Hilâl KAPLAN

Hollanda izlenimleri
20.04.2012
3461

 Amsterdam, pek çok yönden Hollanda'nın merkezi olsa da ülkenin 'siyasi başkenti' parlamentodan yüksek mahkemeye kadar tüm devlet kurumlarının yer aldığı Lahey. Amsterdam'ın büyülü havasından uzak olsa da Lahey, tarihî dokusunu muhafaza etmeyi büyük ölçüde olduğundan tamamen gri ve betondan ibaret bir devlet şehri görüntüsüne de sahip değil.

Cumhurbaşkanı Gül'ün, Hollanda Kraliçesi Beatrix'in resmî daveti üzerine gerçekleştirdiği geziden notlarımı aktarmaya devam ediyorum. Heyetteki gazeteciler için gün, Hollanda Başbakanı Mark Rutte ile Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün ikili görüşmelerinin ardından Parlamento Binası'nda yaptıkları ortak basın toplantısıyla başladı. Liberaller ile Hristiyan Demokratlardan oluşan koalisyon hükümetini, Geert Wilders'ın İslâmofobik söylemleriyle ön plana çıkan Özgürlük Partisi de destekliyor.

Kabinenin başbakanı liberal lider Mark Rutte, Türkiye ekonomisini överek başlıyor sözlerine. Türkiye'nin ekonomik olarak bir önceki yıl %9, sonraki yıl %8,5 büyüdüğüne vurgu yaparak "keşke biz de bu rakamları görebilsek" diyor. Bu temennisinin altında Hollanda'nın 40 yıldan beri karşılaşmadığı bir ekonomik krizin içinde olması yatıyor. Mecliste görüşmesi yapılan bütçe kısıtlamalarının %4,5'u bulacağı konuşuluyor. Ki önceki yazımda bahsettiğim üzere bu ekonomik zorluk sebebiyle Hollanda bazı ülkelerdeki büyükelçiliklerini bile kapatmak zorunda kalmış. "Biz dünyanın en gelişmiş 16., Türkiye ise 17. ekonomisi ama bu rakamlar gelecek yıl yer değiştirmiş olacak" diye de espri yapıyor.

Hollanda'dan Türkiye'ye geçen yıl gelen turist sayısının 1,2 milyonu bulduğunu, ülkelerinde tam 18.000 şirketin Türklere ait olduğunu ve 400.000 Türk'ten 300.000'ininin aynı zamanda Hollanda vatandaşı olduğunu belirten Rutte ilişkilerin özellikle ekonomik boyutta geliştirilmesinin iki ülkenin de çıkarına olduğunu söylüyor. Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyeliğine her zamanki gibi tam destek verdiklerinin altını çizdikten sonra "AB'nin etki alanı ancak Türkiye'nin üyeliği gerçekleştiği takdirde genişleyecektir" diyor. On binlerce mülteciye sahip çıkan Türkiye'nin Suriye politikasını ve genel olarak Arap Baharı'ndaki rolünü övdükten sonraysa toplam 1 milyon Avro yardımda bulunacaklarını sözlerine ekliyor.

Toplantının ardından Kraliçe Beatrix'in ev sahipliğinde düzenlenen ve Başbakan Rutte'nin de katıldığı öğle yemeğine geçiliyor. Yemek, her yıl Kraliçe'nin tahtından parlamentonun açılışını gerçekleştirdiği resmî törenin yapıldığı 13. yüzyıldan kalma tarihî binadaki Şövalyeler Salonu'nda servis ediliyor. Gotik tarzdaki salonun dört bir tarafı Hollanda'yı kuran kontların şövalyelik nişanlarıyla bezenmiş. Aynı masada oturduğumuz ancak mevki ve isimlerinin belirtilmesini istemeyen Hollanda Dışişleri Bakanlığı'nda görevli yüksek düzey bürokratlarla Türkiye ve Hollanda üzerine sohbet ediyoruz.

Kendilerine ülkemizde en bilinen Hollandalı politikacının ne yazık ki Wilders olduğundan bahsediyorum. Onlar da meclisin sadece altıda birini oluşturan bir parti liderinden bahsedildiğini unutmamak gerektiğine, onun Hollanda'nın çoğunluğunu asla temsil kabiliyeti olmadığına dikkat çekiyorlar. Bu arada Wilders'ın Cumhurbaşkanı Gül'ün ziyaretinin iptali hususunda yoğun bir propagandası olsa da partisi koalisyona dışarıdan destek verdiğinden ve kabinede bulunmadığından neyse ki dış politika hakkında hiçbir sözü dikkate alınmadan hareket edilebiliyor.

Hollanda, Fransa veya İsviçre'ye nisbetle daha liberal bir ülke görüntüsü veriyor ama ekonomik kriz büyük boyutlara ulaşırsa, kabağın Avrupalı Müslümanların başında patlamayacağının hiçbir garantisi yok. Masadaki bürokratlar gelecekten oldukça emin "İş hayatından gündelik hayata Avrupa her alanda Müslümanlarla iç içe; faşizmin o kadar yüksek boyutlara çıkması imkânsız" gibi bir tablo sunuyorlar. Ancak onlara İkinci Dünya Savaşı öncesinde Yahudiler için de hemen hemen aynı durumun söz konusu olduğunu hatırlattığımda önce gözleri biraz büyüyor, ardından soğuk rüzgârlar esiyor ama sonuçta "Her halükârda daha dikkatli olmakta fayda var elbette" sonucuna demirleniyor.

Burada kaldığımız süre boyunca Cumhurbaşkanı Gül ve resmî heyeti Kraliyet Sarayı'nda ağırlanıyor. Saray'ın çatısında Kraliyet bayrağı bir yanda, Türkiye bayrağı diğer yanda salınıyor. Gül'ün Ulusal Anıt'a koyduğu çiçeklerden oluşan ay yıldızlı çelengin başında askerler nöbet tutuyor. Ve şehrin kalbi olan Dam Meydanı, Hollanda bayraklarıyla beraber dalgalanan Türkiye bayraklarıyla donatılmış durumda. Ay yıldızın yanına 12 yıldızlı bayrak ne zaman konur ya da hiç konur mu bilmiyorum ama Türkiye gittikçe daha Avrupalı / Avrupa'da olmaya devam ediyor; buna şüphe yok.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar