İsmet Berkan
Ne diyordu Necip Fazıl meşhur Sakarya şiirinde: “Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!”
Nasıl olur da bir insan öz yurdunda garip ve parya olur? Bu sorunun cevabını herkes gayet iyi bildiğini düşünür ama ben farklı bir açıdan yaklaşmak istiyorum.
Devlet ve siyaset imkanlarıyla sınıf atlayan, kendi anne babasından daha iyi bir hayat yaşama imkanına sahip olan dar bir gruptan değil de geniş kitlelerden söz ediyorsak, bize yoksul anne babalarımızdan daha iyi bir hayat imkanı verme ihtimali olan yegane şey eğitim.
Benim kaba hesabımla, her yıl 1 milyon çocuğumuzu Milli Eğitim Bakanlığı’na emanet ediyoruz, onlar 12 yıl boyunca eğitimin üç aşamasından geçiyor ve mezun oluyor.
Bu yıl liseden mezun olan 985 bin kişi üniversite sınavına girdi ama biz onu hesabımız kolay olsun diye 1 milyon kabul edelim.
-Bu 1 milyon lise mezununun kabaca 20 bin kadarı, dünyadaki akranlarıyla yarışabilecek kadar iyi ve kaliteli bir eğitim aldı.
-100 bin kadarı, “Türkiye için iyi” denebilecek bir eğitimden geçti, buna uygun üniversitelere girecek.
-250 bin kadarı eğer kendileri de çok çalışırsa insanı meslek sahibi yapma imkanı verebilen üniversitelere girmeye yetecek ama hiçbir biçimde üst düzey olmayan bir eğitim aldı.
-Kalan büyük kalabalık ise oldukça kötü bir eğitimden geçti.
En tepedeki 20 bin, anne babası üniversite ve üstü eğitime sahip, genellikle iyi meslek ve gelir sahibi ailelerin çocukları. Öz yurdundaki paryalar değiller yani.
Gerek PISA sınavı istatistiklerine ve gerekse diğer araştırmalara baktığınızda bir sonraki “Türkiye için iyi” denebilecek 100 bin gencin aileleri de, orta ve orta üst sınıf mensubu daha çok. Belki bu grupta az sayıda “parya” anne-baba vardır.
Son iki dilim, yani toplamın yüzde 88’ini oluşturan gençler ise toplumun en altından ortalarına kadar gelen ailelerin çocukları. Burada işsiz anne baba da var, köydeki aile de, esnaf da, atölye sahibi KOBİ patronu da, devlet memuru da, işçi de… Bu çocuklar maalesef yoksulluğa, daha düşük gelirle yaşamaya mahkumlar. Mahkumiyetleri daha onlar doğduğunda başladı.
Yani, Türkiye’de yoksulluk ve mesleksizlik, anne babadan çocuğa miras kalan, kuşaklar boyunca taşınan bir şey. Dün kendini öz yurdunda parya hissedenlerin çocukları da öyle hissediyor, torunları da hissedecek.
Bu söylediğim, toplumsal eşitsizliklerin eğitim sistemi yoluyla yeniden üretilmesi olgusu yeni bir şey değil, en azından 19. yüzyıldan beri böyle. Cumhuriyet rejimi eğitimi yaygınlaştırdıkça bir ölçüde törpülendi ama eşitsizlik hala çok büyük.
Benim annem liseden mezun olduğunda, Türkiye’nin bütün lise mezunları tek bir yıllık içine sığmıştı. Bugün 1 milyon kişi mezun oluyor. O zaman lise mezuniyeti bile sosyal basamakları tırmanmanıza yardımcı oluyordu, bugün çoğu üniversiteden mezun olmanın hiçbir faydası yok.
Gelin bu yılki üniversite sınavından biraz rakam konuşalım. Sayısal alanında sınavda ilk 10 bin kişi arasına girebilmek için 400 puan ve üzerini almak gerekti. Bu 10 bin öğrenci, bu yılın “en seçkin” öğrencileri, doktorlar, elektrik-elektronik mühendisleri, fizikçiler, matematikçiler hep onların arasından çıkacak. Ve sınavda 400 ve üzeri aldılar, yani 100 üzerinden 75 ve üzeri. (Sadece 1 kişi tam puan olan 500’ü alabildi.)
Sözelde ilk 10 binde yer almak için kabaca 330 puan ve üzerini almak yeterli oldu bu yıl. Yani 100 üzerinden 57.5 gibi bir not. Eşit ağırlıkta ise 340 ve üzeri puan alanlar ilk 10 bine girdiler. Yani 100 üzerinden 60 gibi. (Bu iki dalda da sadece 1’er kişi tam puan, yani 500 alabildi.)
Bakın, üniversite sınavında ilk 10 bine girebilmek büyük bir olay. Ama görüyorsunuz, o “seçkin” sınıfa girmenin barajı o hangi seviyede…
(Mesela Türkiye’nin valileri, devlet yöneticileri ve en önemlisi siyasetçileri acaba üniversite sınavında okullarına yüzde kaçlık dilimden girdiler? Okullarını kaçıncılıkla bitirdiler?
Neyse, konumuz bu değil.)
Türkiye’de genel kabul, Ak Parti’nin ve Tayyip Erdoğan’ın 20 yıldır toplumun en altındakilerinin, yani “parya”larının oylarıyla iktidarda kaldığı.
O “parya”lar Erdoğan’a oy verirken bir ümitleri de kendilerini paryalıktan kurtarmasıydı. Ama 20 yıllık Erdoğan iktidarında, en azından eğitimde, o “parya”ların durumunu iyileştiren, eğitimin yarattığı eşitsizliği kırmaya çalışan ve kısmen de olsa başarı kaydedilen köklü hiçbir şey yaşanmadı.
Erdoğan ve partisi eğitimin eksiğini bina zannetti. Evet ilk yıllarda bina da çok eksikti ama esas eksik kaliteli eğitimi herkese sağlayacak öğretmendi.
Üniversiteyi ilk 200 bin ile 300 bin arasında bir sıradan kazanan ve sonra da öğretmen çıkanlar, o insan eksiğini gidermeye yetmedi, yetemezdi.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2025
23.05.2025
22.05.2025
13.05.2025
1.05.2025
29.04.2025
19.04.2025
13.04.2025
10.04.2025
6.04.2025