Münir AKTOLGA
CUMHURİYETE NEDEN SAHİP ÇIKIYORUZ?[1]..
İÇİNDEKİLER:
ASIL SORU ŞUDUR: BİZ NEDEN FARKLIYIZ?..3
TOPLUMSAL SİSTEM GERÇEKLİĞİ VE KÜLTÜR..6
CUMHURİYETİN KURULUŞU, NEDEN CUMHURİYET..12
SINIFSAL YAPI, SINIF DENGELERİ- İLİŞKİLERİ..16
PEKİ AMA HEPSİ BU KADAR MI?..21
KENDİ KARŞITINI YARATARAK VAROLMAK..23
GİRİŞ
Bu çalışmanın tipik bir “Türkiye’de kapitalizmin gelişmesi” çalışması değil! Bu türden çalışmalar yeteri kadar var zaten!.Osmanlı ve Türkiye toplumlarını klasik batılı “toplum” anlayışıyla ele alarak incelemeye çalışan, sonra da, tıpkı Almanya’da, ya da Fransa’da kapitalizmin gelişimini anlatır gibi “Türkiye’de kapitalizmin gelişimini” açıklamaya çalışan bir sürü çalışma var ortada. Bunlardan biri değil bu çalışma. Ama yanlış anlaşılmasın, bu türden çalışmaları küçümsüyor falan değilim ben!. Bunlardan çok şeyler de öğreniyorum. Çünkü bu iş böyle başlar!. Hem sonra, Cumhuriyet’i kurmaya bile böyle başlamadık mı biz! Bizde eli kalem tutan “aydınların” yetiştiği ortamın sonucu bütün bunlar. Bir kültür ihtilali yaşamış bu toplum; “batılılaşıyoruz”[2] diyerekten kendini inkâra zorlanmış, kendi tarihinden, kimliğinden koparılmış. Toplumun “kültür” adını verdiğimiz-tarihsel olarak oluşmuş-bilinçdışı bilgi temeli sanki bilgisayara yerleştirilmiş bir software programmış gibi insanların beyninden çıkarılarak, oraya “batı kültürü-bilgi temeli” adı altında yeni bir program konulmaya çalışılmış. İşin özü burada yatıyor.
Türkiye’de “aydın” dedin mi akla hemen Devlet gelir!. Gelir, çünkü bu Devlet zaten bütün “entellektüel yaşamı” kontrol altına alarak başlamış işe!. Başka türlü düşünene yaşam hakkı tanımamış!. Sadece bir batılı gibi düşünene, batı’lı normları, tarih ve toplumsal evrim anlayışını temel alanlara geçit verilmiş. Daha ilkokuldan itibaren insanların kafasına yerleştirilen koordinat sistemlerinin merkezinde hep o “Batı” var[3]. Bu durumda ortaya çıkan “aydınlar” da ona göre oluyor işte!.Bu açıdan bakınca “solcusuyla” “sağcısı”, ya da “liberali” arasında hiçbir fark yoktur bunların!. Çünkü, Osmanlı’dan Jöntürk kökenli bu devşirme aydınları devralan Cumhuriyet’in kendisi de daha sonra aynı mekanizmaya göre “aydın” yetiştirmiştir!.
O kadar ilginç bir durum ki bu! Aynı dili, aynı kavramları kullanıyorsunuz, ama o kavramların içine yerleştirdiğiniz anlamlar farklı!. Çünkü, çevreden gelen informasyonları değerlendirirken-işlerken sahip olduğunuz “bilgi temelleriniz” farklı. Örneğin, “burjuvazi” diyorsunuz, “kapitalizm” diyorsunuz ve anlatmaya devam ediyorsunuz. Tamam, devletin nasıl burjuva yetiştirdiğini falan da anlatıyorsunuz, “devlet kapitalizminden” de bahsediyorsunuz, ama olmuyor genede!. Olmuyor, çünkü evet işin lafzı tamam da ruhu eksik!. Yani, aynı kavramları kullanarak ifade etmeye çalıştığımız şey farklı!.
