Hadi ULUENGİN

Eski Cumhuriyetçiler ve bizler
2.11.2012
3162

 KUTSALI istismar ederek ve mabette tapınmak yaygarası kopartarak gerçekleştirilen son 29 Ekim provokasyonu tabii ki 2007 Cumhuriyet mitinglerinin uzantısını oluşturuyordu.


“Müşteriler”
 yine klasik Atatürkçü ve laiklere; partizanlaşmış Alevi derneklere ve neo-Nazi Maoculardan kalpazan komünistlere uzanan “ulusalcı öncüler”e (!) tekabül etti.

Gerçi bire bin katan şişirmelere boş verin. Zira Ankara’daki kalabalık geçmişe kıyasla çok daha tenhaydı. Fakat bunu o “müşteriler”in azalmasına bağlamak da gerçeği yansıtmaz.

Bir; toplanmanın yasaklanmış olması “seferberliği” (!) belirli ölçüde sekteye uğrattı.

İki; önceki mitingleri henüz hâlâ su başlarını tutan müteveffa statüko düzenlemişti.

Oysa Silivri’den sonra iş kılıç artıklarına kaldı. Eh, onlar da bu kadarını becerebildiler.

Dolayısıyla Ulus Meydanı’ndaki göreceli sayıya bakarak Erol Katırcıoğlu’nun güzel tabiriyle “eski Cumhuriyetçiler”de niceliksel bir gerileme yaşandığı zehabına kapılmayalım.

Hayır, ne uzar, ne kısalır cinsen bu kesimin oranında bir değişim sözkonusu değildir.

Ama bizzat iç bünyede kısmi nicelik dönüşümü olduğu doğrudur ki buna değineceğim.

***

BİRİNCİ saptama şudur: Aynı “eski Cumhuriyetçiler”in yabana atılmayacak bir bölümü bugün dünkünden daha g-e-r-i bir konumdadır. Daha ilkel saflaşmalara temayüllüdür.

Yani, zaten ebedi söylemle şartlanmış olan ama yine de öz itibariyle laik hayat tarzını benimsedikleri için kendilerini Cumhuriyetçi, Atatürkçü veya Kemalist sayan; fakat fanatik bir “öteki” husumetine, Batı düşmanlığına, emperyalizm lafazanlığına da pek fazla itibar etmeyen sosyal katmanların ciddi bir kesimi giderek “ulusalcılaşma” sürecine girmektedir.

Eğilimi “artçı radikalleşme” veya “anakronik atılım” diye de tanımlayabiliriz.

***

ŞÜPHESİZ, bu vahim ve tehlikeli gelişmenin kökeni yukarıdaki şartlanmada yatıyor.

Ayrıntıya girecek değilim, eski statüko her ulus-devletin inşasıyla at başı gitmiş efsane üretimini Türkiye’de cinnet raddesine vardırdığı için beyin yıkamada dev bir zafer kazandı.

Eh, böylesine bir “benlik şırıngası”ndan sonra “ne mutlu Türküm diyene” şiarından “Kürt bakkala gitme” sloganına yatay geçiş gayet de kolay gerçekleşir. Bir çırpıda oluverir.

Nitekim aynı Kürt meselesi bam telini oluşturduğu içindir ki gericilikte başı çeken neo-Nazi “solcular”(!) daima bu noktayı gıdıklayarak müşteri avına çıkıyorlar.

***

ANCAK ikinci bir olgu daha var ve o da şudur: Bir bölüm “eski Cumhuriyetçi”nin “ulusalcılaşma”sürecine girmesi hâlâ esas olarak hayat tarzı endişesinden kaynaklanıyor.

Doğru, 29 Ekim Ankara’sında yaygara kopartanlar en ilkel, en bağnaz, en komik anti-emperyalist ve anti-Batı yaftaların peşine takıldılar. En gariban statükoculuğu sahiplendiler.

Oysa o Batı’nın müziğini dinliyorlar ve dinleyecekler. O emperyalist ülkelerde tura gidiyorlar ve gidecekler. O küreselleşmenin nimetleriyle zenginleşiyorlar ve zenginleşecekler.

Başka bir deyişle, hayat tarzı kaygısı nicelik olarak ne uzayan ne kısalan “eski Cumhuriyetçiler”de insiyaki refleksi tetikliyor ve bir kesimini “ulusalcı” girdaba sürüklüyor ama, iç bünyede gerçekleşen bu nitelik dönüşümü dahi büyük ölçüde zahiri kalıyor.

***

KALSIN, vakıa vakıadır! Bir dizi “eski Cumhuriyetçi”nin “arkaik atılım” sürecinde daha da g-e-r-ibir konuma kaydığı nesnel gerçeği oluşturuyor. Tehlike küçümsenemez!

Oysa onlar toplumsal açıdan böyle bir ilkelliğe terk edilemezler. Heba edilemezler.

Ve kazanmak değilse bile “normalleştirmenin” ilk reçetesi de iktidar açısından, haklı veya haksız, hayat tarzına ilişkin kaygıları azami güvenceyle asgariye indirgemekten geçiyor.

Bizim açısından ise hem “ulusalcı” karargâhları fikren bombalamayı, hem de ciddi bir kesimi tereddüt içindeki “eski Cumhuriyetçiler”i yenisine ikna etmeyi sürdürmekten geçiyor.


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar