Markar ESAYAN
Ben açıkçası Sayın Kılıçdaroğlu'nun hafife alındığını, üstlendiği işlevin sadece “beceriksizlik”, “küfürbazlık”, “politik niteliksizlik” veya “koltuk sevdası” gibi dar tanımlarla geçiştirilemeyeceğini düşünüyorum.
Sayın Kılıçdaroğlu'nun rolü gerçekten de “tarihi” bir öneme sahip ve geçiştirilemez.
Ancak bu rolü doğru tanımlamalıyız. Kılıçdaroğlu inandığı/adandığı bir dava/ideoloji için mücadele veren organik bir siyasi mi, yoksa kollektif bir mühendisliğin CHP'nin liderlik makamına atadığı bir “emekçi” mi?
Dünkü giriş yazısında şöyle ifade etmiştim.
“Haliyle, tabanınızı ikna etmek gibi zor, emek ve zaman isteyen bir çabayı zaten gözden çıkarmışsanız, siyaset dışı ittifaklar kurmak öncelikli işiniz olur. Odak, alt etmeniz gereken düşman aktöre (Liderlik, örgüt ve tabana) yönelir. Zaten kendi hedef kitlenizi gözden çıkardığınız için, bu iş için size epeyce boş zaman kalacaktır.
İşte Sayın Kılıçdaroğlu, bu ikinci yol için mükemmel bir tercih olmuştur. Eklektizme muhtaç bu rol, ancak Sayın Kılıçdaroğlu gibi her duruma uyumlu bir aktörce uygulanabilir.”
Belki de, organik bir siyasetçi değil, eski tip bürokrat sınıfından geldiği için bu görev için gerekli özelliklere sahip olduğu için seçilmiştir. Ama gerçekten “iyi” bir tercih olmuştur. Sayın Kılıçdaroğlu'nu üstlendiği fonksiyona uygunluğu açısından “oyun hamuru” olarak nitelendirmek doğru olacaktır. Her şeyi söyleme, yapma, sonra o söylediklerini ve yaptıklarını reddetme ve bundan hiç sıkılmama...
Evet, Sayın Kılıçdaroğlu'nun çok fazlaca boş vakti var. Çünkü demokratik usullerle seçilmiş Cumhurbaşkanı ve hükümete karşı, şüpheli, gölgede kalan, meşru olmayan aktörlerin verdiği göreve evet denmişse, sadece bilgilendirilirsiniz. Ülkenin karmaşık sorunları için kapsamlı, hükümeti bir yandan eleştirirken, ona vizyon da sağlayacak projeler üzerinde emek vermenize gerek yoktur. Seçmenlerinizi önemli süreçlerde aktörleştirmek gibi bir yükümlülükten de kurtulmuşsunuzdur. Bilakis, kasti olarak seçmenlerinizi itibarlı/etkili şekilde temsil etmekten imtina etmek görevinizin bir parçası haline gelir. Onları retoriğe, küfüre ve öfkeye boğarak, antidemokratik bir girişime her an hazır olsunlar diye debelenmeye bırakırsınız.
İşte bu nedenle, bu süreçte aslında bir ideolojik içeriksizleştirme operasyonuna tabi tutulmuştur CHP. Tüm sorunlarına rağmen, Sayın Deniz Baykal dönemindeki duruş tasfiye edilmiş, CHP içine uygun görülen her şeyi eklektik olarak doldurabileceğiniz bir kap haline getirilmiştir.
Nitekim bugün, Kılıçdaroğlu bu operasyonu gizlemek, seçmenlerinin dikkatini asıl dönüşümden uzaklaştırmak için, işi Sayın Erdoğan'a şiddeti her gün artan, pespayeleşen bir şekilde küfür etmeye vardırmıştır. Bu bilinçli bir tercihtir, sıradan bir piar çalışması değildir.
Bu nedenle, bir “karın ağrısı” polemiği başladı. Sayın Erdoğan'ın “Ben onun asıl karın ağrısını biliyorum” sözüne karşı Kılıçdaroğlu'nun “Açıklasın, yoksa ben Salı günü onunkini açıklayacağım” dediğini biliyoruz.
Ne oldu? Kılıçdaroğlu hiçbir şey açıklamadı. Cevaben sadece hakaretin dozunu arttırdı. Çünkü muhtemelen Sayın Erdoğan önemli bir şeyi ima etmişti. Ve o da biliyordu ki, Cumhurbaşkanı'na hakaretin dozunu arttırırsa, sihirli değnek kullanmak gibi, kimse ona verdiği ve tutmadığı sözü hatırlatmayacaktı.
Acaba, “karın ağrısının” ima ettiği şey, Sayın Baykal üzerinden CHP'nin ele geçirilmesi operasyonunda Sayın Kılıçdaroğlu'nun rolü müydü?
Bir bilgiye sahip değilim. Ama benim aklıma ilk bu geldi.
Ben bunu bilmek istiyorum. Baykal'a yapılan kumpastan Kılıçdaroğlu'nun önceden haberi var mıydı mesela?
Varsa, söyleyecek bir söz kalmıyor. Başımız ciddi belada demektir ve bu bir ulusal sorun olur.
Umarım yanılırım ve Kılıçdaroğlu sadece kötü, ağzıbozuk, yeteneksiz bir liderdir.
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019