Örneğin şu, “devletin yetiştirdiği burjuvalar” kavramını-olayını ele alalım: Öyle oluyor ki, sanki batılı bir toplumu inceliyormuş gibi Türkiye’yi açıklamaya çalışan “aydınların” elinde bu kavram da içeriğini kaybediyor ve sonunda, o da burjuva bu da burjuva diyerekten, devletçi burjuvayla bunun diyalektik olarak zıttı bir süreç içinde gelişen Anadolu burjuvası arasında hiçbir fark kalmıyor ortada!. Sanki bunlar, normal bir şekilde akıp giden, bir ve aynı sürecin-“kapitalizmin gelişimi sürecinin” içinde ortaya çıkan burjuvazinin farklı kesimleriymiş gibi ele alınıveriyorlar!. Bu durumda ise, Devletçi burjuvazinin Devlet sınıfının bir uzantısı olduğu gerçeği gözden kayboluyor. Böyle olunca da tabi, örneğin bir 27 Mayıs, “sanayi burjuvazisinin” devlet sınıfıyla birlikte DP’nin temsil ettiği burjuvazi karşısındaki “dönüşümcü”, bu anlamda da ilerici atılımı olarak değerlendirilebiliyor!. Antika devlet sınıfı da, bu şekilde, “modern sanayi burjuvazisi” sayesinde, “ilerici” bir tarihsel göreve soyunmuş oluyor! İşte, lafzı tamam ama olayın ruhu yok derken söylemek istediğim bu benim. Bu nedenle, bu çalışmada olayın eksik kalan bu tarafını-yani ruhunu-özünü-diyalektiğini ele almaya çalışacağız.
Peki hepsi bu kadar mı!. Değil, çünkü işin-yani devlet olayının-özü, ortaya çıkışı farklı bizde!. (Zaten bütün diğer terslikler de buradan kaynaklanıyor ya!) Çünkü, tarihe farklı girmişiz biz. Bizim devletleşerek sınıflı toplum haline gelişimizle Batı toplumlarının tarihsel gelişimleri özünden farklı. Her alanda görüyoruz bunu. Devlet olayında-anlayışında da görüyoruz, toplum-birey anlayışında da. Örneğin, batılı bir kafayla-bilgi temeliyle- kullandığımız o “toplum” ve “birey” kavramları bile uymuyor bize. “Devlet” anlayışı da uymuyor. Bakın, Devlet kelimesini bile büyük harfle başlatıyorum, çünkü bu “Devlet” başka bir Devlet!!..
E, ne olacak o zaman?
İşin bu yanı ele alınmadan-yani koordinat sisteminin merkezini nereye, hangi zemine oturttuğumuz anlaşılmadan başka hiçbir sorun çözülemez-anlaşılamaz diyorum ben. Benim yapmaya çalıştığım da tam bu işte!. Koordinat sisteminin nerede durduğunun altını çizmeye çalışıyorum ben aslında. Koordinat sistemi derken neyi kastettiğimi anlıyorsunuz her halde. Olayları ve süreçleri uzay-zaman içinde tanımlarken kullandığımız ölçüdür o bizim. Eldeki verileri yerine koyduğunuz zaman buna bağlı olarak ortaya çıkan sonuçları da görürsünüz orada..
Şöyle özetlemeye çalışalım: Bu çalışmada iki şeyin altını çizmeye çalışıyoruz. Birincisi Devlet olayı, Devlet anlayışı[4]. Bununla “yeni devletin”-Cumhuriyet’in tarihsel temellerini-köklerini göstermeye çalışacağız. Bizdeki, “Devletin bekası”-“Devleti kurtarma”-“Devlet varsa birey vardır” anlayışlarının tarihsel temellerinin altını çizeceğiz. Çünkü başka türlü kavrayamazsınız bir Cumhuriyet olayını!.Cumhuriyetimizin bir Osmanlı cumhuriyeti olarak kurulduğunu kavrayamazsınız! İşte, “Atatürk Samsun’a çıkmış”da”, “Osmanlı Devleti’nin yerine, yeni modern bir devlet olarak Cumhuriyet’i kurmuş” da, yani, “bir devrim-burjuva devrimi yapmış” falan der çıkarsınız işin içinden!.Tarih anlayışınız-kökleriniz burada kalır.
