Hüseyin GÜLERCE
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bugün törenle AK Parti’ye yeniden üye oluyor. 21 Mayıs’taki olağanüstü kongrede de genel başkan olacak.
Muhalefetin en çok eleştirdiği konulardan biri bu. Sayın Erdoğan, ilk bakışta yadırganabilecek böyle bir yola neden gitti? Neden bir cumhurbaşkanı, kurucusu olduğu partiye yeniden genel başkan olmak ister? AK Parti içinde neye gücü yetmedi ki, partinin başına geçiyor? Zaten cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, cumhurbaşkanını idarenin başı yapıyor. Üstüne bir de parti genel başkanlığı ne oluyor?
Meselenin özü anlaşılmadan bu soruların hepsi sorulabilir.
Meselenin özü şudur: Türkiye’de demokratik yönetimin iki temel zaafı var.
Birincisi, halkın sandıkta seçtikleri, Ankara’da iktidar olamadı. Asıl iktidar, vesayet sisteminin ağalarının elinde oldu. Parlamenter sistem, onlara her türlü imkânı verdi. Nitekim bu vesayet ağalarından, statüko bekçilerinden bazıları açıktan, “halk seçer, biz yönetiriz” diye çok efelenmiştir.
Vesayet sistemi sayesinde partilerin içi ile oynanır, milletvekili transferleri yapılır, milletvekili pazarlıkları ile bakanlıklar ulufe gibi dağıtılır. Terör azdırılır, ardından darbeciler “kurtarıcı” olarak darbe yaparlar. Uzatmayacağım, milli irade sandıkta tecelli eder ama yönetimde söz sahibi olamazdı.
Bu temel zaaf, 16 Nisan’daki tarihî ‘Evet’ ile giderildi. Artık vesayetin güç odakları, bilhassa medyayı kullanarak Parlamento’da iktidar oyunları oynayamayacak. Türkiye’yi yönetecek Hükümeti 5 yıllığına sandıkta halk belirleyecek. İstikrar içinde kalkınmanın zemini de sağlanmış olacak.
Ancak demokratik yönetimin, en az birincisi kadar önemli ikinci bir temel zaafı daha var. Yani milli iradeye dayanan yönetimi, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile garantiye almış olmuyoruz. Ama ikinci zaafın da giderilmesi gerekir.
İkinci temel zaaf, Cumhurbaşkanının karşısına, kendi iktidar partisinin çıkarılmasıdır. Kurucusundan mahrum bırakılan iktidar partisinin parçalanması, tabela partisine dönüştürülmesi ve Cumhurbaşkanının da yalnızlaştırılması tehlikesidir.
Üç hakikati hatırlatayım: Bir; Turgut Özal Cumhurbaşkanı oldu, Anavatan Partisi tuzla buz oldu. İki; Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı oldu, Doğru Yol Partisi tuzla buz oldu. Üç; 7 Haziran seçimlerinden sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, AK Parti-CHP koalisyonu ile devre dışı bırakılması aniden gündeme geliverdi. Erdoğan basiretli davranmasaydı AK Parti’nin akıbeti de aynı olurdu.
Bu hakikatlerin verdiği dersi en iyi Sayın Erdoğan biliyor. En önemli makamları tevdi ettiği insanların nasıl değiştiğini bizzat görmüştür. Vefasızlığın getirdiği büyük sıkıntılar, acılar yaşamıştır.
Onun, partisini yeniden yönetmek gibi bir hevesi yok. Ancak millet iradesinin korunması meselesi, Erdoğan için namus meselesidir. Mesele şahsî değil, milletin verdiği emaneti koruma, yaşatma sorumluluğu meselesidir…
Erdoğan, AK Parti Genel Başkanı olmadan, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi tehdit altındadır. Sadece o değil, Türkiye’nin istikrarı da, huzuru da tehdit altındadır.
Erdoğan’ın AK Parti Genel Başkanı olması ile istikrar emniyet altına alınacak, millet iradesi tahkim edilecektir.
Erdoğan’ın başa geçmesiyle AK Parti teşkilatına ve hükümete de yeni bir heyecan ve dinamizm gelecektir. Ayrıca yürütme ile parlamento arasında koordinasyon ve ahenk sağlanacaktır.
Yürütme 16 Nisan’da çift başlılıktan kurtarıldı. Erdoğan’ın genel başkanlığı ile parti-hükümet ilişkisi de çift başlılıktan kurtarılmış olacaktır.
Sayın Erdoğan’ın AK Parti Genel Başkanlığı hayırlı olsun.
Yazarlar
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
18.04.2019
11.04.2019
4.02.2019
28.03.2019
14.03.2019
9.02.2019
9.02.2019
1.02.2019