Ceren KENAR
Birinci Dünya Savaşının fitilini yakan olay olarak kabul edilen Avusturya-Macaristan Arşidükü Franz Ferdinand'ın öldürülmesinin 100. yıl dönümü geçtiğimiz Cumartesi günüydü.
İmparatorlukların sonunu getiren, yeni ülkelerin kurulmasına sebebiyet veren, Bolşevik devriminden Hitler'e yeni sistemlerin kurulmasına yol açan, 20 milyon insanın hayatına mal olan bir savaştı Birinci Dünya Savaşı. Amerika'nın dünyanın yeni gücü olarak sahneye çıkmasına yol açan, kadınlara iş hayatının kapılarını açan, kimyasal silah, savaş uçakları ve tankları savaş teknolojisine eklenmesine sebep olan bir savaştı. Estetik cerrahinin çıkışından, şampanyanın yaygınlaşmasına, trençkotun gündelik hayata girmesi gibi birçok detay kadar, birçok dönüşümün de müsebbibi idi. Kitlesel üretimin ortaya çıkmasına, petrolün buhar enerjisinin yerini alarak temel bir enerji kaynağı haline gelmesine, Soğuk Savaşın filizlerinin atılmasına yol açan bir savaştı. Sanatı değiştiren, iyisiyle kötüsüyle yeni siyasi ve entelektüel akımları dünya sahnesinde görünür kılan, kısacası tüm dünyayı dönüştüren bir savaştı.
Türkiye gündeminde tartışacağımız çok da mühim meseleler olduğundan olsa gerek, biz dünya kamuoyunun aksine dünyayı ve bölgemizi dönüştüren bu savaşı konuşmayı bir zaman kaybı olarak görme eğilimindeyiz. Batı medyasının aksine, Birinci Dünya Savaşı üzerine özel dosyalar hazırlamaya, bu konuda akademisyenlerin yaptığı değerli katkıları kamusal alanda tartışmaya hacet duymuyoruz.
Oysa ki şu an bir aktör olarak yeniden girme mücadelesinde bulunduğumuz Orta Doğu'nun sınırları bu savaştan sonra çizildi. Arap coğrafyasını ile Osmanlı'nın yollarını ayıran, Sykes-Picot düzeni olarak bilinen ve 20. yy'da Orta Doğu'nun siyasi idaresini belirleyen tarihî dönüm noktasıydı, Birinci Dünya Savaşı.
Resmî tarihimizde Birinci Dünya Savaşı bir kahramanlık ve ihanet noktasıdır. Gelibolu cephesinde gösterilen “üstün başarılar” ve Arapların bizi “sırtımızdan hançerleyerek” İngilizlerin oyunu ile isyan etmesinin anlatısıdır. Arap coğrafyası konusundaki tavrımızın kurucu söylemi “hain” Araplara asla güvenilmemesi gerektiğidir. İngilizler ile birlik olan Araplar, Osmanlı'nın şefkatli kollarından kendi “kandırılmışlıkları” sonucu kopmuş ve dolayısıyla daha sonrasında başlarına gelen binbir musibeti hak etmiştir. Bu nedenle “bizi istemeyeni biz hiç istemeyiz” mottosu ile hareket etmeli, bu “lanet Orta Doğu bataklığından” uzak durmalıyızdır. Bu refleks genel olarak Kemalizmin Orta Doğu'ya bakışını özetleyen tavırdır.
Buna karşılık ise Arap “kardeşlerinin” böylesi bir “ihanetin” parçası olamayacağını göstermeye çalışan bir mütedeyyin anlatı vardır. Arap isyanlarının aslında tüm Arapları temsil etmediğini, Şerif Hüseyin'in ordusunun parayla tutulmuş birkaç yüz bedevinin oluşturduğunu, Arap milliyetçiliğinin Hıristiyan Araplar dışında o dönemde popüler bir ideoloji olmadığını vurgular. Thomas Edward Lawrence'ın “fitne” saçan “oyunlarına” dikkat çeker. Bağdat ve Şam'da kitlesel isyanların olmadığını ekler. Şerif Hüseyin'in aslında kendisinin bile Arap milliyetçisi olmadığını ve bu hareketin basit bir güç savaşı olduğunu iddia eder.
İkinci anlatı, yani Osmanlı'daki Arap isyanlarının tabandan ziyade, lokal liderler tarafından örgütlendiği vurgusu gerçeğe daha yakın bir resim çizmektedir. Gerçekten de Araplar arasında ayrılıkçı fikirler çok geç çıkmış, azınlıkta ve zayıf kalmıştır. Araplar çok uzun süre Osmanlı ile ortak bir gelecek tahayyülünü korumuştur. Arap milliyetçilerinin bir kısmının bile Avusturya-Macaristan modeli (Habsburg hanedanı gibi Osmanlı hanedanının başta olduğu bir Türk-Arap imparatorluğu) öngörmesi bu ortak gelecek fikrinin ne kadar güçlü olduğunu göstermektedir.
Fakat yine de, bu iki anlatı birbirine zıt şeyler söylese de, ortak bir tarafı vardır: Sorgulanan Arapların tavrıdır, Osmanlı'nın değil. Birlikte yaşama iradesinde sadece bir tarafın nerede durduğuna bakan bir tavırdır. Soru Arapların Osmanlı'ya bakışıdır, Osmanlı'nın Araplara bakışı değil. Tartışma Arapların Osmanlı'ya karşı geliştirdikleri politika üzerinedir, Osmanlı'nın Araplara karşı geliştirdiği politika üzerine değil.
Takdir edilecektir bu okuma tek taraflı ve üstten bakan bir tavırdır. Ve Osmanlı-Arap ilişkilerini anlamakta yardımcı da olmamaktadır.
Osmanlı'nın merkezileşme ve ulus-devletleşme süreci özellikle Türk olmayan coğrafyalarda daha önce tecrübe edilmeyen sorunları da birlikte getirdi. Özellikle İttihatçıların kendi içlerinde bu konuyu tartışıp sonrasında adem-i merkeziyetçilik fikrini mutlak reddetmeleri ve sonucunda İstanbul’dan sıkı sıkıya denetlenen bir devlet fikrinin baskın olmasının, Osmanlı taşrasına etkisi sancılı oldu.
Eğitimde ve devlet yazışmalarında Türkçe kullanılması Arapları yabancılaştıran bir faktör oldu. Bu aslında yeni bir uygulama değildi, ancak devlet 19. yy'ın sonu itibariyle sıradan vatandaşın günlük hayatına daha çok sirayet eden bir yapı oldu. Bundan önce ortalama bir Arap vatandaşın devletle ve örgün eğitimle ilişkisi minimalken, bu modern devletin günlük hayata sızması ile bir sorun haline gelmeye başladı. Bununla beraber Arapların sadece Arap bölgelerinde askerlik yapma istekleri bir güvenlik tehlikesi olarak görüldü ve kesinkes reddedildi. Arapların parlamento ve İstanbul merkezi yönetimdeki etkileri İttihatçılar ile dramatik bir şekilde azaldı. Arap bölgelerine merkezden atanan yönetici ve memurların sadece halka değil, yerel eşrafa üstten bakan tavırları normal olarak Arap toplumunda hoş karşılanmadı. Ve tabii en son Cemal Paşa'nın gaddar politikaları sonucu şahsında (son derece haklı olarak) simgeleşen despot Osmanlı imajının oluşması var olan duygusal yakınlığa darbe indirdi.
Peki bu uygulamaların nedeni neydi?