Unutmayın, her kuşak kendisine miras kalan tarihin-bilgi temelinin ışığı altında ilerler yolunda..Ama, sen onu-yani kendi tarihini-inkâr da etsen gene de o seni bırakmaz!..
Altını çizmeye çalışacağımız ikinci nokta ise, bizim Devletçi kapitalizmimizle “devlet kapitalizminin” aynı şey olmadığıdır!. Bu açıdan bakınca, bizdeki Devletçi burjuvaların da klasik burjuvalardan farklı olduğunu göreceksiniz!. Nöropsikolojik-kimlik sorunu açısından, burjuvanın-burjuvazinin sadece “üretim araçlarının sahipliği” olayına indirgenemeyeceğini, işin bir de, sınıf mücadelesi içinde şekillenen tarihselliğinin-bilinç dışı duygusal-kültürel gelişme yanının bulunduğunu göreceksiniz. Ancak bu durumdadır ki, bir Koç’la, bir Anadolu burjuvası-işadamı arasındaki fark daha iyi anlaşılabilir! Çünkü Koç tipi TÜSİAD’cı burjuvalar Cumhuriyet’in yetiştirdiği “Devletçi burjuvaları” temsil ederken, Anadolu burjuvaları bunların tam karşısında yer alıyorlar. Bunlarla-Devletçi olanlarla- mücadele içinde bir kimlik oluşturuyorlar kendilerine. Bu çelişkiyi, “o da burjuva bu da burjuva” diyerek mekanik olarak açıklayamazsınız. Sadece, “biri tekelci diğeri değil” de yetmez bu noktada!. Tarihsel olarak mücadele içinde oluşmak-gelişmek var bir de işin içinde. Bunun verdiği bir kimlik var. Devlet sınıfıyla kader birliği olayı-yani duygusal birlik, onun uzantısı olmak var. Bunların-Devletçi burjuvaların normal burjuva kimliğine sahip olmaları küreselleşme süreciyle birlikte ancak kendi kişiliklerinde gerçekleşecek bir devrim olayına-burjuva devrimi-ne- bağlıdır. Ya burjuva kimlikleri ağır basacak, ya da devletçi kimlikleri. Bunu zaman gösterecek!..
“Devlet kapitalizmi” konusuna gelince: Meselenin özü aslında bizdeki “Devletçilik” olayının doğru anlaşılabilmesinde yatıyor. Dışardan baktığın zaman görünen şu: Bir devlet var ortada ve bu devlet kapitalizmi geliştirmek istiyor!. Bunun için de “devlet kapitalizmini”-bu anlamda “devletçiliği”-kullanıyor! Ama gerçek böyle değil işte[5]. Yani, batılı ülkelerin tarihsel gelişme süreci içinde ortaya çıkan “devlet kapitalizmiyle” bizdeki Devletçilik bir ve aynı şey değil. Orada, yani Batı’da herşeyden önce kapitalist bir devlet gerçeği var ortada. Egemen bir burjuva sınıfı var. Devlet de bu sınıfın etki alanı içinde oluşmuş-varlığını sürdürüyor, onun egemenlik aracı bir yerde. “Devlet kapitalizmi”, işte bu burjuva devletin, sıkıştığı zaman burjuvazinin çıkarlarını kollamaya yönelik bir “işletme sistemi”-programı oluyor. Yani öyle dışardan monte edilen bir program falan değil!. Bizdeki “Devletçilik” ise ideolojik bir kavram. Özünde kapitalizm öncesi bir sınıf olan Devlet sınıfının burjuva yetiştirmeye yönelik ideolojik bir tercihi-girişimi. Yani bir tür pozitivist devrimcilik- toplum mühendisliği olayı bu.
ASIL SORU ŞUDUR: BİZ NEDEN FARKLIYIZ?
