Ayhan ONGUN
15 Temmuz darbe kalkışmasından bu yana o kadar yoğun bir bilgi akışı oldu ki, hangisine inanmamız gerektiğini şaşırdık.
Belki birçoğumuz farkında değiliz, ya da darbe yapılmak istenenlerin ülkeyi yönetmesinden duydukları rahatsızlıktan dolayı bir kısım kişiler gözlerini kapatıp görmek istemeseler de, Türkiye çok büyük bir tehlikenin eşiğinden döndü.
Darbe öncesi günlere baktığımızda yine aynı tür rahatsızlıklar vardı.
Başkanlık sistemine yönelik ısrarından dolayı Erdoğan’a,
Alışılmışın dışında ülkede ekonomiye, sosyal yaşama ve hatta siyasete dahil olup, “biz de varız” diyen muhafazakar, dindar kitlenin varlığına bile tahammül edemedikleri için mevcut iktidar partisi AK Partiye,
Kendisi gibi giyinmediği, düşünmediği, yaşamadığı için köylüye, kasabalıya, başörtülüye, yani ötekine olan kin ve nefretinden dolayı toplumun diğer yarısına karşı kaybettiği statüsünü yeniden kazanmaya çalışan modern elitler, memnun ve mesut değillerdi.
Nasıl olurdu da, bu ülkenin, cumhuriyetin, devletin ve de tüm değerlerin sahipleri dururken; bu cahil, makarnacı, yobaz insanların desteklediği bir iktidar kendilerini yönetirdi.
Oysa onlar; dindardı, cahildi, üç kuruşa oylarını satarlardı.
O yüzden onların oylarının da, düşüncelerinin de ve hatta mevcudiyetlerinin de hiçbir anlamı yoktu!
Sonunda mutlaka bu ülkenin yönetimi, birileri tarafından kendilerini verilir ve yine onlar mutlu, mesut yaşamaya devam ederlerdi.
Ama ne yazık ki, durum hiç de öyle olmadı.
O makarnaya, kömüre, şekere satılan oylar ha bire yükseliyor, gücünü pekiştiren AK Parti hiç de iktidardan gitmiyordu.
Yapılması gereken; bu iktidara karşı olan tüm güçler bir araya gelmeli, mutlak surette bu iktidardan kurtulmak gerekliydi.
Tam da bu noktada iktidara savaş açan cemaat kimilerine kurtuluş gibi geldi.
Yani demem o ki, bugün darbeyi mahcup da olsa destekleyen ya da karşı çıkmayanların büyük bölümünün ruh dünyası bu durumdaydı.
AK Parti ve özellikle Erdoğan bu ülkenin başından gitsin de, isterse ülke batsın, yerine kim gelirse gelsin, hiç de umurlarında değildi.
O yüzdendir ki, darbe haberini alır almaz kimileri 10.yıl marşıyla kutlamalara başladılar.
O yüzdendir ki; kimileri günlerce üzüntülerinden yemeden içmeden kesildiler, sokağa çıkamaz oldular.
“Böyle de darbe mi, olur, bunlarda ne beceriksiz çıktılar!” diye hayıflananlarolduğu gibi bazıları da“darbeye karşıyız ama….”.diye başlayan utangaç ifadelerin arkasına saklandılar.
Biz biliyoruz ki, bu ülkede en başından beri cuntacılar, darbe seviciler hep vardılar, bundan sonra da olacaklar.
Çünkü onlar, demokrasiye, halk iradesine inanmazlar.
Onlar demokrasiyi, kendi hegamonyaları ve statülerinin devamı için isterler.
Mevcut iktidar partisinin geçmişte yaptığı yanlış ve adil olmayan uygulamaları örnek göstererek, amalı, fakatlı, lakinli itirazların altında yatan, bu ruh halidir.
Gerçek demokrat bilir ve inanır ki; “darbe kimler tarafından, kimlere karşı, hangi yöntemlerle ya da hangi amaçlarla yapılırsa yapılsın, bir insanlık suçudur ve vicdanı olan her insan buna karşı çıkmalıdır.”
Sonucunda kim karlı çıkarmış, kim güç kazanırmış demeden, hiçbir neden ve gerekçe göstermeden, utanmadan, sıkılmadan, darbelere karşı çıkmak zorundayız.
Kuşkusuz bu son yapılan darbeyi “ardından sivil darbe gelecek” türünden bahanelerle hafife alanlar, “Erdoğan, başkanlık sisteminin yolunu açmak için kendisi planladı.” Gibi senaryolar üretenler olacaktır.
Kim ne derse desin, bu darbe göstermiştir ki; devleti yönetenlerin kabul edilemez boyutta zafiyetleri, eksikleri, hataları vardır.
Bu hastalık bünyeyi öylesine sarmış ki, şimdi çok titiz operasyonlarla bu öldürücü urlardan kurtulmak gerekiyor.
Hastalığı bir çırpıda yok edelim derken, bünyede çok daha kalıcı tahribatlar oluşturmak da mümkün.
Geçmişte yapılan adli hatalara düşülmeden, hukuk çerçevesinde yargılamalar yaparak suçlular cezalandırılmalı, isteği dışında suça iştirak ettirilmiş masum insanlar mağdur edilmemelidir.
Son birkaç gün içinde devlet katında oluşan kimi olumlu gelişmeler, toplumsal uzlaşıya dönük çabalar mutlaka emeği geçenlere takdir olarak geri dönecektir.
(Devam edecek)
Yazarlar
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.08.2021
31.03.2021
17.03.2021
3.02.2021
23.10.2020
30.09.2020
28.07.2020
19.05.2020
15.05.2020
19.03.2020