Bu konuda çalışan akademisyenler bu soruya farklı cevaplar sunuyor. Osmanlı elitleri Oryantalist idi diyen de var, bu politikaları Türkleştirme kampanyasının bir parçası olarak gören de. Bir başka bakış ise bu politikaların merkezileşme çabalarının kaçınılmaz sonucu olarak görmek üzerine kurulu.
Tarih anlatıları çoğu zaman bugünkü duygular ile algılanan ve aynı zamanda bugünkü duyguları şekillendiren ve güçlendiren bir ideolojik mühimmat olarak işlev bulur. Bu tavrın tarihi anlamak önünde engel teşkil ettiği malumun ilam-ı. Ancak bu tavrın bugünü anlamak önünde bir engel teşkil ettiğini de görmemiz lazım. Birbirine zıt şeyler söyleyen iki romantik anlatının dışına çıkıp, “hain” veya “sadık ancak kandırılmış” Araplar dışında daha soğuk ama gerçekçi bir resim çizmek lazım.
Yaşayan en saygın ve önemli Osmanlı tarihçilerinden, çalışmaları ile özellikle geç Osmanlı entelijansiyası konusunda çığır açan, Princeton Yakın Doğu Çalışmaları bölüm başkanı Şükrü Hanioğlu geçtiğimiz Pazar günü Sabah gazetesinde manifesto niteliğinde bir yazı kaleme aldı. “Orta Doğu'da 'güç' ile kurulan, 'zor' ile sürdürülen bir 'düzen' 'çatışma' ile sona erdirilmektedir" diyen Hanioğlu “... Türkiye'nin bölgesel bir güç olarak 'yeni düzen' oluşturulmasının dışında kalabilmesi mümkün değildir. Sürecin sancılı olması, büyük acılara neden olması, onun dışında kalınmasını bir seçenek haline getirmemektedir” diyor. “Sürece katılımın 'Yeni Osmanlılık' ile de bir ilişkisi yoktur” vurgusunu yapan Hanioğlu, Türkiye'nin bu sürece katılımının “bataklıktan uzak duralım" benzeri tezlerle karşı çıkılması "ağaçlara saplanarak ormanı görememek" olarak okuyor. Ve yazısını anahtar bir uyarı ile sonlandırıyor: “Bölgeye yüz yıl sonra yeni bir düzen gelmektedir ve Türkiye kendi coğrafyasını yeniden şekillendiren bir sürecin dışında kalamaz. Dolayısıyla tartışmamızın vurgusu 'uzak durma' değil 'uygulanacak siyasetlerin niteliği' olmalıdır.”
Uygulanacak siyasetlerin niteliğine yönelik katkı ancak ve ancak bölgeye bakışımızı belirleyen tarih anlatılarının da sorgulanmasını içeren, yeni bir okuma ile mümkün olur.
“Yeni Türkiye'nin”, yeni bir Orta Doğu okuması yapma vakti çoktan gelmiştir. Bu konuda uzun zamandır öncü çalışmalar yapan değerli akademisyenlerin katkılarının kamusal alanda daha görünür olması elzemdir. Okullarda okutulan ders kitaplarında ve müfredatta kapsamlı bir değişiklik yapılması konusunda geç kalınmıştır.
Bugün oy verme yaşına gelmiş gençler, ilkokula AK Parti iktidarında başlamış ve üniversiteye gelmiş, hatta mezun olmuştur. Aktif bir dış politika için kamuoyu oluşturulmaya çalışılan AK Parti döneminde okullarda hâlâ Kemalist, “eski Türkiye'nin” dış politika söylemini belirleyen tezler okutulmaktadır.
Bu durumun gerçeğe yaklaşmak, ırkçılık, milliyetçilik ve Oryantalizm ile mücadele etmek kadar, AK Parti'nin politikalarını anlatmasına hizmet etmediği de aşikârdır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.02.2017
5.02.2017
4.02.2017
27.06.2017
26.06.2017
21.06.2017
7.02.2017
5.02.2017
2.02.2017
30.05.2017