Aşağıdaki satırlar “Türkiye Toplumu’nun Tarihsel Evrimi ve Sınıf Mücadeleleri”nden[6]:
Eğer Fransa’da, Almanya’da veya başka herhangi bir Avrupa ülkesinde sınıf mücadeleleri üzerine yazıyor olsaydık işimiz kolaydı! Kolaydı, çünkü aralarında farklar olmakla birlikte, bütün bu ülkelerdeki tarihsel gelişme süreçlerinin diyalektiği aynıdır. Cermenler, Franklar, Angıllar, Saksonlar, Gotlar, Slavlar gibi barbarlığın orta aşamasında bulunan halkların Roma ve Hristiyanlıkla etkileşmelerinden Ortaçağ’ın feodal Avrupa’sı doğar. Daha sonra da feodalizmden kapitalizme geçilir. Bu süreçte belirleyici olan, daima, toplumsal varoluşla üretim biçimi arasındaki ilişkidir. En baştan itibaren, toplumsal varoluşun her aşamasında toplum neyi-nasıl ürettiğiyle karakterize olunur. Toplumsal kimlik, her koşul altında üretim süreci içinde, üretim ilişkilerine bağlı olarak oluşur. Her aşamada, toplumsal varlığı da, sistemin element-leri olarak bireylerin varlığını da belirleyen insanların içinde bulundukları üretim ilişkileridir. İnsanlar (ve tabi toplumlar) her aşamada toplumsal üretim sürecine ilişkin belirli bir bilgiyi gerçekleştirirken kendi varlıklarını da üretirler. Hayvan yetiştiriciliğiyle geçinen göçebe toplumun bilgisiyle (neyi nasıl üreteceğine dair bilgiyle) feodal toplumun bilgisi, sonra da kapitalist toplumun bilgisi (ve bu bilgiye bağlı olarak gerçekleşen üretim ilişkileri) biribirlerinden esasa ilişkin olarak farklıdır. Batı toplumlarının tarihsel gelişme süreci bir yerde kendi kendini üretirken değişmek (niteliksel olarak değişmek) sürecidir.
Türkiye toplumunun tarihsel gelişimi ise bambaşkadır. Biz de tarih boyunca “değişerek” varlığımızı sürdürmeye çalışmışızdır elbette! Ama bizde “değişme” ve “gelişme” (daha şurda yakın zamana kadar) üretim süreci içinde, üretim biçiminin ve üretim ilişkilerinin değişmesiyle olmamıştır! Yani bizde değişme ve gelişme toplumun kendini ürettiği bilgi temelinin değişmesiyle (toplumsal planda bir DNA değişimiyle) gerçekleşmemiştir. Bizde “değişim”, varolan toplum ve Devlet yapısının yaşamı devam ettirme mücadelesinde çevreye-koşullara uyum çabası olarak anlaşılmıştır! Bizde “değişim”, toplumsal üretim biçiminde (dolayısıyla da toplumsal bilgide-DNA larda) radikal bir değişime yol açmadan, yukardan verilen buyruklarla toplumu “değiştirme” çabasıdır. Bu nedenle, bütün bir Osmanlı ve Cumhuriyet Tarihi bir toplumsal mühendislik tarihidir bizde! Bir tür “yaşamı devam ettirme sanatıdır” bizde “değişim”; değişmeden, değişiyormuş gibi görünerek çevreye-çağa uyum sağlama sanatıdır!
Batı toplumlarının tarihsel gelişim sürecinde toplumsal varlığı temsil eden merkezi varoluş instanzı her aşamada o aşamanın üretim ilişkilerine uygun olarak yeniden oluşur ve şekillenir. Göçebe barbar Cermenlerde aşiret şefi ve kral olarak tarih sahnesine çıkan bu instanz, feodal dönemde feodal üretim biçimini temsil eden feodal beylerle ifadesini bulurken, daha sonra, kapitalizm altında da gelişerek bugünkü kapitalist devlet şeklini alır. Her dönemde toplumsal temsili belirleyen, o dönemin üretim süreci-ilişkileri olur. Üretim ilişkilerinde dominant olan unsur-sınıf toplumsal temsilde de öne çıkar. Genel kural budur.
