Mehmet Ocaktan
Yazı yazmak zaman zaman dikenli tellere dokunmayı zorunlu kılıyor. Hayatımın hiçbir anında alkolle, kadehlerle yolum kesişmedi. Şu ana kadar fiili anlamda olduğu gibi yazılarımda da kadehlerin kıyısından-köşesinden geçmemi gerektirecek bir vesile olmamıştı.
Ama işte şu an itibariyle AK Parti iktidarının da teşvikiyle alkolü ve kadehleri de ihtiva eden bir yazı yazma ihtiyacı hasıl olmuş bulunuyor. Umarım, usta sanatçı Avni Anıl’ın bestesi olan o meşhur şarkının dizelerini biraz deforme ederek meramımızı anlatmakta bir mahzur yoktur: Seni aradım 128 milyar dolar kadehlerdeki dudak izlerinde…
Malum Covid-19 salgını yüzünden üç haftalığına evlere tıkıldık, adı da tam kapanma… Toplum olarak hepimizin tek derdi kapanma ile salgın zincirini kırarak bu beladan kurtulmak. Her ne kadar uygulama tam kapanma olmasa da, buna da şükrediyoruz.
Ama ne hikmetse iktidar, insanların can derdine düştüğü, kapanmada hiçbir destek paketi sunulmadığı için üç hafta boyunca maişet derdi yaşadığı bir süreçte ‘tam kapanma’ya sonradan bir parantez açarak içki satışını yasakladı. İktidarların toplumun sağlığını koruyucu tedbirler almasına kimsenin diyeceği bir şey olamaz. Zaten yasalarımız da içki ve sigara gibi maddelerin kullanım şartları konusunda gerekli zorunlulukları ihtiva etmektedir. Ancak alkolü sanki virüsün tetikleyicisiymiş gibi göstererek yanlış bir algı üzerinden IV. Murad hevesine kapılmayı anlamak da mümkün değildir.
Öyle anlaşılıyor ki iktidarın kendi başarısızlık izlerini örtmek gibi daha büyük bir derdi var. İktidar cenahından her gün üst üste içki açıklamaları yapılıyor. Zannedersiniz ki memleketin bütün problemleri bitti, bir de içki satışlarını yasaklarsak her şey güllük-gülistanlık olacak…
Ama ne yazık ki mesele bu kadar basit değil; zira iktidar henüz şu ana kadar Merkez Bankası’nın 128 milyar dolarının arka kapılardan nereye gittiğini, kimlere hangi fiyatla satıldığını izah edebilmiş değil. Kendi şirketinden usulsüz dezenfektan alımı yapan bakanın dizi halinde medyada yer alan maceraları konusunda hukukun ne dediğini de şu ana kadar öğrenebilmiş değiliz.
Mesela Sağlık Bakanı ‘iki ay aşımız yok’ diyor, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ise var olduğunu söylüyor. Ama henüz nasıl var olduğu da belli değil… Zira Cumhurbaşkanı “Çin ve Rusya devlet başkanlarıyla görüşeceğim, aşı gelecek” açıklaması yapıyor. Gerçekten aşı var mı, yok mu? Şu ana kadar aşının alındığına, ne zaman geleceğine dair somut bir bilgi ya da tarih olmadığına göre, galiba ‘aşı-toto’ oynamaya devam edeceğiz…
Ve şu günlere gelişimizin en büyük müsebbibi olan “lebalep kongreler…” Resmi anlamda bir Allah’ın kulu çıkıp “Lebaleb kongreler için halkımızdan özür diliyoruz” deme cesaretini gösteremedi. Soykırımı telaffuz eden ABD Başkanı Biden’ı üzmemek için olsa gerek son derece mutedil bir açıklama yapmayı tercih ettik, aman kimseler duymasın…
Aslında iktidar ‘içki yasağı’ ile kendisini kurtaracağına inandığı bir icatta bulundu. Eğer Haziran’da kırmızı kar yağarsa muhtemelen iktidar 128 milyar doların akıbetini sormamızı, aşı tedarikindeki sefaletimizi, salgında dünyada ikinci, Avrupa’da birinci sırada yer almamızı, yoksulluğu-yolsuzluğu sorgulamamızı engellemeyi başaracak demektir. Gördüğünüz gibi müthiş bir illüzyon… Bir taşla iki kuş vurmak böyle bir şey olsa gerek, hem günahlarınızın üzerine perde çekiyorsunuz, hem de “Aman mütedeyyin kesimi karşımıza almayalım, sonra bize sarhoş suçlamasında bulunurlar” endişesine kapılan muhalefetin sesini kısıyorsunuz.
Ama nasıl bir akıldır ki, bazı AK Parti sözcüleri sanki bir Avrupa ülkesinde yaşıyormuş gibi hülyalara dalıp “Birçok Avrupa ülkesinde maskeye dahi zor ulaşılırken Türkiye, farkını ortaya koyuyor” şeklinde karikatürize demeçler vermeyi ihmal etmiyorlar. Öyle ki halen salgın yüzünden kitlesel ölümlerin yaşandığı Hindistan’da Başbakan Modi’nin “Pandemide dünyaya fark atıyoruz, başarıdan başarıya koşuyoruz, dünya bizi kıskanıyor” şeklindeki söylemleriyle AK Parti’nin söylemleri sanki aynı kalemden çıkmış gibi bir paralellik arzediyor.
Neyse bu da bir başarıdır!.. Avrupa’ya benzeyecek halimiz yok ya…
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.12.2025
22.12.2025
8.12.2025
5.12.2025
3.12.2025
1.12.2025
26.11.2025
21.11.2025
19.11.2025
17.11.2025