiz enerjinin maliyeti yakında fosil yakıtın maliyetinin altına düşecek. Bu gelişmelerin hızlanarak sürmesi insanın dünyadan elini eteğini çekmesini değil onunla daha çok hemhâl olmasını gerektiriyor. Buna rağmen, radikal çevreci ideologlar kıyamet hikâyeleri anlatmayı sürdürüyor. Bunun sebebi hem psikolojik hem politik. İnsanlar iyi haberleri dikkate almayıp kötü haberlere inanma eğilimine sahip. Çevre meseleleriyle ilgili bilimler tepeden tırnağa politize. Birçok çevreci hareket hırslı bir menfaat grubuna dönüşmüş durumda.
Bu yazıyı ihtiyatsızlık telkini yapmadan bitirmekte fayda var. İnsanlık 21. Yüzyıl’da –iklim değişikliği gibi- büyük çevre sorunlarıyla karşı karşıya. Ancak, felaket tellallarının çözüm önerileriyle bu sorunların üstesinden gelemeyiz. Yapmamız gereken şey, insan zekâsını ve yaratıcılığını daha çok devreye sokmak.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019