Peki Osmanlı’da (Türkiye’de) nasıl oluşuyor bu toplumsal merkezi varoluş instanzı? Tarihsel evrim süreci içinde üretim ilişkilerinde dominant olan sınıf-sınıflar- hangisidir bizde? Örneğin günümüzü ele alalım. Anadolu burjuvazisi (ve onun temsilcisi olarak ortaya çıkan Ak Parti) midir bugün Türkiye’de egemen olan sınıf? 1960’da 27 Mayıs Darbesiyle idama giden Menderes’in-DP’ nin- temsil ettiği burjuvalar mı oluşturuyordu o zaman egemen sınıfı? Kendi kendimizi aldatmayalım; Anadolu Burjuvazisi seksen yıldır (şu an daha ötesine gitmiyoruz!) devlete egemen olma mücadelesi veriyor bu ülkede! Peki kime karşı veriliyor bu mücadele? “Devletin asıl sahibi” olan Devlet Sınıfı’na karşı! Bu ülkede sınıf mücadelelerinin ana eksenini belirleyen halâ egemen Devlet Sınıfı’yla Anadolu Burjuvazi’si arasındaki mücadeledir. Çünkü halâ burjuva devrimini tamamlamaya çalışan bir ülkedir Türkiye[7]. Burjuva devrimi deyince bundan Batı’da olduğu gibi burjuvaziyle feodaller arasındaki mücadeleyi anlayanlar içinde yaşadığımız sınıf mücadelesi gerçeğini göremezler tabi! Çünkü, Batı kültürüyle programlanmış beyinlerin informasyon işleme yeteneği sahip oldukları Batı kökenli bilgilerle sınırlıdır. Batı toplumlarının tarihsel evrimi sürecine ilişkin bilgileri bilişsel bir süzgeçten geçirmeden kavramaya kalkınca bunlardan evrensel sonuçlar çıkarmak mümkün değildir! Daha şurda yakın zamana kadar üretim araçlarının %70’ inin devletin elinde olduğu Devletçi bir sistemdi Türkiye kapitalizmi. Evet, Menderes’ten Demirel’e[8], Özal’dan Erdoğan’a kadar Anadolu Burjuvazisi hep üste çıkma, Devleti ele geçirme mücadelesi vermiştir bu ülkede; ama şimdiye kadar egemenlik hep Osmanlı artığı o Devlet Sınıfı’nın elinde kalmış, son sözü hep onlar söylemişlerdir. Darbeler (ve muhtıralar) hep bu uğurda, dört başlı Devlet Sınıfı’nın egemenliği uğruna yapılmıştır[9]..
Türkiye Toplumu’nun tarihsel gelişiminin kendine özgü bir diyalektiği vardır! Bizde (Osmanlı’da), yedi yüz yıl önceki aşiret şefinin (daha sonra da Osmanlı Sultanlarının ve Devlet Sınıflarının) Devleti ve toplumu temsil anlayışı ne ise, bugün kendini “Atatürkçü”, “laik”, Batı’ya rağmen “batıcı” olarak gören Devlet Sınıfının devlet anlayışı da halâ odur! Bütün o “kutsal-derin Devlet”, “Devletin asıl sahipleri” tartışmalarının altında yatan gerçeği burada aramak gerekir. “Ya Devlet başa, ya kuzgun leşe” anlayışının mantığı buraya (bu aşiret devleti anlayışına) dayanır. Halkın oylarıyla seçilen iktidarların bir türlü Devlete egemen olamamalarının altında yatan gerçek budur. Unutmayalım, halâ, burjuvazinin “Devlete karşı” mücadele ederek toplumsal merkezi ele geçirmeye çalıştığı bir ülkedir Türkiye!
Evet, bizde de Devlet üretim süreci içinde, üretim ilişkilerine bağlı olarak kendini üreten bir instanzmış gibi görünür! Bu açıdan, bir Osmanlı Sultanıyla Cumhuriyet Türkiye’sinde bir Devlet başkanı arasında hiçbir fark yoktur dersek haksızlık yapmış oluruz! Bu yüzden, belki de, bizdeki farklılık “özde değil sözdedir” dememiz gerekirdi! Üretim araçlarının büyük çoğunluğunun Devlete ait olduğu katı Devletçi bir sistemle, bütün mülkün Sultana ait olduğu Osmanlı sistemi arasında “özde” bir fark olduğunu söylemek mümkün müdür!
Türkiye’de dün bugündür! Bugünün gerçekliğini belirleyen hala dünün içinden çıkma, ya da bir türlü çıkamama mücadelesidir. Türkiye’deki sınıflar mücadelesinin belirleyici dinamiği halâ Osmanlı artığı bir Devlet Sınıfıyla kapitalizmin güçleri arasındaki mücadeledir. Bu mücadele, görünüşe bakılırsa, yaşanılan kültür ihtilalinden dolayı iki ayrı kültüre sahip insanlar arasındaki mücadele olarak da kendini ifade eder. Ama, görünüşün tersine, kendisini “laik”, “Batı kültürünü benimsemiş”, “modern” olarak gösterenlerin eskiyi, geleneklere bağlı-daha dindar olarak görünenlerin ise yeniyi-kapitalizmi temsil ettikleri kendine özgü bir mücadeledir bu.. Yani, sadece dışardan bakarak, ya da günlük hayatın alışılagelen değer yargılarına dayanarak açıklamaya kalkarsak hiçbir şey anlayamayız bu mücadeleden.
Bütün bunlar açık!.. Yalnız, açık olmayan bir şey var ortada! Nasıl oluyor da bu antika yapı-koalisyon hala ayakta durabiliyor, bu kadar insanı harekete geçirebiliyor! Ekonomik-sosyal temelleri güneşin altındaki kar gibi büyük bir hızla eriyen bu koalisyon, nasıl oluyor da hala, etkinliğini koruyabiliyor? Burada rol oynayan şey korku mudur sadece? İnsanlar “Cumhuriyet elden gidecek”, ya da “ülke bölünecek” diye korktukları için mi bu cepheye dahil oluyorlar?[10] Eğer öyleyse, bu tür post travmatik korkuların tarihsel kökleri nelerdir. Böylesine köklü travmatik reaksiyonlara neden olabilecek “kültürel farklılıklar” nasıl açıklanabilir? Türkiye’de kültürler arasındaki çatışmayla sınıf mücaleleri arasında nasıl bir ilişki vardır?
DEVAM EDECEK
TARİH NEDİR
Tarih, geçmişte yer alan olaylara ilişkin olarak toplumsal hafızada kayıt altına alınmış bilgilerden oluşuyor. Ama aslında, toplumsal olarak (bilinç dışı ve bilinçli bir şekilde) sahip olduğumuz bilgilerin toplamıdır o. Çünkü, her anın içindeki toplumsal varlık, tarihsel oluşum süreci içinde üretilen bilgilerin maddi bir gerçeklik olarak ortaya çıkmış şeklidir. Bu nedenle biz tarihi, onu “geçmişe” havale ederek kendimizden uzaklaştırmadan, sahip olduğumuz toplam toplumsal bilgi olarak ele alıyoruz.
[1]Bu calışma „Osmanlı’dan bu yana Türkiye’de Kapitalizmin Gelişme Diyalektiği, 3. Bölüm“ den özetlenerek ortaya çıkmıştır (www.aktolga.de Makaleler)
[2] Bizim „batılılaşmamızla“ örneğin bir Japonya’nın batılılaşması ne kadar farklı değil mi! Bizde „batılı-laşmak“ kendini inkâr etmek, kendine ait ne varsa bunları bir yana atmak-unutmak-küçümsemek an-lamına gelmiş! Bir tür aşağılık kompleksiyle bizi biz yapan değerlerden kurtarılmaya çalışılmışız biz! Japonlar ise tam tersine, kendi değerlerine sahip çıkarak „batılılaşmışlar“-yani kapitalistleşmişler. Bu ikisi aynı şey değil. Kültür adını verdiğimiz bilinç dışı yaşam bilgilerimiz nöronal ağlarda kayıt altında tutulan toplumsal DNA larımızdır. Bunları değiştiremezsiniz. Yani bunları ortadan kaldırarak bunların yerine başka bir kültürü-bilgi temelini koyamazsınız. Çünkü bunlar bizim bilinçdışı olarak sahip olduğu-muz değerlerdir-tarihsel olarak oluşmus bilgi temelimizdir. Bizde olduğu gibi, eğer “değiştirmeye” kal-karsanız, kendi kendisine ve içinde yaşadığı topluma karşı yabancılaşmış robot-devşirme insanlar yetiştirirsiniz sonunda!.
[3]Sakın beni Batı düşmanı falan sanmayın ha! Mesele, önce kendin olup olamamakta yatıyor. Bu ze-mini bir kere inkar ederek işe başladın mı, ondan sonra artık bizim aydınlar gibi aslında Batı’yı da kavrayamazsın! Yani ben, Batı düşüncesini-kültürünü, bunların tarihsel temellerini kavramaya karşı falan değilim! Benim karşı olduğum şey, aşağılık kompleksidir, kendini inkârdır, devşirme sistemidir!..
[4] Bu konuyu buraya tekrar taşıyorum, çünkü başka türlü “yeni devleti”-Cumhuriyeti kavramak mümkün değildir.Öbür türlü, daha uzun süre 1923’le birlikte gökten yepyeni bir devlet inmiş hikâyeleriyle avun-maya devam ederiz! Öte yandan, Devlet kavramını hep büyük harfle yazdığıma da dikkat etmişsinizdir her halde! Malum, bizdeki devlet özel bir Devlet! Devlet kavramını her kullanışımda bu gerçeğin altını bir kere daha çizmek istiyorum!..
[5] Gene aynı mantık! Toplum bir bilgisayar da, „devlet kapitalizmi“ de bu bilgisayara yüklenilen bir soft-ware programmış gibi sanki! Hayır efendim, ne toplum bu anlamda bir bilgisayardır, ne de ona dışar- dan böyle programlar yüklenilebilir!
[6]www.aktolga.de „Makaleler“
[7] Bu satırların beş yıl önce yazıldığını unutmayalım! Bu arada çok mesafe katedildi tabi. Özellikle 12 Haziran seçiminden sonra burjuva devriminin tamamlanması yolunda çok önemli bir viraj daha dönül-dü, ama henüz daha iş bitmedi! Hele şu Anayasa da bir yapılsın bakalım ve de tabi şu “Kürt Sorunu” bir hallolsun. Osmanlı’nın oyunu çoktur demişler, bakalım daha neler çıkaracaklar toplumun önüne!..
[8]70’lerin Demirelini kastediyoruz! Cumhurbaşkanı seçildikten sonraki Demirel başka bir Demireldir!..
[9]Mülkiyye, Kalemiyye, Seyfiyye, İlmiyye ;Osmanlı’nın Devlet Sınıfı bu dört unsurdan oluşuyordu. Ay- nı gelenek Cumhuriyet Türkiyesinde de devam etmiştir. “Ama Cumhuriyet döneminde bunların ba-şında bir Sultan yoktur artık” mı diyorsunuz! Emin misiniz!..
[10]Son günlerdeki gelişmelere bakarsanız aslında meselenin bu olmadığı da anlaşılıyor! Yoksa, bir nu-maralı Kürt düşmanı olan ulusalcıların-Ergenekoncuların 12 Haziran seçimlerinden sonra birden bire Kürt dostu kesilmelerini nasıl izah edeceksiniz!!.Baksanıza, bunlar bir “beyaztürk” cumhuriyetine bile razı olacak hale gelmişler!!
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.11.2024
9.11.2024
31.07.2024
3.06.2024
9.04.2024
20.07.2023
18.07.2023
17.07.2023
20.06.2023
18.06.2023